Türk milletine kurulan kanlı tezgah: 12 Eylül 1980

Türk milletine kurulan kanlı tezgah: 12 Eylül 1980
Darbe olgunlaşsın diye Türkiye'yi kan gölüne çeviren Evren, iktidara el koyduktan sonra çok sayıda vatanseveri işkenceden geçirtip idam sehpasına çıkardı.

Türkiye Cumhuriyeti tarihine 12 Eylül Darbesi olarak geçen ihtilalin üzerinden 37 yıl geçti. Cumhuriyet tarihimizin son askeri darbesi olarak tarihe geçen 12 Eylül 1980 darbesinin başladığı, Cuma günü saat 03.59'da TRT radyosunun İstiklal Marşı ve sonrasında anons yapılmadan, Harbiye Marşı'nın çalınmasıyla anlaşıldı.

Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Org. Kenan Evren ile Org. Nurettin Ersin, Org. Tahsin Şahinkaya, Ora. Nejat Tümer ve Org. Sedat Celasun'dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi'nin bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. 

Ordunun emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği darbenin en önemli gerekçesi "güvenlik" oldu. TBMM'nin 114 tur oylama yaptığı halde bir türlü Cumhurbaşkanı seçemesinin de etkili olduğu bu süreçte birçok cinayet işlendi.
Eski Başbakan Nihat Erim, Gümrük ve Tekel Bakanı MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, Adalet Partisi İstanbul Milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu, CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, Gazeteci Abdi İpekçi, Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, DİSK ve Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler, MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok ile eşi ve kızının öldürülmesi gibi çok sayıdaki siyasi binlerce cinayet, darbeci paşaların gerekçeleri olarak tarihe geçti. 

Gençler, Ülkücü - Devrimci olarak bölünmüş, birbirinin fikirlerine saygı göstermez olmuşlardı. Bunun sonucunda da karşılıklı bir kıyım başlamıştı. İşin garip yanı; polis, jandarma ve askerden oluşan güvenlik güçleri bu olaylara kayıtsız kalıyor, adeta seyirci oluyorlardı. 6 Eylül'de Konya'da düzenlenen "Kudüs Mitingi" de darbe yönetimine fırsat tanıyan "şeriatçı kalkışma" olarak boy gösterdi.

Askeri darbenin hazırlıkları, Haziran 1980'den itibaren Genelkurmay Karargahı'nda yapılmaya başlandı. Kod adı "Bayrak Harekatı" olan darbe, 12 Eylül sabaha karşı uygulamaya konuldu. Artık sokaklara palet ve postal sesleri hakimdi. 1970'li yıllarda CIA'nın Türkiye şefi olan Paul Henze, ihtilalin başındaki paşalara yakın bir isimdi. 12 Eylül darbesini tiyatro seyreden ABD Başkanı Jimmy Carter'a "Bizim çocuklar başardı" diye haber verecekti.

12 Eylül askeri darbesi ile Süleyman Demirel'in başbakanı olduğu hükümet görevden alındı, TBMM lağvedildi. 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı askeri dönem başladı. Cuntacılar, 13 generali ülke genelinde ilan ettikleri 13 sıkıyönetim bölgesine komutan olarak atarken Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetleri de durduruldu.

Siyasi partileri de lağveden askeri yönetim, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne gönderdi. Siyasi yasaklar geldi. Darbeye liderlik eden 5 generalin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu'ya kurdurulan hükümet, 21 Eylül'de göreve başladı. Darbenin ardından kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, yapılan "güdümlü" referandumla yüzde 92'lik "Evet" oyu aldı. 

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yürürlüğe giren, "Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı"na dair Anayasa'nın geçici 15. maddesi, 12 Eylül 2010'daki referandumun ardından kaldırıldı. 12 Eylül darbesinin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkındaki suç duyurularının ardından, darbe döneminin Genelkurmay Başkanı, Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya 4 Nisan 2012'de, darbeden 32 yıl sonra yargılanmaya başlandı. Yargıtayda temyiz istemi görüşülen dava, iki ismin hayatını kaybetmesinin ardından düştü.

12 Eylül'ün bilançosu

Aradan 37 yıl geçmesine rağmen 12 Eylül'ün kanlı bilançosu unutulmadı. İşte 12 Eylül'e baktığımızda rakamların dili:

-1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 

-650 bin kişi gözaltına alındı, ağır işkencelerden geçirildi. 

-Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 

-7 bin kişi için idam cezası istendi. Bunlardan 517 kişiye idam cezası verildi. 

-Haklarında idam cezası verilenlerden 9'u ülkücü 50 kişi asıldı. Bunlardan 23'ü adli suçlu, 1'i ise ASALA militanıydı. 

-171 kişi işkenceden ölürken, 300 kişi kuşkulu bir şekilde can verdi.  

-95 kişi çatışmada öldürüldü, 144 kişi ise cezaevlerinin ağır şartlarına dayanamayarak can verdi. 14 kişi açlık grevinde öldü. 16 kişi ise "kaçarken" vuruldu. 73 kişiye de doğal ölüm raporu verildi. 43 kişinin de intihar ettiği belirtildi. 

-71 bin kişi TCK"nin 141, 141 ve 163. maddelerinden yargılandı. 98 bin 404 kişi "örgüt üyesi olmak"la suçlandı. 

-30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 338 bin kişiye pasaport verilmedi. 14 bin kişi de yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. 

-937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 

-23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi. Ardından getirilen güvenlik soruşturmasıyla üniversite hocalarından 5000 kadarı görevden alındı. Belediye başkanları da görevden alındı, yerine sıkıyönetim atama yaptı. 

-Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. Bunlardan 3'ü silahla öldürüldü.

-Derneklerin, partilerin, Türk-İş dışındaki sendikaların faaliyeti durduruldu, mal varlıklarına el konuldu. Sendikalaşma kaldırıldı, çalışanların kıdem tazminatı gibi kazanımları daraltıldı, ücretler ve sosyal haklar budandı, grev hakkı yasaklandı. 

İlgili Haberler