Türk mizahında Aziz Nesin gerçeği / İsmail Özcan

Türk mizahında Aziz Nesin gerçeği / İsmail Özcan
Onun hikâyelerinde Türk toplumunun her sınıfından, her mesleğinden, her inanç ve ideolojisinden insanı kahraman olarak görmek mümkündür. Aziz Nesin’i tanımamış ve okumamış olmak bizim insanımız için bir eksikliktir.

6 Temmuz 2020, Türk mizahının anıt ismi Aziz Nesin’in ölümünün 25., doğumunun da 105. yılı. 20 Aralık 1915’te Heybeliada/İstanbul’da doğan Aziz Nesin, 6 Temmuz 1995’te Alaçatı/İzmir’de vefat etmiş ve Çatalca/İstanbul’daki Nesin Vakfı arazisinde toprağa verilmiştir.

Aziz Nesin, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının tartışmasız en büyük mizah yazarı olduğu gibi Cumhuriyet öncesi Türk edebiyatının da en büyük mizah yazarıdır. Cumhuriyetin ne öncesinde ne de sonrasında onun kabiliyetinde, onun başarısında, onun üretkenliğinde bir mizah ustası daha yetişmiş değildir.

Aziz Nesin mizahin virtüözüdür, dâhisidir. Onun mizah hikâyeleri Türk insanının, bütün bir Türk toplumunun her türlü huyunun, karakterinin aynası gibidir. Bizler kişi ve toplum olarak her halimizi, alışkanlığa dönüşmüş her davranışımızı onun eserlerinde görebilir, seyredebiliriz. O bizim iyilikseverlik, yardımseverlik, konukseverlik gibi çok bilinen pozitif davranışlarımızı da; ahmaklıklarımız, unutkanlıklarımız, kurnazlıklarımız, pişmanlıklarımız, palavracılıklarımız gibi negatif davranışlarımızı da bizim asla anlatamayacağımız kadar açık, eksiksiz, başka türlüsü olamayacak şekilde anlatmayı başarmıştır. O mizah hikâyeleriyle kendisinin de içinden çıktığı Türk toplumunun tüm karakteristik özelliklerini resmetmiştir. Üstelik bunları öyle bir dil ve anlatımla kâğıda dökmüştür ki, en küçüğünden en büyüğüne bu toplumun okuma yazma bilen her bireyi onları kolayca okuyup anlayabilir. Bu kolay okunup anlaşılırlık da onun ayrı, apayrı bir yanıdır, bir ayrıcalığıdır. Kendisine, “Ne kadar kolay, ne kadar rahat okunuyorsunuz” diyenlere, “Ben bunu sağlamak için her hikâyeyi en az üç defa yazarım, beş altı defa yazdığım hikâyelerim vardır.” demiştir.  

         Aziz Nesin sadece mizahla ilgili değil, her konuda yazı yazabilecek bir kabiliyete sahiptir. 1940’ların ortalarında Aziz Nesin henüz 30 yaşında iken ünlü gazeteci Sedat Simavi onu Zekeriya Sertel’e tavsiye ederken kendisinden, “Babıali’de eşi görülmemiş bir kabiliyet” diye bahsetmiştir. Sertel bu gence ilk olarak bir röportaj görevi vermiş; gerçekleştirdiği röportajı okuyunca, “Parmağım ağzımda kaldı. Ne eskide ne yenide hiçbir gazetecinin bu kudrette bir röportajını okumamıştım.” demiştir. (Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, s. 254).

Aziz Nesin çok genç yaşlardan itibaren yazmaya başlamış ve ölünceye kadar aralıksız yazmıştır. Bunlar yüz on ciltte toplanmıştır. Bunların yüzde sekseni hikâyedir. Diğerleri gazete yazılarından, anılarından, kendisiyle yapılan röportajlardan oluşan kitaplardır. 80 yıllık ömre (1915–1995) bu kadar kitabı sığdırmak çok az yazara nasip olmuştur. 1980’lerin ortalarında yayımlanan “Ah Biz Ödlek Aydınlar” adlı düşünce yazıları kitabında ne kadar çok yazdığını, buna herkesin dayanamayacağını, bunun da insanda hal bırakmadığını anlatmak için şöyle diyor:  “Gecede altı öykü yazınca kimde bombalık hal kalır? Buna rotatif değil, linotip değil, entertip değil, tifdruk da dayanmaz, ofset de…” (s.23).

Her okuryazar onun bütün kitaplarını okuyamayabilir. Buna hevesi de zamanı da olmayabilir. Ama doğru dürüst okuyacak ve okuduğunu anlayacak kadar eğitim almış her Türk’ün onun “Vatan Sağ Olsun”, “İnsanlar Uyanıyor”, “Rıfat Bey Neden Kaşınıyor?”, “Yaşar Ne Yaşar, Ne Yaşamaz”, “Sizin Memlekette Eşek Yok mu? (Bu sonuncu, çeşitli kitaplarından kendisinin hazırladığı bir seçkidir) gibi üç-beş kitabını okuması, hem mizah edebiyatının tadına varmak hem de Türk olarak kendimizi daha iyi tanımak bakımından gerekli, hatta şarttır. Onun hikâyelerinde Türk toplumunun her sınıfından, her mesleğinden, her inanç ve ideolojisinden insanı kahraman olarak görmek mümkündür. Aziz Nesin’i tanımamış ve okumamış olmak bizim insanımız için bir eksikliktir.

Dünyanın en iyi on mizah yazarı seçilecek olsa, Aziz Nesin’in mutlaka bu “on”un içinde olması gerekir. Aziz Nesin’in içinde olmadığı böyle bir seçim ya eksiktir, ya yanlıdır, ya da gerçek mizahçılardan habersizdir.

Aziz Nesin radikal solcu bir yazar ve aydındı. Politik düşünceleriyle birçok kavgalara, çekişmelere sebep olmuştur. Sözlü yazılı polemiklere girmiştir. Çok sayıda kovuşturmaya, tutuklamaya muhatap olmuş, mahkûmiyetler yaşamıştır. Hiçbir şey ona düşüncelerinden, kanaatlerinden geri adım attıramamıştır. Politik inançlarını her ortamda savunmuştur. En geniş manada düşünce ve inanç özgürlüğünden yanadır. Hangi türde, hangi yönde olursa olsun, düşünce ve inançlarından dolayı insanların baskı ve şiddete maruz kalmalarına her zaman karşı çıkmıştır.

         Aziz Nesin, ikiyüzlülükten uzak, olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan bir insandı.

         İnsanımızın onun sadece eserlerinden değil, hayatından da öğrenecekleri çok şey vardır.