Türk Ocakları'nın siyasetteki yeri

Türk Ocakları'nın siyasetteki yeri

Gerçekçi olalım... Siyasî otoriteler kültür ve fikir üreten kuruluşların varlıklarına karşı daima teyakkuzdadırlar. Çünkü bu kuruluşlar, siyasetle uğraşmazlar ama bizatihi siyasete yön verirler. Bu da siyasî parti liderlerini düşündürür. Çünkü, kültür ve fikir üreten kuruluşların kendilerine tâbi gördükleri kitlelerin fikir istikametini her an değiştirebilir.

Açık konuşalım... Mustafa Kemal, Türk Ocakları''nda istikamet değişmesini görmüş ve suhûletle kapatma yolunu seçmiştir.

1927''de toplanan Cumhuriyet Halk Fırkası kurultayında ocağın nizamnamesi, "Türk Ocakları''nın devlet siyasetinde Cumhuriyet Halk Fırkası ile beraber olduğu" şeklinde değiştirildiğini, 1931''de, Mustafa Kemal''in, Cumhuriyet Halk Fırkası ile Türk Ocakları''nı iç içe gösterdiği sözlerini okudunuz. Mustafa Kemal açıklamasının sonunda "Aynı cinsten olan kuvvetler müşterek gaye yolunda birleşmelidir." demişti.

Bugün, 1931''de Türk Ocakları''nın kapatılması tartışmalarında Mahmut Esat Bozkurt''un yeri üzerinde duracaktım. Akşam, Türk Yurdu''nun eski nüshalarında bir konuyu ararken, Mehmet Fuad Köprülü''nün "Ocaklının Vazifesi" makalesine rastladım. Bu makaleyi biliyordum ama aklımda kalmamış.

Köprülü (1890-1966), Türk edebiyatı sahasında dorukta bir isimdir. Yine DP''yi kuran baştaki dört isimden biridir. Dışişleri Bakanlığı yapmıştır.

Fuad Köprülü, Türk Ocakları''nın hars (kültür) heyetindeydi. "Ocaklının Vazifesi" başlıklı makalesinde, Türk Ocakları''nın CHF ile birliğini yorumlar.

Araştırdım, Fuad Köprülü''nün bu makalesi üzerine bir yoruma rastlamadım. Belki kitaplarda vardır. Yine olsa bilirdim, diye düşünüyorum. Belki ilk biz açıklayacağız. Makalenin girişinde aynı yıl yapılan Türk Ocağı kongresinde alınan kararı alkışlıyor:

"Türk Ocakları''nın bu seneki kurultayı, ocak tarihin­de âdeta bir dönüm noktası olarak telâkkî edilebilir. Ya­sanın üçüncü maddesinde yapılan tadilât sayesinde ocak­ların istikameti sarih ve vazıh surette tayin edilmiş, ocak­lıya terettüp eden büyük ve mukaddes vazifeler lâyıkıyla gösterilmiştir. Büyük inkılâbımızdan sonra ocak yasasın­da böyle bir tadile şiddetle ihtiyaç vardı. Bu tadilât ile ocağın gayesinde, mefkûrelerinde hiçbir tahavvül vücu­da gelmiş değildir. Yalnız, gayeye giden yol sarih surette gösterilmiş, ocaklının millî vazifeleri tespit edilmiş, bir kelime ile ocakların vaziyeti ve istikameti tenevvür etmiş oluyor. Ocakların hayat ve mesaîsi için bunun ne büyük bir kazanç olduğunu izaha kalkışmak bile zaiddir."

Köprülü, cümleyle maksadının ipucunu verir: "Temeli daha imparatorluk zamanında atılmış olan ''ocak'' müessesesi, o karanlık ve müşkül zamanlarda aza­mî faaliyetle çalışmış, yabancı unsurların muzır ve dağıtı­cı tesirlerine karşı ''Türk milliyetçiliğini'', ''muasır mede­niyet'' ve ''halkçılık'' mefkûrelerini neşir ve tamime gayret etmiştir."

Sözü Mustafa Kemal''e getir: "Uzun ve karışık hâdiselerden sonra ocaklılar nihayet mefkûrelerine kavuştular. Büyük müncîmizin rehberliğiyle asrîlik ve milliyetperverlik esasları­na istinad eden Türkiye Cumhuriyeti millî hudutlarımız dahilinde kuvvetle yükseldi."

"Büyük müncî"den kastettiği Mustafa Kemal''dir.

Fuad Köprülü, nihayet asıl meseleye girer:

"Bu yeni vaziyet karşısında ocakların inkılâ­bımızla hem-âhenk olarak yürümesi, onun kavî istinadgâhlarından birini teşkil etmesi bir zaruretti. Cumhuri­yet, milliyet, muasır medeniyet ve halkçılık mefkûreleri­ni takip eden Türk Ocağı, bu mefkûreleri tahakkuk ettirmekte olan Cumhuriyet Halk Fırkası''yla devlet siyasetin­de beraberdir, şeklinde kabul edilen üçüncü madde yasa maddesi işte bu tabiî vaziyetin ifadesidir. Filhakika cumhuriyet, milliyet, muasır medeniyet ve halkçılık mefkûrelerini neşir ve telkin için ilim, hars ve içtimaiyat saha­sında mücâhede eden Türk Ocağı''nın aynı mefkûreleri tahakkuk ettirmek maksadıyla siyaset sahasında muvaffa­kiyetle çalışan Cumhuriyet Halk Fırkası ile devlet siyase­tinde beraber olmaması imkânsız ve mantıksızdır. Böyle bir tasavvur Türk Ocağı''nın hikmet-i vücudunu inkâr et­mek demektir. Ocaklının başlıca şiarı olan fedakârlık, feragat-ı nefs seciyelerine mâlik bir fert var mıdır ki, Türk­çülüğün en büyük rehberi tarafından sevk ve idare olu­nan siyasî bir teşekküle karşı muhalif değil, hatta bîtaraf ve lâkayt kalabilsin?" (Köprülüzade Mehmed Fuad, "Ocaklının Vazifesi", Türk Yurdu, C. 19-5 S. 190-29 (Mayıs 1927).

Türk Ocağı 1931''de kapanıyor ve 1949''da Hamdullah Suphi Tanrıöver''in gayretiyle tekrar açılıyor.

(Yarın başka M. E. Bozkurt meselesine geleceğiz ve mevzuyu bitireceğiz.)

Yazarın Diğer Yazıları