Türk Ordusu -Savcılar ve Tanrılar!

Mitoloji: "Tanrılar yok etmek istediklerini, önce gülünç hale getirirler, sonra da çıldırtırlar" ...Eski Yunan piyeslerinde, konu, içinden çıkılmaz hale gelince, yazar sahneye bir "Deus Ex Machina" (Tanrısal makine) indirir ve piyesi öyle bitirir, ama karışıklık gene ortada kalır! "Ergenekon davasında" işler tam bu safhada! Ancak, "Deus Ex Machina" nerede? Kördüğümü bir kılıç darbesiyle çözecek "Büyük İskender" nerede?   
 Yarabbi ortaya her gün ne iddialar atılıyor! Neredeyse Hazreti İsa'yı da, Abraham Lincoln'ü de "Ergenekon öldürdü" derlerse şaşırmayın! Ecevit'i Ergenekon öldürecekmiş! DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, maalesef akılları karıştıran "Vardı da demem, yoktu da demen" gibilerden bir şeyler söyledi, kafaları daha da karıştırdı. Ben, şimdi, o olayları içerden bilen Rahşan Ecevit'ten, doğru bır yanıt bekliyorum. Ama o hükümette Dışişleri Bakanı olan, Sayın Şükrü Sina Gürel doğruyu söylüyor; "Baskılar vardı, ama dışarıdandı, askerlerden değildi!" diyor! "Kemal Derviş" o sırada neden, nereden geliverdi!

Tarikat
Şimdi de bir kara mizah: Meğer Ergenekon aslında 600 yıllık "Agarta" tarikatıymış!
Tanrıları güldürüyor bu iddiaları yapanlar, sonunda "çıldırana" kadar, kamuoyunu çıldırtıyorlar! ...Öylesine iddialar var ki, çıldırmamak mümkün değil... Fakat içeriden, dışarıdan birileri, bu yalanlar, yakıştırmalar ve efsanelerle zehirli örümcek ağı gibi, ülkenim üzerini örmekte; tüm yakın tarihimizi temellerinden ifsat etmekteler! Gençler neye inanacaklarını şaşırmış durumdalar! Zaten, istenilen de bu: Başta, Atatürk'ü ve ordusunu etkisiz, güçsüz hale getirmek. Ve el hak başarıyorlar da. Maksat bu olunca gerisi bunları gizlenmiş eden teferruat!
Tolon ve Eruygur paşaların adi suçlular gibi tutuklanmaları, mafya ile aynı cezaevine konulmaları, ayıptan öte, Türk ordusunun manevi şahsiyetine hakarettir! Türk ordusunda şimdiye kadar "kol kırılsa bile özenle, yen içinde" kalırdı... Öyle olması da gerekirdi-gerekiyor! Ama şimdi, tabiri mazur görün, "Ordunun ipi pazara" çıkarılmakta! Bu tek kelimeyle zehirli "bir içtihat" oluşturacaktır: Ve bundan asıl ölümcül yarayı, Türk Milleti alacaktır!
  Türk ordusunun muvazzaf veya emekli komutanların böyle yıpratılması karşısında, Genelkurmay'ın suskunluğunu anlamakta güçlük çekiyoruz! Ordumuzu sevmeyenler, bana "Aslanlı Kapı, Kedili Kapı mı oldu?"  diye soruyorlar -alay ediyorlar-kahroluyorum!
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, "askerden hükümete herhangi bir olumsuzluk gelmediğini" söylemiş! Hayret ediyorum; acaba sevgili-Sayın Yaşar Büyükanıt Paşa'nın ve diğer komutanların, böyle suskun kalmaları için, acaba, bizim bilemeyeceğimiz bir bildikleri mi var? Acaba Sayın Büyükanıt Paşa yakında üniformasını çıkaracağı için mi "karışmak istemiyor!" Benim bildiğim, Türk ordusunun onuru "üniformadan" öte bir şeydir! 
Adı bende mahfuz bir emekli generalimizden aldığım bir mektupta,  paşa, aynen şöyle yazmış:  "Dinci, Türk ordusunun düşmanı ve yandaş medya; yazıyor, yönlendiriyor, polisteki bütün ifadeleri istediği gibi saptırarak veya aynen yayımlıyor... Savcılığın gizlilik kaydı koyduğu sorgulama tutanakları daha saatini doldurmadan manşetlere taşınıyor. Polis, soruşturma veya yakalama sırasındaki her bilgi ve belgeyi reklâm ediyor... Hukuka saygılı kurum ve şahıslar kurallara uyuyor. Sessiz kalıyor... Genelkurmay Başkanı, 50 yıllık üniformasını birkaç hafta sonra çıkaracak olmaktan dolayı üzüntüsünü açıklıyor. Haklıdır. Gerçekten zordur. Geçen yıl bu dönemde benzer duygular içinde idim. Anladığımı sanıyorum... Şimdi ise o üniformayı taşımış olmaktan üzüntü duyuyorum... Ben de, Genelkurmay Başkanı da, terörist başı ve 35 bin kişinin katilinden daha ağır bir muameleye maruz kalan tutuklu orgeneraller de rütbelerimizi simitçi tablalarından satın almadık... Emekli de olsa, en üst rütbe ve makamlara ulaşmış Türk subaylarına yapılanlar yenir yutulur değildir. Elbette hukuk önünde herkes eşittir ve hukukun gereği yerine getirilecektir. Yapılanlar bu sınırları zorlamış, milletini, ordusunu sevenleri yaralamıştır... Artık üzüntü, kaynağını üniformadan ayrılmaktan almaktan çok uzak, farklı ve acıtıcıdır. Emekli olduğum gün üzerimden çıkardığım üniformamı, üzerindeki rütbe işaretlerini, ödüllerin simgesi olan şerit rozetlerimi kime veya hangi makama göndereceğimi düşünmeye başladım. Bir Türk subayı için daha acı, üzücü, incitici ve yaralayıcı ne olabilir ki? Yabancı bir ülke ordusuna esir düşsem, bu duygulara kapılırdım herhalde"
Çok acı değil mi?
Kimse, "Ordu darbe yapsın" demiyor... Ancak ordu şimdi, bu konuda suskun kalırsa, -ona duyulan güven ve saygı sarsılır... Ben, işte bunu hissediyor ve çok üzülüyorum! Daha evvel yazdığım gibi "hükümetler, savcılar, yargıçlar, gelir gider, ama Türk ordusuna güven kalmazsa, bu kolay geri gelmez!

Yazarın Diğer Yazıları