'Türkçe' konuşabiliyor muyuz?!

Ziya Gökalp "Lisan" şiirinde ne diyor:
"Güzel dil Türkçe bize, / Başka dil gece bize. / İstanbul konuşması / En sâf, en ince bize. (...) // Uydurma söz yapmayız, / Yapma yola sapmayız, / Türkçeleşmiş, Türkçedir; / Eski köke tapmayız. (...) / Turan'ın bir ili var / Ve yalnız bir dili var. / Başka dil var diyenin, / Başka bir emeli var. // Türklüğün vicdanı bir, / Dini bir, vatanı bir; / Fakat hepsi ayrılır / Olmazsa lisanı bir."
Metin Özdemir'in "Diksiyon - Etkili ve Güzel Konuşma Sanatı" kitabını görünce Ziya Gökalp'ın bu şiiri aklıma geldi. (Altınordu Yayınları, 227 s.)
Kitabın epigrafı Hamdullah Suphi Tanrıöver'den alınma. Ünlü hatip "Bugünkü Türkiye, iyi söylenmiş bir söz üzerine kurulmuştur." diyor. Dr. Rıza Nur'dan sonraki ikinci Millî Eğitim Bakanı. Türk Ocağı deyince Hamdullah Suphi, Hamdullah Suphi deyince Türk Ocağı akla gelir. Meclis'te, gür sesiyle ilk İstiklâl Marşı'nı okumuş, her okuyuşunda ayakta alkışlanmıştı.
Metin Özdemir, büyük bir emekle ortaya koyduğu eserinde 63 yerli ve yabancı kaynağa müracaat etmiş. Sözü ona bırakıyorum:
"Konuşmak, iletişim ihtiyacının yerine getirilmesinde insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerdir. Konuşmak; sevginin, saygının, öfkenin ifadesi; bilginin, birikimin paylaşımıdır. Konuşmak; kişiliğin, özgüvenin, insanî duruşun yansımasıdır. Konuşmak, salt bir iletişimden öte, etkileşimdir. Konuşmak, hayata atılan imzadır.
Konuşma iki uçlu bir eylemdir ve bir amaca yöneliktir. Asıl amaç sadece mesajın iletilmesi değildir; dinleyenin/dinleyenlerin de bir şekilde konuşmanın diğer ucunda olması ve bu etkileşime katılması gerekir. Sözcüklere, sevgimizi, saygımızı, coşkumuzu, endişemizi de yükleyerek aynı duyguyu muhatabımıza da yaşatabilmeliyiz. Böylesine etkileşimin gerçekleşmesinde diksiyon konusunda kazanacağımız edinimler elbette ki çok önemlidir.
Her konuşma, bir anlamda beste yapmaktır. Diksiyon, bu bestenin dinlenir ve etkili olmasını sağlayan becerileri kazanma sanatıdır. Diksiyon, bazı insanların düşündüğü gibi bir lüks değil, etkili iletişimin olmazsa olmazıdır. Yani bütün insanlar içindir. Bir dilin okuma ve yazma kurallarını bilmek, hatta bu konuda akademik düzeyde bilgi sahibi olmak, diksiyon konusunda yeterli olduğumuz anlamına gelmez. Diksiyon, bilmekten öte, bilginin davranışa dönüşmesidir.
Bu kitabın düşünce kaynağı, elbette ki öncelikle ana sütü gibi candan, ana sütü gibi temiz Türkçemize olan duyarlılık olmuştur. Bu düşünce aynı zamanda kitabın ana fikridir: Güzel Türkçemizi "ses bayrağı" sıfatına yakışır bir şekilde dalgalandırmak... Dolayısıyla da konuların ele alınışından alıştırmalara ve örneklendirmelere kadar her aşamada bu hususa özellikle dikkat edilmiştir. 

Aydın insan; okuyan, araştıran, sorgulayan ve muhakeme edebilen insandır. Aydın insan, söyleyecek sözü olan ve akla, mantığa olduğu kadar gönüllere de seslenmeyi bilen insandır. Söyleyeceğiniz sözde bu kitabın da katkısı olacağını düşünmek, çalışmalarım boyunca önümdeki en aydınlık ışık oldu.
Düşüncelerin özgürlüğü konuşmak, özgürlüğün tadına varmaktır güzel konuşmak..." (Ön Söz'den)
Dilimiz kimliğimizdir. Dilimizi nasıl kullanacağımızı Metin Özdemir "Diksiyon - Etkili ve Güzel Konuşma Sanatı"nda ayrıntılarıyla anlatıyor.
Okumak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları