Türkçenin başına gelenler...

Muallim Nâci (1850-1893) bir mısraında “Lisân muhabbeti her kavm için cibillîdir” der. Yani her millet doğal olarak dilini sever, sevmelidir. Yazık ki bizler eskiden beri dilimizi (Türkçe) hep hor görmüşüz, ona üvey evlat muamelesi yapmışız, hâlen de yapmaktayız.
Bu kötü gidişe tarihte ilk karşı çıkan büyük Türk dilcisi Kaşgarlı Mahmut (XI. asır) olmuştur. O, “Dîvânü Lügâti’t-Türk” adlı eserinde, Türkçe ile Arapçanın at başı yürüdüklerini söylemiş ama Selçuklu sarayında ilim dili Arapça, edebiyat dili de Farsça olmaya devam etmiştir.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in (ö. 1277) Selçuklu başkenti Konya’da yayınladığı “Bugünden sonra, divânda, dergâhda, bârgâhda, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır”  fermanı da hiçbir müspet tesir bırakmadan sadece hoş bir seda olarak gök kubbede yerini aldı.
15. yüzyılda Ali Şîr Nevâî (ö. 1501) “Muhâkemetü’l-lügateyn”de Türkçenin birçok yönüyle Farsçadan üstün olduğunu örneklerle ortaya koymuş olmasına rağmen Osmanlı sarayında, bilahare Nâbî’yi:
“Ey şi’r meyânında satan lafz-ı garîbi//Dîvân-ı gazel nüsha-ı kâmûs değildir” diyerek isyan ettirecek olan Farsça-Arapça karışımı ağdalı Türkçe revaç buluyordu.
Aydınlı Visâlî’nin (XV. asır) “sade Türkçe” teklifi ise devrin şairleri tarafından:
“Şi’r içinde gayrı farzıyyâtı arz eyler bize//Nidelim bu söylenir sözdür ki söz sünnetsizin” denilerek alaya alınmıştı.
Türkçenin sadeleşme çabasına maalesef XVIII. yüzyılda gördüğümüz “mahallîleşme” akımı da merhem olmadı.
Tanzimat sonrasında, dilimizin “Servet-i Fünûn”cular eliyle Fransızcanın etki alanına itilmiş olması ayrı bir yara... Neyse ki Ömer Seyfettin (ö. 6 Mart 1920) “Yeni Lisan” hareketini başlatarak Türkçenin bu büyük tehlikeden kurtarılmasına vesile oldu.
Biz, Türkçe nihayet istiklaline kavuştu derken 1930 sonrasında başlatılan “uydurmacılık” ihaneti de güzel Türkçemiz için tam anlamıyla bir “katliam” olmuştur.
1980’den günümüze doğru ülkemizde görülen İngilizce öğrenme seferberliği giderek İngilizce hayranlığına/görgüsüzlüğüne dönüşmüş, küreselleşmenin de etkisiyle 7’den 70’e herkesin zihninde “İlim öğrenmek istiyorsanız İngilizce öğrenmek zorundasınız”  anlayışı hâkim olmaya başlamış ve nihayet kimsenin  “Türkçe”  diye de bir derdi kalmamıştır. Vuran vurana...
1996’da YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, “Türkçe bilim dili değildir, yakın bir gelecekte de olması beklenmiyor” demişti. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “Türkçe ile felsefe yapılamaz” diyerek Kemal Gürüz’ün söylediklerine yeni bir halka daha eklemiş oldu...
Ey güzelim Türkçe! Aslında senin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. Ama ne büyüksün ki hâlâ ayaktasın ve hâlâ dünya dilleriyle at başı berabersin...
Ne mutlu “Türkçe”m diyenlere...

Yazarın Diğer Yazıları