TÜRKÇENİN GAZİLERİ

Kâşgarlı Mahmut ve
“Dîvânü Lügâti’t-Türk” ü (1)
Millet olarak kültürel değerlerine topyekûn sahip çıkan bir yapıda olmasak da her devirde içimizden bu değerleri muhafaza ve müdafaa eden kahramanlar çıkmıştır. XI. yüzyılda bir anne şefkatiyle Türkçeye kucak açarak onun gelişip zenginleşmesi için cansiperane mücadele veren alperenlerin başında şüphesiz ki “Dîvânü Lügâti’t-Türk” müellifi Kâşgarlı Mahmut gelir.
Kültür milliyetçiliğin unutulmaz ismi Kâşgarlı Mahmut’un hayatı hakkında maalesef yeterli bilgiye sahip değiliz. Hatta onun Kârûn’un hazinelerine değişilmeyecek kadar kıymetli olan “Dîvânü Lügâti’t-Türk” adlı eseri bile ne acıdır ki 800 yıl nisyan karanlığında yolculuk yaptıktan sonra nihayet XX. yüzyıl başlarından İstanbul’da Ali Emîrî tarafından bir tesadüf sonucu kaybolup gitmekten kurtarılmıştır. İsterseniz önce “Dîvânü Lügâti’t-Türk” ün bulunuş hikâyesini Kilisli Muallim Rıfat’tan dinleyelim:
Divanyolu’nda “Karababa” sokağının başında “Diyarbakır Kıraathanesi” adlı bir kıraathane vardı. “Diyarbakırlı Ali Emirî Efendi” buranın birinci müşterilerinden idi.
Her gece akşamdan sonra gelir, gece yarısına kadar oturur, dostlarıyla görüşür, konuşur; sonra kalkar, Parmakkapı’daki hanesine giderdi.
Malî 1333 senesi idi. Bir gece yine bu kıraathaneye teşrif buyurdu. Biraz tarihten, edebiyattan bahsedildikten sonra:
-Beyler, efendiler! Bu gece size bir şey soracağım! dedi.
-Buyurun, dedik.
Sordu:
-Divanü Lügati’t-Türk isminde bir kitap gördünüz mü, ya da işittiniz mi?
İlk cevabı ben verdim:
-Kitabın kendisini görmedim, fakat Kâtip Çelebi bunu görmüş ve Keşfü’z-Zunun’a yazmıştır, dedim.
Sonra Arif Bey ve arkadaşları Arapça tarihlerin birisinde bunun adını gördük, dediler. Bunun üzerine Emirî Efendi, Fuzulî’nin şu mısraını okudu:
“Eyledim tahkik, görmüş kimse yok cânânımı.”
Söz sırası bize geldi. Bir ağızdan heyecanla sorduk:
-Siz gördünüz mü?
Sualimiz hoşuna gitti, kendine mahsus olan tarzda gevrek gevrek güle güle katıldı:
-Ne söylüyorsunuz? İnayet-i Bârî ile bugün o kitaba malik oldum, dedi. Cümlemiz tebrik ederek nasıl elde ettiğini, kimden aldığını sorduk.
-Âdetim veçhile haftada iki üç kere Sahaflar Çarşısı’na uğrar, yeni bir şey var mı diye kitapçılara sorarım, dün de uğradım. Kitapçı Burhan Bey’in dükkânında oturdum. “Bir şey var mı?” dedim. Kitapçı:
-Bir kitap var, ama sahibi otuz lira istiyor. Bu kitap bana geleli bir hafta oldu. Ben, bunu yüksek bir fiyatla alır diye Maarif Nâzırı Emrullah Efendi’ye götürdüm. O da ilmiye encümenine havale etti. Encümen tetkik için bir hafta müsaade istedi, ben de kabul ettim.
Haftaya devam edeceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları