Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Türkiye otokrasiye direniyor…

Ben hep Almanların Hitler’e nasıl teslim olduğuna şaşırmışımdır. İçlerinden bir çok bilim insanı ve düşünür çıkarmış, oldukça iyi eğitimli o Alman halkı ne oldu, nasıl oldu da sadece 53 günde Hitler’in avucuna düştü, ona boyun eğdi teslim oldu hep merakımı çekmiş, o sosyo psikolojiyi anlamaya çalışmışımdır.

Hitler’in yükselişi elbette öyle bir anda olmadı uzunca bir süreç aldı ama en nihayetinde Hitler iktidar gücünü ele geçirdikten 53 gün gibi çok kısa bir süre sonra kontrolü tam olarak ele geçirdi ve demokrasiyi ortadan kaldırdı.

Neyse konumuz elbette Hitler dönemi Almanyası değil ve Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar da o dönemin koşullarına pek benzemiyor amma ve lakin AKP’nin 23 yıl önce demokrasi ve hakları koruma sözü verilerek başlayan siyasi yolculuğu ilk baştaki söz verilen rotasından epeyce uzaklaşmış gittikçe otokrasiye savrulan bir noktaya ulaşmış bulunuyor.

Bu noktada Türk halkı ile gurur duymamak da mümkün değil bizim halkımız Almanlar gibi kolayca teslim olmuyor, demokrasiyi korumak için sonuna kadar direniyor.

Eğer vatandaşlarımız bu otokrasiye savruluşa yeterince güçlü bir şekilde itiraz etmezse bu yolculuğun sonunun bir diktatörlüğün kurulması ile sonuçlanabileceği tehlikesi artık ayan beyan görünmektedir.

İşte bu noktada sadece Türkiye’nin değil aynı zamanda Recep Bey ve AKP’nin en büyük şansı Almanların yapamadığını yapan Türk vatandaşlarının otokrasiye gösterdiği dirençtir.

Eğer bu direnç kırılmaz, başarılı olur da Türkiye’nin bir diktatörlüğe dönüşmesini engelleyebilirse emin olun bu hem Türkiye için ve hem de diktatörlüğe heveslenen siyasiler için çok büyük bir kazanım olacaktır.

Şimdi aranızdan bazıları “hoca tamam anladık Türkiye ve muhalefet için iyi olacak da diktatör olma şansını yitiren politikacılar için niye iyi olacak mış?” diye sorabilir.

Arkadaşlar önce şunu söyleyeyim diktatörler sadece ülkelerini felakete sürüklemekle kalmaz! Çoğu zaman kendilerini, ailelerini ve taraftarlarını da felakete sürükler...

Modern çağın diktatörleri Hitler, Mussolini, Çavuşesku, Saddam, Kaddafi ve Esad gibi isimlerin başına gelenler ve bu isimlerin ülkelerine yaşattığı felaketler herkese ders olmalıdır.

Diktatörlük rejimlerinde iktidar çoğu zaman entrika, kan ve şiddet ile el değiştirir. İktidar değişiminin bu kadar gerilimli ve hatta ölümcül olması yöneticileri ülkenin ve halkın sorunları ile ilgilenmekten çok iktidarlarını korumaya odaklanmalarına yol açar.

Diktatörler kaynakları ülkenin kalkınması ve gelişmesi için kullanmak yerine çoğu zaman sadakati satın almakta kullanmak zorunda kalır ve bu durum da daima ülkenin kalkınmasını, gelişerek refaha ulaşmasını engeller.

Diktatörler eninde sonunda kendilerini sarayların yüksek duvarları arkasına hapsederek halktan kopar halk içinde kendilerini emniyette hissetmedikleri için halktan uzaklaşır. Bu kopuş hemen hemen her zaman kaçınılmazdır.

Eh bir yerde saray varsa saray entrikalarının olması da işin doğası gereğidir. Bir yerde entrika varsa o yerde artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu, kimin ne dolaplar çevirdiğini kimin başına ne zaman ne çorap örüleceğini kimse bilemez. Bu durum ise ülkede güveni tamamen ortadan kaldırır, kimse kimseye güvenmez ve eğer bir ülkede kimse kimseye güvenmiyorsa o ülkede hiçbir iş yolunda gitmez.

Sonuç olarak zerrece aklı olan kendisinin, ailesinin ve ülkesinin menfaatini isteyen biri asla ve kat’a diktatör olmaya kalkmaz.

Akıllıca kurulan demokratik anayasal sistemler seçilmiş tiranların oluşmasını önleyecek güçler ayrılığı ile denge denetleme mekanizmalarını kurup koruyarak otokrasilerin oluşmasını ve en nihayetinde ülkede rejimin bir diktatörlüğe dönüşmesini engeller.

Ülkemizde ise Bahçeli’nin aklı ile yapılan son anayasa değişikliği ile bu denge ve denetleme mekanizmaları tamamen berhava edilmiş ve güçler ayrılığı ortadan kaldırılmıştır. Şu anda rejim frensiz kamyon gibi hızla diktatörlüğe sürüklenmektedir.

Artık bu gidişi durdurabilecek tek güç Türk vatandaşlarının direncidir.

Şu anda bu dirence liderlik eden parti CHP ve liderlik eden kişiler ise Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ve Mansur Yavaş’tan oluşmaktadır.

Demedi demeyin Türk demokrasisini korumak diktatörlüğe savruluşu durdurmak için her birimizin bu kişilere omuz vermemiz ve CHP etrafında kenetlenmemiz gerekmektedir.

Emin olun bu gidişatı durdurmak sadece Türkiye’ye ve Türk Milletine değil başta Recep Bey olmak üzere onunla birlikte hareket edenlere de yapılacak en büyük iyiliktir.

Yazarın Diğer Yazıları