Türkiye'de ötekileştirme gerçeği

Bilgi Üniversitesi TUBİTAK desteğiyle, "gençler arasında ötekileştirme"yi ortaya koyan bir çalışma yapmış. Bu çalışma için, 2015-2017 yılları arasında 18 ilden 18-29 yaş aralığındaki 1224 gençle yüz yüze anket yapılmış ve gençlere "biz" diye bahsettiklerinde kastettikleri kimliğin ne olduğu sorulmuş.

Gençlerin biz dedikleri gruplarda ilk sırada yüzde 94 oranıyla "aile", ikinci sırada da yüzde 76 oranıyla "Türkler" yer alıyor. Listedeki diğer "biz"ler ise şu şekilde; eğitimli insanlar, Atatürkçüler, muhafazakârlar, laikler, dindarlar, modern insanlar, geziciler, Aleviler, ülkücüler, azınlıklar, aynı şehirde yaşayanlar, Kürtler...

Araştırmanın çarpıcı kısmı şurada: Sonuçlara göre, gelecekte her 100 gençten 90'ı, kızlarının 'öteki' ile evlenmesine karşı çıkacak. Her 100 gençten 80'i ötekini komşu olarak dahi istemeyecek! "Öteki" gruptan birini işe almayı düşünmeyenlerin oranı yüzde 80. Çocuklarının "öteki" ile arkadaşlık yapmasına izin vermeyeceğini belirtenlerin oranı ve "öteki" ile iş yapmayacaklarını söyleyenlerin oranı ise yaklaşık yüzde 84.

Din, dil, ırk ve kültür üzerinden yapılan her türlü ayrım, gücü elinde tutan kimseler tarafından, insanların bu türden kavramlara hassasiyetini sömürerek onları arkalarına almak ve sahip oldukları gücü kaybetmemek amacıyla kullanılmıştır. Bu tarih boyunca böyle olmuştur. Günümüzde de bu ötekileştirme, devlet tarafından yapılmaktadır.

Türkiye'de gündelik yaşamlarında pekâlâ birlik ve beraberlik içinde olan vatandaşlar, siyasiler tarafından karşıt kamplara itildi. Kutuplaşma, bölünme hat safhalarda. Toplumsal dayanışma hızla geriliyor. Tüm bunların arkasında ise siyasi faktörler yer alıyor.

Mesela, yakın zamanda gerçekleşen rejim değişikliği kutuplaşmayı körükleyici faktörlerden biri oldu. Neden mi?

Parlamenter sistemlerin en temel özelliği devlet başkanının partisiz, partiler arası yarışın dışında ve hatta üzerinde bir fonksiyona sahip olmasıdır. Yani cumhurbaşkanı kutuplaşmanın tamamen dışındadır. Bu işlevi ile partisiz cumhurbaşkanı bir denge unsuru iken, bugün yeni sistemde Cumhurbaşkanı'nın da bir tarafa dâhil olması Türkiye'de kamplaşmayı artıran en temel unsur olarak karşımıza çıkıyor.

Hâl böyle olunca özellikle iktidar eliyle yapılan ötekileştirme göze çarpıyor. İktidar kendinden olmayanı ötekileştirirken devlet adeta parti malına dönüşüyor.

Herkesi "kendine benzetme" politikası ancak ve ancak nefret yaratır. Toplum parçalanır. Sansürle, baskıyla sizden olmayanı ortadan kaldırmaya çalışmak topluma ancak kin ve nefret tohumu eker.

Türkiye'de 'millî iktidar' olmak, yalnızca milletin "ortak" arzusuna yanıt vermekle mümkündür.

***

Geçtiğimiz yıllarda bir araştırma da Bahçeşehir Üniversitesi eski rektörü ve öğretim üyesi Prof. Yılmaz Esmer tarafından yapılmıştı. Deneklerin önüne aynı sokakta bulunan aynı büyüklükte birebir aynı iki evin sahibinin fotoğrafları konulmuş ve hangisinin evini kiralamak isteyecekleri sorulmuş. Fotoğraftaki kişilerin kim olduklarına dair hiçbir bilgileri olmamasına rağmen, AKP destekçisi deneklerin yüzde 80'i AKP'li ev sahibini, CHP destekçisi deneklerin de yine yüzde 80'i CHP'li ev sahibini seçmiş!

Şaşırtıcı ama artık insanlar birbirlerinin yüzerine bakarak kendinden olmayanı yani "öteki"yi tespit edebiliyor. Anlaşılan bu vahim kutuplaşma yüzümüze yansımış.

***

Türkiye'nin, bir an önce bu bölünmüşlükten kurtulması gerekir. Milletin arasındaki duvarlar yıkılıp toplumsal birlik sağlanmalıdır. Bu hedefe ulaşmak da ancak "öteki" kavramını yok etmekle mümkün olacaktır.

Bu da her şeyden önce siyasilerin olgunluğu, toplumun da hoşgörü seviyesi ile ilişkili. İnsan hakları savunucusu Malcolm X'in dediği gibi: "Gücümüzü hırlaşmak için değil, birleşmek için harcamalıyız."

Yoksa gidişat son derece sağlıksız. İşte, araştırmalar acı gerçeği ortaya koyuyor: İn­san­lar, kendinden olmayana nefret duymaya başladı. Belki "din­da­r" ama kesinlikle "kin­dar" bir nesil yetişiyor!

***

"Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez." Atatürk

Yazarın Diğer Yazıları