Türkiye'de "yiğit" nerede düştü?

Neredeyse Cumhuriyet ile yaşıt olan işadamı İdris Yamantürk, 96 yaşında vefat etti. Benim kendisiyle değil ama oğlu Tevfik Yamantürk ile bir-iki kısa sohbetim vardır. İdris Yamantürk, iş hayatındaki başarılarından çok kamuoyunda Türk Ocağı'na maddi manevi destekleriyle bilinirdi. Bunu da "Türk Milleti'ne borcumuz var" düşüncesiyle yapardı. Hayatını, Osman Çakır'a anlatmış ve kitap da bu adla yayınlanmıştı. O kitaptan daha önce de yaptığım bir alıntı, bugüne ışık tutuyor.
İdris Yamantürk, Süleyman Demirel'in siyasete atıldığı günleri anlatıyor:
-Süleyman Demirel, askerliğini bitirdikten sonra devlet hizmetinden ayrıldı ve serbest çalışmaya başladı. Kızılay'da Menekşe Sokak'ta Onikiler Apartmanı'nda bir yazıhane tuttu. Bir müddet sonra o büro yerli ve yabancı insanların akınına uğradı. Oraya Amerikalılar da gelip giderlerdi. Gelen Amerikalılardan birisi, "Siz Türkler bir hadise olunca, 'şimdi ne olacak?' diye sorarsınız. Biz Amerikalılar da 'şimdi ne yapacağız?' diye sorarız" demişti. Bu iki sorunun arasında çok fark var. Birisi "olacak hadiseler bizim dışımızda" diyor, diğeri ise "yapılacak işi biz yapacağız" diyor...
* * *
Türk Milleti'nin yaşadığı soruların temelinde, uzun süreden beri hemen hemen her ferdin, olayları "şimdi ne olacak?" diye takip etmesi ve yapılacak bir iş varsa, bunu bizzat kendisi üstlenmeyip başkasından beklemesi yatıyor… 
Bu arada, olayları "şimdi ne yapacağız?" diye değerlendirenler, başta uluslararası ilişkiler olmak üzere, hayatın her alanında ön alıyor ve ilerleme kaydediyor... Sonra da geriye dönüp bakıldığında, milletin kaybettiği görülüyor...

"ABD, Suriye'nin kuzeyinde, PKK/PYD ve IŞİD gibi terör örgütleriyle masaya oturup, Barzani devleti gibi bir devlet kurmaya çalışıyor" haberleri gündemde ama Türkiye adına hiçbir tedbir yok... Türkiye, "Şimdi ne olacak?" diye bekliyor!
Türkiye'yi Oslo'da PKK ile masaya oturtan koordinatör ülke temsilcisi, "Siz buraya kendi kararınızla değil bizim inisiyatifimiz ile geldiniz." demişti ya devamında Türkiye'yi çözüm süreci denilen; PKK'ya operasyon yapmanın yasak edildiği ama örgütün Güneydoğu'daki il ve ilçelerde belediye imkânlarını kullanarak hendek kazdığı, kaymakam atadığı, mahkeme kurduğu, vergi toplamaya başladığı bir kaosun içine sürüklediler. AKP, çözüm süreci sebebiyle tek başına iktidarı kaybetti ama hükümeti devretmeyerek seçimleri yenileme kararı verdi ve bu arada terörle mücadele başlattı. Daha önce PKK'ya terk edilen il ve ilçeler, 800 şehit vermek pahasına geri alındı!
Çözüm süreci boyunca, halkın çoğunluğu "şimdi ne olacak?" diye bekledi! Bir kısmı tepkisini seçimde ortaya koydu ama bu arada ülke kan ve can kaybetti...
Muhalefet, çözüm üretemeyince seçimler yenilendi ve ülkeye bu kadar badireye atan iktidar yeniden kuruldu!
***
Şimdi yine Türkiye'yi, "1921 Anayasası'na döneceğiz, yeniden kuruluş anayasası yapacağız, devleti yeniden kuracağız, yerel yönetimlere özerklik verilsin, laiklik kaldırılsın, devletin dini İslam'dır denilsin" gibi bir tartışmanın içine sürüklediler. Bu arada, ABD, Suriye'de de yapacağını yapıyor, Türkiye seyrediyor...
Türkiye'nin bütün direnç mekanizmaları olan kurumlar birer birer çökertilir veya ele geçirilirken de tepkiler yetersizdi. Zaten, Türkiye'de en hızlı muhalif kişi veya partiler, ertesi gün iktidar yanlısı olabiliyor! Bu, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun deyimiyle, muhalefet tarlasının da yer yer sürülmüş olduğunun çok açık bir göstergesi değil midir?
İktidar veya muhalefette siyaset boşluk kaldırmaz, her zaman olduğu gibi "şimdi ne yapacağız?" diye düşünüp karar verenler kazanır.
Tabii yiğit, düştüğü yerden kalkar!

Yazarın Diğer Yazıları