Yeniçağ Gazetesi
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
E-Gazete

Türkiye'nin en büyük orman yangınları: Değişen tarihler, iktidarlar, cevapsız kalan sorular

Türkiye 88 yılda Belçika'nın yüzölçümünün yarısına denk olan 1.2 milyon hektardan fazla yeşil alan kaybetti ve işin daha da ilginci 2021-2025 arasında açılan davalarının %92'si sonuçsuz kaldı. Şimdi gelin hep beraber Cumhuriyet tarihimizin en büyük yangınlarına o dönemde yapılan açıklamara, alınan ve alınmayan tedbirlere birlikte bakalım.

Türkiye'nin en büyük orman yangınları: Değişen tarihler, iktidarlar, cevapsız kalan sorular - Resim: 1

1979 Marmaris-Çetibeli Yangını

13 Ağustos 1979 sabah saatlerinde, Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Çetibeli beldesinde başlayan yangın, kısa sürede rüzgarın da etkisiyle kontrol altına alınamaz hale geldi. Yangın, özellikle ormanlık alanın kuru ve sık olması nedeniyle hızla yayıldı. Dönemin Orman Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre 2 bin 842 hektarlık alan kül oldu.

Yangından en çok etkilenen yerleşim yerleri Çetibeli, Karaca, Beldibi köyleri oldu. Buralarda çok sayıda ev yanarken, onlarca kişi tahliye edildi. Yangında bir vatandaş da hayatını kaybetti; isminin Mehmet Yılmaz olduğu ve Çetibeli köyünde yaşadığı bildirildi.

Yangın, Bülent Ecevit başkanlığındaki 3. CHP hükümeti döneminde gerçekleşti. Ecevit, 15 Ağustos 1979 tarihinde CHP Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, yangının çıkış nedeninin araştırıldığını belirterek “Sabotaj ihtimalini göz ardı etmiyoruz. Bu tür olaylara karşı devletin reflekslerini güçlendirmek zorundayız,” ifadelerini kullandı.

Dönemin Orman Bakanı olan Mustafa Üstündağ ise 14 Ağustos 1979 tarihli Cumhuriyet gazetesine verdiği demeçte, yangının başlangıç noktasında şüpheli bulgulara rastlandığını ve soruşturmanın sürdüğünü belirtti. Üstündağ, “Elde ettiğimiz ilk bulgular, yangının doğal yollarla değil, insan eliyle çıktığını düşündürüyor,” ifadelerini kullandı.

Devrin ana muhalefet partisi Adalet Partisi’nin lideri Süleyman Demirel, 16 Ağustos 1979 tarihinde Afyon düzenlediği bir mitingte hükümeti sert sözlerle eleştirdi. Demirel, “Devlet, orman yangınları konusunda her yaz aynı felaketi yaşıyor. Hazırlıksızlık ve koordinasyon eksikliği, Marmaris’teki yangını büyütmüştür,” dedi. Ayrıca, yangın söndürme uçaklarının eksikliğine dikkat çekti.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş ise 17 Ağustos 1979 tarihli Tercüman gazetesinde yayımlanan demecinde “Orman yangınları, sadece doğanın değil, milletin servetinin de yok oluşudur. Devlet, bu konuda millî seferberlik ilan etmelidir,” ifadelerini kullandı.

Yangının ardından başlatılan soruşturma kapsamında üç kişi gözaltına alındı. 20 Ağustos 1979 tarihinde Marmaris Savcılığı, yangının çıkış noktasına yakın bir kamp alanında izinsiz ateş yaktıkları tespit edilen iki Alman turist ile bir Türk vatandaşını tutukladı. Alman turistler daha sonra yetersiz delil nedeniyle serbest bırakılırken, Mehmet Ali Y. adlı bir şahıs hakkında “taksirle orman yangınına sebep olmak” suçlamasıyla dava açıldı.

Yangının ardından dönemin hükümeti, zarar gören bölgelerin afet bölgesi ilan edileceğini duyurdu. Çetibeli ve Karaca köylerinde zarar gören ailelere geçici barınaklar sağlandı. 1979'un Eylül ayında, Tarım Bakanlığı koordinasyonunda başlatılan ağaçlandırma kampanyası kapsamında 1 milyon fidan dikileceği açıklandı.

1979’un sonbaharında, Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan “Yangınla Mücadele Reform Taslağı” kamuoyuna sunuldu. Bu taslakta yangın söndürme ekipmanlarının modernizasyonu, yangın gözetleme kulelerinin artırılması ve hava araçlarının kiralanması gibi önlemler yer aldı. Ancak ekonomik sıkıntılar nedeniyle bu projelerin önemli bir kısmı hayata geçirilemedi.

1979 Marmaris-Çetibeli Yangını, sadece Türkiye'nin ormanlarına değil, toplumsal hafızasına da kazınan bir felaket oldu. O yıllarda henüz gelişmekte olan yangınla mücadele teknolojisinin eksikliği, koordinasyon sorunları ve siyasi tartışmalar, felaketin boyutlarını büyüttü. Ancak aynı zamanda bu yangın, Türkiye’de orman yangınları konusundaki farkındalığın artmasına ve kurumsal hazırlığın sorgulanmasına vesile oldu.

Yangından sonra yanan alanların büyük kısmı, yıllar içinde yeniden ağaçlandırıldı. Ancak olayın izleri, özellikle yangında evlerini kaybeden ve tahliye edilen köy halkının hafızasında hâlâ canlılığını koruyor.

1 7
Türkiye'nin en büyük orman yangınları: Değişen tarihler, iktidarlar, cevapsız kalan sorular - Resim: 2

1994 Antalya Yangınları

1994 yılının kavurucu yaz aylarında, Türkiye tarihinin en büyük orman yangınlarından biri Antalya’da patlak verdi. 18 Temmuz 1994’te öğle saatlerinde başlayan yangın, rüzgârın etkisiyle kısa sürede büyüyerek Antalya’nın Manavgat, Serik ve Alanya ilçelerine bağlı çok sayıda köy ve kasabayı etkisi altına aldı. Resmî rakamlara göre yaklaşık 15.300 hektar ormanlık alan yanarak küle döndü. Yangında ayrıca Taşağıl, Karabük, Gebece, Yukarı Pazarcı, Oymapınar ve Bucakşeyhler gibi yerleşim yerleri ağır hasar gördü.

Yangın, dönemin koalisyon hükümeti olan Doğru Yol Partisi (DYP) ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ortaklığının iş başında olduğu bir dönemde gerçekleşti. Hükümetin başında Başbakan Tansu Çiller bulunuyordu. Dönemin Orman Bakanı ise Mustafa Taşar idi. Bakan Taşar, yangının ardından 20 Temmuz 1994 tarihinde yaptığı basın açıklamasında, “Yangın sabotaj değil, ihmalkârlık sonucu çıktı. Aşırı sıcaklar ve dikkatsiz insan davranışları yangının büyümesine neden oldu” ifadelerini kullandı. Bu açıklama, 21 Temmuz 1994 tarihli Milliyet Gazetesi'nde manşetten verildi.

Başbakan Tansu Çiller ise 22 Temmuz 1994’te Antalya’ya yaptığı ziyarette, yanan bölgelerdeki zarar tespit çalışmalarını bizzat yerinde inceledi. Aynı gün gerçekleşen basın toplantısında, “Devlet olarak tüm imkânlarımızı seferber ettik. Hiçbir vatandaşımız mağdur edilmeyecek. Yanan ormanlar yeniden yeşillendirilecek” dedi. Bu sözleri Sabah Gazetesi 23 Temmuz 1994 tarihli nüshasında “Çiller’den Yeşil Söz” başlığıyla aktardı.

Ancak muhalefetten gelen tepkiler sertti. Ana muhalefet lideri olan Necmettin Erbakan, 25 Temmuz 1994 tarihli Refah Partisi grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Bu yangınlar sadece doğayı değil, devleti de yakmıştır. Hükümet beceriksizliğini itiraf etmelidir. Uçaklar zamanında havalanmadı, köylü kaderine terk edildi” dedi. Erbakan’ın bu açıklamaları aynı gün Zaman Gazetesi tarafından detaylı biçimde aktarıldı.

Yangın sırasında 3 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi ağır yaralandı. Ayrıca 250’den fazla ev, samanlık ve ahır kül oldu. Hayvan kayıpları da büyük oldu; özellikle keçi ve koyun yetiştiriciliği yapan köylüler ciddi ekonomik zarara uğradı.

Yangının ardından Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, kasıtsız orman yangınına sebebiyet vermekten 2 kişi tutuklandı. Bu kişilerin, orman kenarında anız yakarken yangının yayılmasına sebep olduğu belirlendi. Savcılık soruşturmasında yangın sırasında orman teşkilatına ait 2 dozerin zamanında bölgeye sevk edilmediği de ortaya çıkmış ve bu nedenle Orman Bölge Müdürlüğü bünyesindeki 3 görevli hakkında idari soruşturma açılmıştı.

Devlet, yangından etkilenen köylerde geçici çadır kentler kurarak vatandaşlara barınma imkânı sağladı. Ayrıca Toplu Konut İdaresi (TOKİ) aracılığıyla 312 adet konutun yapımına başlanacağı duyuruldu. Zarar gören çiftçilere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından faizsiz kredi ve tohum desteği sunuldu.

1994 Antalya yangınları, Türkiye’nin orman politikalarının yeniden gözden geçirilmesine neden oldu. Yangının ardından Orman Genel Müdürlüğü'nün organizasyon yapısı yenilendi, uçak ve helikopter sayısı artırıldı. Ancak bu felaket, Türkiye’de orman yangınlarına karşı uzun vadeli bir politika eksikliğini de gözler önüne serdi.

Bu yangın, sadece doğayı değil, bir dönemin siyasetini, bürokrasisini ve toplum vicdanını da derinden etkileyen tarihi bir olay olarak hafızalarda kaldı.

2 7
Türkiye'nin en büyük orman yangınları: Değişen tarihler, iktidarlar, cevapsız kalan sorular - Resim: 3

2008 Çanakkale Taşağıl Yangını

25 Temmuz 2008 tarihinde, Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Taşağıl köyü civarında başlayan yangın, rüzgârın da etkisiyle hızla yayılarak kontrol altına alınması güç bir felakete dönüştü. Resmî açıklamalara göre 1.420 hektar ormanlık alan kül oldu. Yangın sadece ormanlara değil, çevredeki yerleşim yerlerine de zarar verdi. Başta Taşağıl olmak üzere Kemallı, Aladağ ve Çetmi köyleri tahliye edildi. Yangın sırasında, Aladağ köyünde yaşayan 72 yaşındaki Hatice Demir isimli bir kadın dumandan zehirlenerek hayatını kaybetti. 12 kişi ise dumandan etkilenerek hastaneye kaldırıldı.

Yangın, üç gün boyunca kontrol altına alınamadı. Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü’ne bağlı 67 arazöz, 9 helikopter ve yaklaşık 300 personel bölgeye sevk edildi. Ancak hava sıcaklığı 40 dereceyi aşarken, nem oranının da yüzde 10’un altına düşmesi yangının yayılmasına neden oldu.

Yangın, dönemin Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarında yaşandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 28 Temmuz 2008 tarihli AK Parti grup toplantısında yangınla ilgili ilk kez konuştu. Erdoğan, “Devlet tüm imkânlarıyla bölgeye intikal etmiştir. Yangından etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun diliyorum. Sorumlular varsa gereken yapılacaktır,” dedi.

Dönemin Tarım ve Orman Bakanı Mehdi Eker, 26 Temmuz 2008 günü bölgeye yaptığı ziyarette yaptığı açıklamada, “Yangının çıkış nedenine dair teknik incelemeler sürüyor. Ancak ilk belirlemeler, insan kaynaklı ihmali işaret ediyor,” ifadelerini kullandı. Aynı gün Anadolu Ajansı’na verdiği demeçte, “Yangın kontrol altına alındıktan sonra ağaçlandırma çalışmalarına en kısa sürede başlanacak,” sözünü verdi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 30 Temmuz 2008 tarihinde Antalya’da düzenlenen bir mitingde yangınla ilgili olarak, “Bu sadece doğanın değil, ihmalin de yangınıdır. Yıllardır süregelen orman teşkilatındaki kadro eksikliği ve teknik donanım yetersizliği bugünleri hazırlamıştır,” dedi. Baykal, yangından sonra bölge halkıyla da bir araya gelerek taziye ziyaretlerinde bulundu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise 1 Ağustos 2008 tarihli grup toplantısında, “Hükûmetin orman yangınlarına müdahale kapasitesi sorgulanmalıdır. Bu tür felaketlerin ardından sadece geçmiş olsun demek yetmez. Yapısal eksiklikler düzeltilmelidir,” diyerek hükûmeti eleştirdi.

Yangının çıkışına ilişkin yapılan soruşturmada, Taşağıl köyünde oturan 35 yaşındaki Mehmet K., ormanda izinsiz şekilde ot temizlerken yaktığı ateşi söndürmeden bölgeden ayrıldığı şüphesiyle gözaltına alındı. 29 Temmuz 2008 tarihinde çıkarıldığı mahkemece taksirle orman yangınına sebebiyet vermekten tutuklandı. Aynı dosyada iki kişi hakkında daha adli kontrol kararı verildi. Cumhuriyet Savcılığı’nın iddianamesinde, “ihmalin büyük çaplı bir çevre felaketine yol açtığı” vurgulandı.

Yangın sonrası bölgede hasar tespit çalışmaları yapıldı. Tarım arazilerinde oluşan zarar nedeniyle 86 çiftçiye toplam 780 bin liralık tarım destek paketi hazırlandı. 2009 yılı başında ise Orman Genel Müdürlüğü tarafından “Taşağıl Yeniden Yeşeriyor” kampanyası başlatıldı. Bu kapsamda 1.200 hektarlık alanın yeniden ağaçlandırılması hedeflendi. 2010 yılına kadar bölgede 800 bin fidan dikildi.

Ayrıca, Çanakkale Valiliği öncülüğünde bölge halkına yangınlara karşı bilinçlendirme seminerleri düzenlendi. Yangınla mücadele ekipmanları yenilendi ve köylere yangın uyarı sistemleri kuruldu.

3 7
Türkiye'nin en büyük orman yangınları: Değişen tarihler, iktidarlar, cevapsız kalan sorular - Resim: 4

2021 Manavgat Yangını

Antalya’nın Manavgat ilçesinde 28 Temmuz 2021 Çarşamba günü öğle saatlerinde başlayan yangın, kısa sürede çevre mahallelere sıçradı. Yangın, aşırı sıcaklıklar, düşük nem ve saatte 60 kilometreyi bulan rüzgarın etkisiyle büyüdü. Sadece Manavgat’ta değil, Türkiye’nin güneyinde farklı illerde de yangınlar baş gösterdi. Yangınlar 10 gün boyunca kontrol altına alınamadı.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 10 Ağustos 2021 tarihli açıklamasına göre sadece Manavgat çevresinde yaklaşık 75 bin hektarlık ormanlık ve tarım alanı kül oldu. Kalemler, Evrenseki, Gündoğmuş, Karaöz, Kızıldağ, Çardak, Demirciler, Gebece ve Ulukapı gibi birçok köy ve mahalle yangından ciddi şekilde etkilendi. Yangında 8 kişi yaşamını yitirirken, 820’den fazla kişi dumandan etkilenerek hastanelerde tedavi altına alındı.

Yangın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında meydana geldi. Dönemin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, 30 Temmuz 2021 tarihinde düzenlediği basın toplantısında “Yangına 38 helikopter, 2 uçak, 660 arazöz ve 4 binin üzerinde personelle müdahale ediyoruz” açıklamasında bulundu. Ancak bu açıklama kamuoyunu tatmin etmedi. Pakdemirli’nin, 2 Ağustos 2021 tarihinde yaptığı “Yangın söndürme uçaklarımız yetersiz” ifadesi, TRT Haber canlı yayınında gündem oldu ve yoğun eleştirilerle karşılaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 31 Temmuz 2021 tarihinde Manavgat’a yaptığı ziyarette yangından etkilenen vatandaşlara çay dağıtmasıyla gündeme geldi. 31 Temmuz 2021 tarihinde Anadolu Ajansı'na konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan "Devletimiz tüm imkanlarıyla seferber olmuştur, zararlar karşılanacaktır" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2 Ağustos 2021 tarihli grup toplantısında “Türk Hava Kurumu’nun (THK) uçakları hangarda çürümeye terk edilirken, yangınlara müdahale edemeyen bir hükümetle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu ayrıca, Sözcü Gazetesi’ne 3 Ağustos’ta verdiği demeçte, “İktidar kriz yönetemiyor, yurttaşın evi yanıyor ama hükümet hala reklam peşinde” diyerek hükümetin iletişim stratejisini de eleştirdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise 2 Ağustos 2021 tarihinde yangın bölgesi ziyaret ettiği sırada Fox TV'ye “Devlet organize değil, vatandaş kendi imkanlarıyla mücadele ediyor” açıklamasında bulundu.

Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında yangının çıkışıyla ilgili 3 kişi gözaltına alındı. 5 Ağustos 2021 tarihinde bu kişilerden biri olan 16 yaşındaki bir çocuğun, sigara izmaritiyle yangını başlattığı şüphesiyle tutuklandığı açıklandı. Ancak soruşturma derinleştikçe sabotaj ihtimali de gündeme geldi, fakat bu yönde kesin bir bulgu kamuoyuna açıklanmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 Ağustos 2021 tarihli Kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, “Yanan alanlar yeniden ağaçlandırılacak, hiçbir şekilde imara açılmayacak” dedi. 28 köyde toplam 2 binin üzerinde konutun hasar gördüğü belirlendi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından afet konutu yapımı başlatıldı. TOKİ, 1 yıl içinde yangın mağdurları için 1500 konutun inşasına girişti. Resmî Gazete'nin 13 Ağustos 2021 tarihli kararnamesinyle de 1000 küçükbaş hayvan dağıtımı, tarım alanlarında hibe desteği ve faizsiz kredi imkanları sağlandı.

Yangın sürecinde Türkiye genelinden birçok gönüllü yangın bölgesine akın etti. Belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve bireyler yardım seferberliği başlattı. Ancak koordinasyonsuzluk eleştirileri sürdü. Özellikle belediyelerin yardımlarının AFAD eliyle yönlendirilmek istenmesi tartışma yarattı. Yangın, aynı zamanda iklim krizinin Türkiye üzerindeki etkilerini yeniden gündeme getirdi.

2021 Manavgat Yangını, yalnızca çevresel bir felaket değil, aynı zamanda kriz yönetiminin, siyasi tartışmaların ve toplumsal dayanışmanın da sınandığı bir dönem oldu. Geriye, yeniden ormanlaştırılması gereken on binlerce hektar alan, travmalarla dolu yaşamlar ve siyasi sorumluluğun hâlâ tartışıldığı bir tablo kaldı.

4 7
Türkiye'nin en büyük orman yangınları: Değişen tarihler, iktidarlar, cevapsız kalan sorular - Resim: 5

2021 Milas-Karacahisar Yangını

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Karacahisar Mahallesi yakınlarında 31 Temmuz 2021 tarihinde öğle saatlerinde başlayan orman yangını, kısa sürede büyüyerek çevredeki yerleşim alanlarını tehdit etmeye başladı. Rüzgârın etkisiyle yayılan alevler, özellikle Beyciler, Fesleğen, Çökertme, Bozalan, Mazıköy ve Türkevleri gibi kırsal mahallelerde ciddi yıkıma yol açtı. Yangın, Milas’ın kıyı şeridine kadar inerek tatil beldelerini tehdit etti ve 5 gün boyunca kontrol altına alınamadı.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yangın sonrası yaptığı açıklamaya göre Milas-Karacahisar yangınında yaklaşık 13.700 hektar ormanlık alan kül oldu. Yangında 2 vatandaş hayatını kaybetti, onlarca kişi dumandan etkilenerek hastanelere kaldırıldı. Yaklaşık 600 hane tahliye edildi, yüzlerce hayvan telef oldu. Yangından sonra yapılan incelemelerde, birçok evin tamamen yandığı ve tarım alanlarının kullanılamaz hale geldiği belirlendi.

Yangının yaşandığı dönemde Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarındaydı. O dönem Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, 2 Ağustos 2021 tarihinde düzenlediği basın toplantısında “Yangının çıkış sebebiyle ilgili soruşturmalar devam ediyor, hava araçlarımız ve ekiplerimiz gece gündüz çalışıyor” açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 4 Ağustos 2021 tarihli Marmaris mitinginde yaptığı konuşmada, “Devletimiz tüm imkânlarıyla sahada. Yanan her ağacın yerine daha fazlası dikilecek” dedi. Ancak Erdoğan’ın yangın bölgesine çay paketi dağıtarak yaptığı ziyaret, sosyal medyada ve kamuoyunda büyük tepki topladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 5 Ağustos 2021 tarihli grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Bu iktidar orman yangınlarına karşı hazırlıksız yakalanmıştır. THK uçaklarını yıllarca çürüttüler, sonra da ‘uçak yok’ dediler” diyerek hükümeti sert şekilde eleştirdi. Kılıçdaroğlu’nun sözleri, birçok muhalif medya organında geniş yer buldu.

Aynı gün Cumhuriyet gazetesine demeç veren CHP’li Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün ise, “Yerel yönetim olarak biz üzerimize düşeni yapıyoruz ama merkezi yönetim yeterli koordinasyonu sağlayamıyor. Uçak desteği gecikti, bu yüzden birçok yer kurtarılamadı” ifadelerini kullandı.

Yangının çıkış nedeni olarak sabotaj ihtimali üzerinde duruldu. Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında 3 kişi gözaltına alındı, ancak yapılan ilk incelemelerde yangının büyük ihtimalle anız yakımından ya da elektrik hattı kaynaklı çıkmış olabileceği belirtildi. Tutuklanan zanlılardan biri, 27 yaşındaki A.K., "kasıtsız orman yangınına sebebiyet vermek" suçlamasıyla tutuklandı.

Yangından sonra Tarım ve Orman Bakanlığı ile AFAD tarafından zarar tespiti ve yardım çalışmaları başlatıldı. Yanan alanlara müdahale amacıyla 1500’den fazla orman işçisi ve 200’e yakın araç gönderildi. Ekim 2021 itibariyle Karacahisar ve çevresinde "Yeşil Vatan Seferberliği" adı altında ağaçlandırma çalışmaları başlatıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 Kasım 2021’de Ankara’da düzenlenen Milli Ağaçlandırma Günü etkinliğinde yaptığı konuşmada, “Yanan alanları ranta açmayacağız, tamamı yeniden orman olacak” diyerek kamuoyunda oluşan endişeleri yatıştırmaya çalıştı.

Milas-Karacahisar yangını, yalnızca doğal değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir krize de dönüştü. Yangına müdahalede yetersizlik, Türk Hava Kurumu’nun devre dışı bırakılması, koordinasyondaki aksaklıklar ve yardım kampanyalarının engellenmesi gibi pek çok başlık kamuoyunun gündemini uzun süre meşgul etti.

Yangından etkilenen vatandaşlar için başlatılan dayanışma kampanyaları ise özellikle sosyal medya üzerinden büyük destek buldu. Ancak yangınların ardından yaşanan tartışmalar, Türkiye'nin iklim krizine, afet yönetimine ve merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkisine dair köklü sorunlarını bir kez daha görünür kıldı.

5 7
Türkiye'nin en büyük orman yangınları: Değişen tarihler, iktidarlar, cevapsız kalan sorular - Resim: 6

2012 Köyceğiz Yangını

Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde başlayan orman yangını, 29 Temmuz 2021 tarihinde öğle saatlerinde Kavakarası mevkiinde çıktı. Alevler rüzgarın etkisiyle kısa sürede yayıldı ve yangın 13 Ağustos 2021’e kadar tam 15 gün boyunca sürdü. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verilerine göre sadece Köyceğiz’de yaklaşık 15 bin hektar ormanlık alan yandı. Yangında en çok zarar gören bölgeler arasında Zeytinalanı, Çayhisar, Otmanlar, Yeşilköy ve Sazak mahalleleri öne çıktı.

Yangın, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarında yaşandı. O dönem Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı yerine Cumhurbaşkanı sistemi yürürlükteydi ve ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Yangınla ilgili açıklamaları ise dönemin Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli yaptı. Pakdemirli, 1 Ağustos 2021’de CNN Türk'e verdiği demeçte, “Yangınlarla mücadelede tüm kaynaklarımızı seferber ettik. Ancak rüzgar şiddetli, coğrafya sarp” diyerek kamuoyuna bilgi verdi.

Ancak kamuoyunda en çok eleştirilen konu, yangının ilk günlerinde hava araçlarının yetersizliği oldu. Türk Hava Kurumu’nun (THK) uçaklarının kullanılmaması gündeme geldi. Bakan Pakdemirli 2 Ağustos'ta düzenlenen basın toplantısında, “THK uçakları uçabilecek durumda değil. Bu konuda polemik yaratmak yerine sahadaki çalışmalara odaklanmalıyız” dedi.

Muhalefet partileri, yangınlara müdahalede geç kalındığını savundu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 3 Ağustos 2021 tarihli TBMM grup toplantısında, “Devlet yangınlara zamanında müdahale edememiştir. THK’nın uçakları neden hangarda bekletildi? Halk çaresiz, devlet organize değil” diyerek hükümeti sert şekilde eleştirdi.

Ayrıca İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yangının dördüncü gününde Köyceğiz’e giderek bölgedeki vatandaşlarla bir araya geldi. 5 Ağustos 2021’de Sözcü gazetesine yaptığı açıklamada, “Devlet burada yok, halk yalnız bırakılmış. Bu millet vergisini ödüyor ama kriz anında çaresiz kalıyor” dedi.

Köyceğiz yangınında doğrudan can kaybı yaşanmadı, ancak yangın bölgesinde iki yaşlı vatandaşın dumandan etkilendiği ve yoğun bakımda tedavi altına alındığı bildirildi. Bölgede onlarca kişi ise tahliye edildi. Yangının çıkış sebebiyle ilgili olarak Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı.

Yangınla bağlantılı olduğu iddiasıyla 3 kişi gözaltına alındı, ancak suç unsuru tespit edilemediği için biri serbest bırakıldı, diğer iki kişi ise adli kontrol şartıyla salıverildi. Yetkililer, yangının yüksek ihtimalle insan kaynaklı olduğunu ifade etti.

Yangından sonra devlet tarafından çeşitli yardım kampanyaları başlatıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı, 2021 yılının Ekim ayında yaptığı açıklamada, “Köyceğiz’de yanan alanlar 2022 ilkbaharında ağaçlandırılacak” diyerek yeniden yeşillendirme çalışmaları için söz verdi. Ayrıca AFAD tarafından yangından zarar gören ailelere acil destek ödemeleri yapılırken, TOKİ tarafından bazı köylerde ev yapımı için proje başlatıldı.

Orman Genel Müdürlüğü’nün 2022 Mart verilerine göre, Köyceğiz’de yanan alanların yaklaşık yüzde 10’luk kısmına fidan dikimi gerçekleştirildi. Ancak çevreciler bu süreci yeterli bulmadı. Greenpeace Türkiye Temsilcisi, 2022 yılında BBC Türkçe’ye verdiği demeçte, “Ağaçlandırma hızla yapılmalı ama bu tür alanlarda ekosistem kendi döngüsüne bırakılmalı” diyerek planlara eleştiri getirdi.

Yangının ardından Köyceğiz ve çevresindeki sivil toplum kuruluşları, felaketin unutulmaması adına çeşitli farkındalık kampanyaları düzenledi. Bölgedeki gönüllüler tarafından oluşturulan “Köyceğiz Yeniden Yeşerecek” adlı sosyal medya kampanyası büyük destek gördü. Yerel belediyeler, yangının yıldönümünde anma etkinlikleri ve doğa yürüyüşleri düzenleyerek hem kayıpları andı hem de yeniden doğaya dönmenin önemini vurguladı.

2021 Köyceğiz yangını, sadece doğayı değil, aynı zamanda halk-devlet ilişkisini, siyasal sorumluluğu ve kriz yönetimini de test etti. Yanan ağaçlar, kaybedilen canlılar ve yaşanan travma hafızalarda derin bir iz bıraktı. Yangının ardından gelen siyasal tartışmalar ve ihmaller tartışılmaya devam ederken, bölge halkı bugün hâlâ yeşilin yeniden doğmasını umutla bekliyor.

6 7
Türkiye'nin en büyük orman yangınları: Değişen tarihler, iktidarlar, cevapsız kalan sorular - Resim: 7

2024 Diyarbakır-Mardin Yangını

2024 yılının 20 Haziran gecesi saat 22.09 sularında, Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Köksalan Mahallesi’nde çıkan yangın, şiddetli rüzgârın etkisiyle hızla yayılmış ve kısa sürede Mardin’in Mazıdağı ilçesine uzanarak Yücebağ, Şenyuva ve Yetkinler mahallelerini de etkisi altına adlı. Alevlerin köyleri sardığı o karanlık gecede, binlerce dönüm arazi dakikalar içinde kül olurken, insan ve hayvan kayıpları da art arda gelmiştir. Yangının başlangıç noktası olan Köksalan’dan itibaren yaklaşık 1.490 hektarlık alanın tamamen kül oldu. Özellikle tarım arazileri, zeytinlikler, bağlar ve otlaklar büyük zarar gördü.

Yangın sırasında 15 vatandaş yaşamını yitirdi, 72 kişi ise yaralandı; bunlardan bazıları ağır yanıklarla hastanelere kaldırıldı. Yaralılar arasında durumu kritik olanlar Diyarbakır ve Şanlıurfa’daki hastanelerde yoğun bakıma alındı. Bununla birlikte, 1.007 küçükbaş hayvan yanarak telef olurken 83 hayvan ise acilen kesilmek zorunda kaldı. 190 hayvan ise veteriner ekiplerce tedavi altına alındı.

Bu büyük felekaet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yürütülen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi döneminde meydana geldi. Olaydan sonra açıklamalarda bulunan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 21 Haziran 2024 tarihli basın toplantısında yangının bir tarla yangını olarak başladığını ve rüzgâr nedeniyle kısa sürede yayıldığını belirtti Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, yangında Diyarbakır bölgesinde üç, Mardin bölgesinde iki vatandaşın hayatını kaybettiğini, toplamda 78 kişinin yaralandığını ve bunlardan altısının yoğun bakımda olduğunu kamuoyuyla paylaştı.

Muhalefet cephesinde ise olay büyük tepkiyle karşılandı. DEM Partisi, yangına müdahalede geç kalındığını ve yangın söndürme uçaklarının kullanılmadığını belirterek hükümeti sert biçimde eleştirdi. 23 Haziran 2024 tarihli Diyarbakır mitinginde konuşan DEM Partisi Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yaşananların bir ihmaller zinciri olduğunu söylemiş ve bölgedeki altyapı sorunlarının yıllardır görmezden gelindiğini savunmuştur. Elektrik Mühendisleri Odası'nın Diyarbakır Şubesi de yangının yüksek gerilim hattındaki arızalı ve bakımsız tellerden kaynaklandığını öne sürmüş, söz konusu bölgede hatların yıllardır bakım görmediğini ve bunun göz göre göre gelen bir felakete dönüştüğünü kamuoyuna açıklamıştır.

Buna karşın, elektrik hatlarını işleten Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) ise yangının elektrik tellerinden kaynaklanmadığını, yangının çıktığı noktada enerji hattı bulunmadığını ve olayın anız yakımı nedeniyle meydana geldiğini iddiasında bulundu. Bu konuda resmi bilirkişi raporları, uydu görüntüleri ve saha incelemeleri sürece dâhil edilse de DEDAŞ’ın bu açıklamaları kamuoyunda yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.

Diyarbakır Barosu ise 24 Haziran 2024 tarihinde Çınar Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak “birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme” ve “görevi kötüye kullanma” gerekçeleriyle adli sürecin başlatılmasını talebinde bulundu. Aynı gün dönemin Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da yangınla ilgili adli ve idari soruşturmanın açıldığını açıkladı.

Yangının ardından devletin bazı adımları hızlı şekilde devreye alındı. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), bölgenin 8 Temmuz 2024 tarihinde “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edildiğini duyurdu. Bu karar doğrultusunda hem tarım hem hayvancılık zararlarının tazmini için bölgeye ödenekler gönderildi, zarar gören çiftçilere nakdi yardım yapılacağı açıklandı. Türk Silahlı Kuvvetleri, UMKE, İHH ve Kızılay gibi kurumlar, bölgede gıda ve sağlık hizmetleri sunmuş, veteriner hekimler ise hayvan kayıplarının önüne geçmek için seferber oldu.

Yangına ilişkin şu ana kadar ne bir kişi gözaltına alındı ne de tutuklamada bulunuldu. Ancak kamuoyunun beklentisi, yangının tüm yönleriyle araştırılması, ihmal ya da sorumluluk varsa yargı önünde hesap verilmesi yönünde. Felaketin büyüklüğü, Türkiye’de kırsal altyapı, elektrik şebekeleri ve afet yönetimi politikalarının yeniden tartışılmasına yol açarken, bölgedeki yurttaşlar hâlen hem psikolojik hem de ekonomik olarak toparlanma çabası içinde.

7 7