Türkiye’nin vicdanı ve tebessüm seferberliği!

Ahmet Davutoğlu, Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarlığı’ndan istifa ederek siyasete adım atması, sonra da Tayyip Erdoğan’ın kabul etmemesi üzerine AKP aday adaylığından geri çekilmesi ve tekrar MİT Müsteşarlığı’na atanması olayını şöyle özetledi: 
“Milletvekilliği aday adaylığı söz konusu olduğunda, kendisine bu izni vermiş olduğumuz gibi, bu adaylığı geri çekmek istediğinde de kendisinin kararına saygı duyarak, bu talebini kabul ettim. Nasıl ayrılırken benim imzamla ve tek imzayla bu işlem gerçekleşmişse, dün de aynı şekilde görevine iade etmiş olduk. Sayın Cumhurbaşkanımızla benim aramda bu konuda herhangi bir görüş ayrılığı veya farklı kanaatlere dayalı yaklaşım yoktur.” 
***
Burada tebessüm edilecek! Hani Davutoğlu “tebessüm seferberliği” başlattı ya... Hani, “Hep beraber birbirimize tebessümle selam verelim. Muhabbet ortamı içinde büyüyen bir çocuktan şiddet uygulayan bir yetişkin çıkmaz”  diyor ya... Bu seferberliği içtenlikle destekliyorum. Fakat şiddeti öncelikle iktidar uyguluyorsa, çocukları ve gençleri, gaz fişeğiyle veya döverek öldürenleri iktidar koruyup kolluyorsa, buna nasıl tebessüm edeceğiz? 
Tabii Hakan Fidan’ın istifası, aday adaylığı, çekilmesi ve tekrar atanması da acı bir tebessüme yol açıyor! 
Aslında Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan’ın geriye dönüp bakarak,  “Biz bunca hatayı niçin yaptık”  diye sorması gerekmez mi? 
MİT gibi bir kurumu bu kadar siyasetin oyun alanı haline getirmenin ne gereği vardı? 
***
Davutoğlu, yine  “Bir kadına el kaldıran kim olursa olsun psikolojik olarak hastalıklıdır. Kadına ve çocuğa kalkan el kadar zalim bir el, namert bir el olamaz” diyor. Çok doğru da kadına yönelik şiddetin bir sebebi de kadını erkekle eşit görmeyen iktidarın verdiği cüret değil mi? Gençlere  “kininize sahip çıkın”  diye öğüt veren bir iktidar, çocuğa yönelik şiddeti nasıl önleyecek? 
Tayyip Erdoğan, hâlâ,  “Kadınlar Allah’ın tüm insanlığa bir emanetidir. Bu, eşitliğin çok ötesinde bir değeri ifade ediyor. Ben bunu söyledim diye bir kadın STK’sının başında olan bayan diyor ki ‘Kadın emanetmiş’ diyor, ‘Nasıl bu söylenir’ diyor. Şu hale bak ya. Bu yüceltmedir, bu kadının önemini ortaya koymaktır” gibi garip konuşmalar yapıyor! 
Erdoğan, meselenin bu zihniyetten kaynaklandığını hâlâ anlamıyor. İnsanlık zaten iki cinsten oluşuyor. “Kadınlar, tüm insanlığa emanettir” derseniz, erkekleri esas aldığınız anlaşılır. Bu bir yüceltme değil, aşağılamadır. Kur’an’da da böyle bir hüküm yoktur. Kadınlar erkeklere emanetse, erkekler kime emanet! Kur’an, “Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler kötü kadınlara; iyi ve temiz erkekler iyi ve temiz kadınlara yaraşır” diyor,  “emanettir”  demiyor! 
Erdoğan,  “İç Güvenlik Paketi”  hakkında da muhalefeti eleştirerek “Durmadan, engelleye engelleye, daha şurada 50 küsur maddeye ancak gelebildiler. Çıkacak, o ayrı mesele. Ama niye bize zaman kaybettiriyorsunuz”  diyor!
Burada, “biz” derken kendisini iktidar partisinin yerine koyuyor! Yani erkeğin, kadının konumunu da kendi konumunu da şaşırıyor! 
***
Kemal Kılıçdaroğlu,  “Artık bu partiden Türkiye’nin kurtulma zamanı gelmiştir. Türkiye’nin vicdanı AKP’yi kabul etmiyor artık” diyor. 
Evet ama kendisini  “Hoş geldin Allah’ın elçisi” diye karşılayanlara tebessüm eden bir zihniyetten kurtulmak, mevcut muhalefet yöntemleriyle mümkün değil...

Yazarın Diğer Yazıları