Türkiye'yi uçuruma sürükleyen ihanet!!!

Ekonomi ne yaparsanız yapın zaten düzelmiyor bu ülkede...

Karmaşa, çıkmazlar, açmazlar, giderek bataklığa dönüşen tarım - sanayi- ithalat ve ihracattaki buhranlar Türkiye'nin bu konudaki sıkıntılarının daha uzun süre düzelmeyeceğinin de çok vahim işaretleri...

Türkiye niye bu hale geldi herkes farkında... Özelleştirme denilen yağma düzeninin üretimi-istihdamı yerle bir ettiği bir ülkede, tarım da dışa bağımlı hale gelince, devletin ekonomisini ayakta tutan başlıca unsurlar tarumar oldu...

Bugün işte Türkiye bu çıkmazların yıkıcı sıkıntılarını yaşıyor, yaşamaya devam edecek...

Unutmayalım ki; daha birkaç ay öncesinde, yani 31 Mart seçimleri arifesinde insanların sebze- meyve almakta zorlandığı bir ülkede yaşanan krizin en büyük nedeni AKP'nin 17 yılllık yanlış- hatalı- eksik- sıkıntılı ihracat- sanayileşme çıkmazları ve verimli arazileri atıl duruma getiren kahredici tarım politikası...

Üstelik bu öylesine vahim bir politika ki, yalnızca verimli ovaları kaderine terk etmiyor, aynı zamanda uzun yıllardır bu arazilerde üretim yaparak Türkiye ekonomisine katkı sunan milyonlarca üreticiyi boşa çıkartıyor ve bunların büyük kentlere göç etmesine neden olarak, aynı zamanda sosyo-ekonomik buhranı daha da derinleştiriyor...

Eğitim batarsa, ülke çöker...

"Türkiye bu, derdi biter mi" diyerek kimse meseleyi hasıraltı etmeye kalkışmasın...

Konu sadece sanayi ve tarım politikasının rezaletleri yüzünden ekonominin çökmesi değil ki...

Diğer yandan ülke borsasının neredeyse dörtte üçünün yabancıların eline geçmesi, özelleştirme yağmasıyla fabrikaların kapatılarak yerlerine plazaların yükselmesi ve bu nedenle hem kentlerin, hem doğanın ve hem de insanın arkadan vurulması gibi çok acı gerçekler de ortada duruyor...

Evet; Türkiye burası... Ancak ülkeyi yıllardır darboğazda tutan çok daha önemli sorunlar var ki, memleketin temeline bomba yerleştirmekten de farksız!!!

Gericiliğe dayalı politikalar Türkiye'nin zaten diken üstündeki gidişatını daha beter bir çöküşe doğru götürürken, dış politikadaki vahim uygulamalar da yukarıda ifade ettiğimiz sıkıntıları derinleştirmekten öteye gitmiyor...

Ancak tüm bunlar bir nebze olsun yeni ve etkili politikalarla giderilebilecek sorunlar gibi görünüyor... Yeter ki çalmayan- çırpmayan ve ulusu gerçekten uygar dünyaya entegre edebilecek, aydınlanmacı bir yönetim işbaşına gelebilsin memlekette...

Ancak doğru uygulanabilecek tarım- sanayi- ihracat- istihdam politikalarıyla ülkenin ekonomideki makus talihi belki değiştirilebilir ama; Türkiye'de, AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte taarruza uğrayan en önemli alan olan "eğitim"deki yıkımı nasıl gidereceksiniz?..

Bir ülkeyi tamamen ele geçirebilecek ve tüm gerçeklerini-gidişatını- politikalarını ve rejimini değiştirebilecek alandır eğitim sistemi...

Türkiye'nin asıl meselesi budur işte... Ülke, eğitimin kuşatılması ve medrese sisteminin dayatılmasının yıkıcı sarsıntılarını yaşıyor...

İşte bu sıkıntılar yalnızca ülkenin geleceği olan gençlerin zihnini karartmıyor... Aynı zamanda eğitimde çöküş; memleketi ekonomik açıdan çıkmaza sokan sosyo-politik projelerin ve tarım- sanayi- ithalat- ihracattaki hataların temelinde de karanlık bir bataklık olarak durmaya devam ediyor...

Çift taraflı yıkım!..

Konu nereden nereye geliyor diye sormayınız... Hepiniz farkındasınız ülkenin hangi gerekçeyle, hangi hatalar ve müdahale edilen hangi gerçekler yüzünden uçuruma sürüklendiğini...

İşte Türkiye Atatürk'ün; "Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder" şeklindeki saptamasına ihanet edildiğinden bu yana, karanlıktan - uçurumdan - yıkıntıdan -sarsıntıdan - sefaletten ve esaretten kurtulamıyor...

Dikkat çektiğimiz gibi, kültür kurumlarıyla birlikte eğitimin tamamının da cami imamlarına ve vaizlere teslim edildiği bir ülkede, en büyük sıkıntı molla - medrese düzenini geri getirmeye çalışan tarikat ve cemaatlerin okullar-müfredat ve sistem üzerindeki tam hakimiyetine izin verilmesi...

Diğer tarikat ve cemaatlerin- dini grupların - gerici örgütlenmelerin yaptıklarını bir tarafa bırakın da, asıl yıkıma odaklanın lütfen... Yani, AKP'nin eski yol arkadaşının eğitim üzerinden başlattığı asıl darbeye!!!

Ülkeye en büyük darbeyi okullar-yurtlar-dershaneler üzerinden vuran, hatta 15 Temmuz 2016'daki kalkışmayı kışkırtan FETÖ'nün Milli Eğitim'de yarattığı işgal "paralel devlet" yıkımına kadar yol açmış ve Türkiye'nin eğitim üzerinden nasıl ele geçirildiği tüm detaylarıyla, ürkütücü tablolarla ortaya çıkmıştı...

Peki ya sonuç?.. Dinci kadrolaşmayı molla- medrese sisteminine kadar getiren acı tablonun vahim sonuçlarını derinlemesine sorgulamaya gerek yok...

Yıkımın; yani defalarca değiştirilen lise giriş sistemi ile 17 kez değiştirilen üniversite seçme sistemindeki temel sıkıntıların sonuçlarını tüm Türkiye görüyor...

Geçen haftalarda bu köşede hatırlatmıştık; Güneydoğu'daki bütün iller lise giriş sınavında çöküntüye uğramıştı...

Ve eğitim üzerinden işgalin yarattığı sarsıntının - erozyonun ve yıkımın sonuçları geçen haftalardaki üniversite giriş sınavında da bir kez daha ortaya çıktı...

650 binden fazla öğrenci barajı bile aşamadı son ÖSS'de…

İşte Türkçe, matematik, kimya ve fizik sorularındaki yanıtlama oranı son 20 yılın en dibinde bir sonuç yaratırken, doğru sorulardaki ortalama oran eğitimdeki yıkım tablosunun utanç verici detayları olarak ülkeyi sarstı...

Ne yazık ki bir yandan apartman üniversiteler açılırken ve diğer yandan buralara eğitimci kadrosu bulunamazken, ÖSS'deki çöküş rezaleti de gösteriyor ki; üniversiteler bu gidişle, Türkiye'nin geleceği olarak gösterilen eğitilmiş-zeki- başarılı öğrencileri bile bulamayacak...

Muhalefet acilen üzerine gitmeli lise ve üniversite sınavlarındaki vahim sonuçların...

Çünkü Türkiye, Milli Eğitim'deki kuşatmayla yalnızca gericiliğin karanlığına terk edilmiyor, son iki sınavın utanç verici başarısızlık tablosu da gösteriyor ki, memleket cehaletin ve umutsuzluğun yıkımına da sürükleniyor...

 

Yazarın Diğer Yazıları