Türkmen liderlerinin şehadetlerinin 40. yılı

16 Ocak 2020 tarihinde, Türkmenlerin dört kahraman liderlerinin şehit edilmelerinin 40. yıldönümü münasebetiyle Kerkük başta olmak üzere Türkmeneli Bölgesi ve Ankara, İstanbul ve bazı Batı ülkelerinde bulunan sivil toplum örgütleri tarafından saygıyla anıldılar.

Türkmen toplumu, Irak Devleti kurulduğundan beri çeşitli katliamlara maruz kalmışsa da, 16 Ocak 1980 tarihi Irak Türkmen siyasi tarihinin en büyük kırılma noktasıdır.

Dört mücahit ve kahraman Türkmen liderinin mücadeleleri, 1975-1980 yılları arasında Saddam rejiminin Türkmenler üzerinde başlattığı baskılar sonucu had safhaya ulaştı. Özellikle Kerkük'te tutuklamalar başladı, resmi dairelerde Türkçe konuşmak yasaklandı, ekonomik özgürlükler tamamen kısıtlandı, bir Türkmen'in diğer bir Türkmen'den gayrimenkul ve ağır vasıta alım satımı da yasaklandı. Güneydeki Arap bölgelerinden getirilen her aileye yaklaşık 30.000 Amerikan Doları karşılığı 10.000 Dinar ödenerek Kerkük'e yerleştirildi ve onlara daha sonra Türkmenler tarafından "On binlikler" adı verildi. Ayrıca kendilerine karşılıksız arazi verilerek diğer bazı ayrıcalıklar da tanındı. Bu bağlamda, 2003'te Amerika'nın Irak'ı işgali sonrası Kürt grupları tarafından illegal nüfus kaydırmalarıyla özellikle Kerkük'te aynı uygulama farklı yöntemlerle yapıldı. 17 Eylül 2017 tarihinde yapılan referandumun akabinde bölgeden çıkartılan Peşmergeler, halen Kerkük'ü Kürdistan sınırları dahiline alabilmek için çalışmalarına devam etmektedirler. 

1979 yılında Türkmenler üzerindeki baskılar çığırından çıkmış, tutuklamalar başlamıştır. Türkmen liderler Albay Abdullah Abdurrahman, Doç. Dr. Necdet Koçak ve işadamı Adil Şerif, Saddam Rejiminin hapishanelerinde bir yıla yakın acımasız işkencelere tabi tutuldular. 15 Ocak 1980 tarihinde aileleriyle yaptıkları görüşmede, hiçbir kimsenin isimlerini vermediklerini, kendilerine yapılan işkencelerden dolayı bitkin vaziyette olduklarını ve bir an önce idam edilmelerinin onlar için kurtuluş olacağını söylemişlerdir. Ertesi sabah saat 06.45'te idam edildiler.

İşkenceler sonucunda hapishanede hayatını kaybeden Dr. Rıza Demirci'nin cesedi ise ailesine teslim edilmemiştir.

Her birini çok yakından tanıdığım şehitlerimiz ile birçok anım vardır. Ayrıca 1970'li yıllarda Türkmen Ocağı'nın Yönetim Kurulunda birkaç dönem de görevde bulundum.

Abdullah Ağabey, yıllarca başkanı olduğu Türkmen Kardeşlik Ocağı'na herhangi bir karşılık beklemeden canı gönülden hizmet etmiştir. Türkmeneli Bölgesi sınırları içinde bulunan Musul-Telafer'den Mendeli'ye kadar Türkmenler arasındaki birliği sağlamış, o dönemin sınırlı iletişim ve ulaşım şartları dâhilinde bölgeyi gezen ve Türkmen toplumunun her kesimine kendini kabul ettiren yegâne lider olmuştur.

11 Mart 1970'de Özerk Bölge beyannamesiyle ilgili KDP ve Irak rejimi ile yapılan görüşmelerdeki tutumu ve duruşu takdire şayandır.

Gerçek bir lider vasıflarına sahip olan Necdet Ağabey, Kerkük, Peryadi mahallesinde kapı komşumuz idi. İlkokulda okuduğum yıllarda onun sevgisini kazanmış biri olarak, mücadelenin temel taşlarının karşılıksız millet sevgisi, davaya sadakat ve eğitime dayandığını kendisinden öğrendim. Necdet Ağabey iki kez tutuklandı. Salıverildiği ilk tutuklanmasından sonra Halil Hasanzade ile birlikte kendisini ziyaretimizde ''kendinden gayet emin olduğunu'' ifade etmiştir.  İdamdan sonra rahmetli Necdet Ağabeyin eşi Ayten Koçak ile görüştüğümde ''idamdan önce yaptığım görüşme sırasında ağaç budandıkça yeşerir dediğini ve şehitlik şerbetini imanla, inançla ve gönül rızasıyla içtiğini'' söyledi. Ayrıca verilecek isim listesinden tanıdıklarını işaretlediği takdirde idamdan kurtulacağına dair gardiyanın söylediklerine de dönüp bakmadığını söyledi.

Kültürel ve sosyal aktivitelere çok önem veren, "Kardaşlık" dergisinin bir bölümünün Latin harfleri ile basılmasına öncülük eden Dr. Rıza Demirci ise 1970'lerde ilkel imkânlarla birkaç öğrenci ile kurduğumuz Türkmen öğrenci yurdunu başarıyla yönetmiştir.

Türkmen esnaf ve tüccarlar başta olmak üzere Kerkük halkı tarafından çok sevilen Adil Şerif canı ve malı bahasına her türlü fedakârlığa koşan bir kişiliğe sahipti ve içtenlikle herkesin yardımına koşardı.

Türkmen İnsan Hakları Derneği'nin İstanbul'da düzenlediği şehitleri anma gününde dört şehidimizden bahsedilmesine rağmen rahmetli Dr. Rıza Demirci ve Adil Şerif'in resimlerinin unutularak yer almaması cidden esef verici olmuştur. Aslında Türkmen kuruluşları tarafından şehitlerle ilgili her döneme ait standart fotoğrafların hazırlanıp kullanılması, bundan böyle bu tür üzücü olaylara sebebiyet vermeyeceği için uygun olacaktır.

16 Ocak 1980 sabahı erken saatlerde dört kahramandan üçü, yan yana darağacında asılı durdu. Aynen Türkmenlerin öteden beri ümit bağladığı Üç Hilal Bayrağını andırdılar. Tüm şehitlerimize Allah'tan gani gani rahmet dilerim. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.

 

Yazarın Diğer Yazıları