Türk'ün kuvvetini cihana gösterdiler

Türk'ün kuvvetini cihana gösterdiler
Dünyaya, "Türk gibi kuvvetli" sözünü tescil ettiren cihan pehlivanlarımızın şöhretleri dilden dile anlatıla anlatıla günümüze kadar ulaşmıştır.

Şimdiki gibi iletişim imkanlarının olmadığı dönemlerde bu pehlivanların hikayelerinin halk içinde yayılıp sevilmesinde pehlivan kahvehaneleri ve özellikle gazetelerde yayınlanan pehlivan tefrikalarının rolü büyüktür. Ancak gazetelere tiraj patlaması yaptıran bu tefrikalara temel kaynaklık eden eser,  tanınmış Türkçülerimizden M. Sami Karayel''in "En Meşhur Türk Pehlivanları" serisidir.

Karayel''in, 1941-1948 yılları arasında 13 kitapta 16 pehlivanın hayatını ve güreşlerini anlattığı ve müstakil olarak basılan "En Meşhur Türk Pehlivanları" serisi, cihana nam salan güreşçilerimiz hakkında neşredilmiş ilk kitaplardır. Bu önemli eser, Oğuzhan Murat Öztürk tarafından serinin tüm kitaplarının bir araya getirilip notlandırılmak suretiyle yayıma hazırlanıp Ötüken Neşriyat tarafından yeniden okurla buluşturuldu.

Karayel, büyük çoğunluğu sözlü kültüre dayanan kimi çelişkili, kimi şüpheli kimi sahih bilgileri derleyerek üstün bir gayretle eserlerini hazırlamış, hastalığının ızdıraplı safhalarında bile yazmaktan vazgeçmemişti.

 "Şurasını açıkça yazabilirim ve hiçbir tevazua lüzum görmem: Eğer ben, Türk pehlivanlık tarihine ait olan bu eserleri neşretmemiş olsaydım Türkler, maatteessüf babayiğitlerini bilmeyeceklerdi," diyerek çalışmasının önemini vurgulayan Karayel, Tanzimat döneminde ortaya çıktığını belirttiği Batı hayranlığı ve taklitçiliği sebebiyle Türk sporuna ait ne varsa devlet ricali ve münevverler tarafından baltalandığına ve yok edildiğine inanıyordu.

Karayel''in "En Meşhur Türk Pehlivanları" serisini kaleme alarak bu yarayı onarıp bu büyük boşluğu doldurmayı amaçladığını, "İşte ben, şunu yapmış bulunuyorum: Bu yüz senelik son spor tarihimizin varlıklarını toplamak, bunları var etmek, yeni nesle sunmak…" sözlerinden anlıyoruz.

750 sayfalık bu hacimli eserde, Türk pehlivanlık tarihinin şu büyük isimleri anlatılmıştır:

Kel Aliço, Koca Yusuf, Çolak Mümin, Kazıkçı Kara Bekir, Hergeleci İbrahim, Sultan Abdülaziz Han, Yozgatlı Kel Hasan, Yürük Ali, Arnavudoğlu Ali, Kavasoğlu İbrahim, Şamdancıbaşı Kara İbo, Kara Ahmet, Kurtdereli Mehmet, Makarnacı Hüseyin, Adalı Halil, Kızılcıklı Mahmut.

Böylece, Karayel''in tabiriyle, "Küllenmiş duran asil ruh bugün kıvılcım hâlinde canlanmış bulunuyor. Yine eski mücadele ve babayiğitlik ruhu kaynamağa ve taşmağa başlamıştır. Babayiğitleri sevmeğe ve onları okuyarak iftihar duymağa, zevk almağa, heyecan taşımağa koyulmuştur."

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

Usta şairin, şiir gibi yazan oğlu

1995''de denemelerini ve makalelerini bir araya getirdiği "Anlatamadıklarım" ile dikkat çeken Cem Karaer, Türk Edebiyatı''nda saygın bir yeri bulunan merhum şair Mustafa Necati Karaer''in oğlu. Ancak Cem Karaer edebiyat yolculuğundaki tercihini babası gibi şiirde değil şiir gibi akan düz yazıda kullanmayı tercih eden bir kalem. İlk yazısı 1980''de Hisar dergisinde yayınlanan Cem Karaer, sonraki yıllarda Türk Dili, İnanç, Milli kültür, Sarmaşık Kültür ve Türk Edebiyatı dergilerinde yazdı. İkinci kitabı "Çocukluk Bitmez"i 2014''de yayınlayan Cem Karaer''in "Hazlar ve Hatıralar" adını verdiği yeni kitabı da raflardaki yerini aldı. Bu kitapta öncekiler gibi birbirinden güzel şiir gibi akan ve bir çırpıda okunan denemelerle dolu.

İşte bazı edebiyatçılarımızın bu usta kalemle ilgili değerlendirmeleri:

Sevinç Çokum: Anlatımındaki samimiyet herhâlde kişiliğinden, kelimelerdeki renklilik ise edebiyatımızın bütün zenginliklerini özümsemiş bir usta şairin oğlu olmasından herhâlde. Kitabındaki tipler birer roman kahramanı, kedilere kadar...

Mehmet Nuri Yardım: Cem Karaer popüler kültürün hâkim olduğu günümüzde sahici bir yazar, titiz bir insan. Bu mizacı kalemine de yansımış. Çok az yazıyor. Mükemmeliyetçi bir edip.

Muzaffer Uyguner: Şiir alıntıları yaparak şiirsellik de katmıştır; anlatımı da şiire yakın.

İlhan Geçer: Sade, yapmacıksız, ama tatlı ve sıcak bir anlatımı var. Dile hâkim. Ele aldığı konuları rahatlıkla ve ilginç biçimde sergiliyor.

Hüsrev Hatemi: Cem Karaer babasını, dayısını, Halide Nusret Zorlutuna''yı, İstanbul''u, çocukluğunu şiir gibi anlatıyor.

Mehmet Çınarlı: Konuşulan güzel Türkçemizi kullanan, zorlanmadan okunabilen bir yazar Cem Karaer. Ben onun yazmaya devam etmesini, babasının şiir alanında bıraktığı boşluğun acısını, gittikçe olgunlaşacağını umduğum nesirleriyle hafifletmesini diliyorum.

Cinius Yayınları Tel:(0216) 550 50 78

***

HAFTANIN KİTABI

Kalemin efendileri

Usta işi roman ve öykülerinin yanında deneme, eleştiri, röportaj, biyografi türlerinde de eser veren edebiyatımızın üretken adlarından Mehmet Seyda''nın imzasını taşıyan "Edebiyat Dostları", eşine az rastlanır kitaplardan. Mehmet Seyda bu kitabında, Türk edebiyatına eleştiri, deneme, inceleme ve araştırmalarıyla katkıda bulunan 26 ismi bir araya getiriyor. Sırasıyla Oktay Akbal, Tahir Alangu, Burhan Arpad, Hayati Asılyazıcı, Asım Bezirci, Adnan Binyazar, Hüsamettin Bozok, Hasan Ali Ediz, Konur Ertop, Sabahattin Eyüboğlu, Hasan İzzettin Dinamo, Vedat Günyol, Rasih Güran, Doğan Hızlan, Selahattin Hilav, Attilâ İlhan, Muhtar Körükçü, Fethi Naci, Nermin Menemencioğlu, Rauf Mutluay, Yaşar Nabi Nayır, Fahir Onger, Sezer Tansuğ, Muzaffer Uyguner, Nermi Uygur ve Suut Kemal Yetkin''in "bir eleştirmen olarak" portrelerini ortaya koyuyor. Edebiyatımızın en özgün ve önemli portre kitaplarından "Edebiyat Dostları",  her okurun kitaplığında bulunması gereken bir kitap...

Kırmızı Kedi Yayınevi Tel:(0212) 244 89 82

***

Gözlemden hikayelere

Öykülerinde daha çok, yöresindeki insanların, geçmişte, yıllarca hüküm süren o büyük yoksullukla boğuşmalarını, birbirleri ve doğa ile ilişkilerini, ülkede yaşanan sosyal ve ekonomik değişimlere ayak uydurma bağlamındaki çaba ve savrulmalarına değinen Mahmut Baycan, yeni kitabı "Hücremdeki Sinek"de de bu çizgisini sürdürüyor. Araştırmacı yazar Cazim Gürbüz, kitaba adını veren "Sinek" öyküsüyle ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: Bana göre bu kitabın başyapıtı. İlgiyle, merakla, ders alarak, derinden düşünerek okunacak bir öykü. İşkence masasında bir kadın ve bir sinek... İkisi arasında oluşan bir direnç bağı, ustaca betimleme, özgün imgeler ve felsefik çözümlemeler.

Kora Yayın Tel:(0212) 513 79 00

***

KÜTÜPHANEMDEN

50 Türk yazarından seçme öyküler

Antolojiler aslında pek hak ettiği değeri bulamayan çalışmalardır. Kolay sanılsa da yapılması her babayiğidin harcı değildir. İyi bir antoloji hazırlamak için ona dahil edilecek eserleri seçebilmek başlıbaşına bir tecrübe ve kültürel birikim gerektirir. Çok kısa sürede ortalama seviyede bir edebiyat kültürüne sahip olmak isteyenler için bulunmaz bir nimet olan antolojiler, bu kültüre sahip kişilere de geçmişte okuduklarını derli toplu biçimde hatırlatan seyir defterleri gibidir. Bugün bahsetmek istediğim kitap da Alfa Yayınları''nın antoloji dizisinden 2001 yılında çıkmış olan "Türk Edebiyatından Öykü Antolojisi" adlı bir eser. Antolojiyi Metin Celal 2 cilt olarak derlemiş. Birinci ciltte Cumhuriyet''in İlanından 1950''li yıllara, ikinci ciltte ise 1950 sonrasından 2000''li yıllara kadar yazılmış seçme öykülere yer verilmiş.

Edebiyatımızın en önemli türlerinden birinin öykü olduğu vurgulanan takdim yazısında Metin Celal''in, "Türk Edebiyatından Öykü Antolojisi" şu sözlerle okura sunuluyor:

"Ülkemizde de güçlü bir öykü geleneği var. Öyküde yüzyıllar öncesinden gelen sözel gelenek, özellikle 20. Yüzyılın başından itibaren, dünyada gelişen öncü akımların izinde, çağdaş çizgiyi yakalamış ve onu aşmayı deneyen yazarların ürünleri ile gerçek yerini bulmuş. Bu antolojide yer alan örnekler hem öykücülüğümüzün gelişimini kavramanıza hem de bu edebiyat türünün niteliğini anlamanıza yardımcı olacak.Türk edebiyatında önemli yeri olan 50 yazarımızdan seçtiğimiz öykülerin, onların kitaplarını okuyacaklar için bir ilk adım olmasını arzuluyoruz. Bu antolojinin, özellikle, Türk öykücülüğünü tanımak isteyen ya da öykü türüyle ilk kez karşılaşan okuyucular için kaynak bir kitap olması da hedeflerimizden, amacımız okuyucunun dikkatini çağdaş Türk Öykücülüğü''ne çekmek, genel bir bilgi sahibi olmasını ve bu antolojiden aldığı tadlarla daha geniş okumalara yönelmesini sağlamak... Bu antolojide çağdaş öykücülüğümüzün gelişimini anahatlarıyla, 20. Yüzyıl başından itibaren izlemek, seçkin yazarlardan en güzel örnekleri okumak olanağı bulacaksınız"   

                                                                                                               (Ahmet Yabuloğlu)