“Turpların büyüğü heybede!” de…

Uç noktalarda yaşıyoruz…

Bir taraf aydınlıktan, huzurdan söz ediyor ortada aydınlık yok, huzur yok; diğer taraf karanlıktan dem vuruyor ya o da somut olarak vatandaşı ikna edebilecek bir şeyi ortaya koyamıyor sanki!

*

Aslına bakılırsa bir bilinen şey var.

O da bugünkü sistemin tamamen ortadan kaldırılıp yerine bambaşka bir sistem kuracakları -ilk denemeleri hayata geçirildiğinden- artık inkâr edilir değil.

*

Şimdi de “Turpların büyüğü heybede” deniliyor.

Doğrusunu isterseniz bu söylem bence doğrudan İmamoğlu’na yönelik.

Eğer, “Turpların büyükleri heybede” denilmiş olsaydı, başka büyükşehir belediyelerinin de olabileceği düşünülebilirdi ya, Sayın Cumhurbaşkanı ve onun konuşmalarını yazanlar, gerçekten de hangi sözcüğün ne için kullandıklarını o kadar iyi biliyorlar ki hiçbirinde bir yanlışlık yok.

Hepsi de bir hesap ya da mesaj için söylenmiş sözler.

Öyle anlaşılıyor.

*

Öyle olunca da Türkiye’nin her anlamda en büyük turpu İstanbul olduğuna göre, heybeye de İstanbul konulmuştur.

O turpun adı da İstanbul’u yöneten ‘İmamoğlu’dur.

*

Belki de şu günlerde biraz daha konuşmasına izin verecekler…

Sonra bir şekilde bir yerlerden bir suç teşkil edilecek ışık gördüklerinde de

Hapşırdın…

Pıskırdın…

Yan yattın…

Çamura battın gibilerinden, o kadar çok bahaneler var ki neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kendilerinden başka bilen var mı bilmiyorum.

Sonunda Büyük turp heybeden çıkarılacak.

*

Bir şey biliyorum.

Bu ülkenin yönetimi…

Üst katmanlardaki ilişkiler, özellikle de İktidar ve Anamuhalefet arasındaki

Sevgisizlik…

Samimiyetsizlik…

Güvensizlik…

Kin ve nefret duyguları, bu şekilde devam ederse, yarın durumumuzun ne olduğunu ya da olacağını -kendilerinden başka- herkesin bildiğini söyleyebilirim.

Sonuç memleketin durumu hiç de iyi olmayacak.

*

Diğer taraftan da görünen en belirgini ise Türkiye’de eğitimin de bittiğidir.

Kalma yok, zorla sınıf geçirme var.

Sahi söylüyorum.

Bunu da yine yazmıştım, bu zorla sınıf geçirme durumu bir öğretmenimizin serzenişiydi.

*

Ben Milli eğitimin Sayın Bakanıyla yol yürünmez falan demiyorum.

Milli Eğitim Bakanı’nın bu işi götüremediği, götüremeyeceği daha en başından o kadar çok belliydi ki bugün de şaşırtmadı zaten.

Henüz aksi ispatlanmayan mülakatlardaki toplama hatalarının göz artı edilmesi…

Milli eğitim bakanının bundan haberdar olmaması…

Benim niye bilgim yok?” demesi, anlaşılır gibi değil.

Çok şaşırtıcı, çok.

Mülakata giren ve haksızlığa uğrayan öğretmenler belgeleriyle sokaklarda seslerini duyurmaya çalışsalar da bu duyurular Sayın Bakanın umurunda değilmiş gibi görünüyor.

*

Milli Eğitim önemli…

Önemli, çünkü bir ülkenin yarını için gençlerin yetişmesi demek.

Ancak ne var ki yarınlara dair yetişen gençler ne kadar umutkâr bilmiyorum.

Gerçekten de çok zeki…

Akıllı…

Ve çevik olan bu ülkenin gençleri yeterince değerlendiriliyor olduğunu hiç sanmıyorum.

Bugün memlekette kimin neden haberi var…

Ne, nasıl yürüyor…

Hak getire…

Rabb’im sonumuzu hayır ede.

Yazarın Diğer Yazıları