Uğraş, uğraş da nereye kadar!

Sayın Erdoğan, ta 1993’te ‘Çay-simit’ hesabı yapmış ve o yıllarda kendisine ‘Çay-simit’ hesabı yaptıran iktidarın peşinden gidilmeyeceğini adeta haykırmıştı.

Çünkü o yıllarda:

Çalışanın…

İşçinin…

Memurun aldığı ücret de yetmiyordu.

Ancak o yılların çalışanı ve emeklisi, bugünün çalışan ve emeklisinden daha iyi bir hayat yaşadığını söyleyebilirim.

*

O yıllarda emekli olan işçi ya da memur, ikramiyesiyle başını sokacak bir ev alıyordu ya, bugünün emeklisinin öyle bir şansı hiç yok.

*

Erdoğan, AKP’yi kurup, lider olarak siyaset sahnesine çıktığında, vatandaş üzerinde oldukça etkili olmuştu. Sonrasında da Sayın Erdoğan, Başbakan oldu ve bugün de Cumhurbaşkanı.

Doğrusu bir siyasi parti ve onun lideri için bu çok büyük bir başarı.

*

Erdoğan iktidarı:

Yollar…

Tüneller…

Köprüler…

Gökdelenler…

Rezidanslar yaparak, daha çok; taş, toprak ve çimentoya yatırım yaptı, özellikle de ikinci döneminde gençlere yatırım yapmayı ihmal etti.

*

İşin enteresan tarafı, iktidarının ikinci on yılının içinde, ülke insanın yaşam standartları her geçen süreçte daha kötüye gitse de ülkede hukuk ve adalet sıkıntısı baş gösterse de o, iktidarını korumayı başardı.

*

Adeta ‘Türk Siyasetinin Yakın Tarihi’nde “Yenilmez lider” olarak tarihe geçecekti ki Ekrem İmamoğlu adındaki küçük bir ilçenin genç belediye başkanı, önce 2014’te Beylikdüzü’nü, daha sonra 2019’da çok sevdiği İstanbul’u -ona rağmen- alarak, iki kez yenilgiyi tattırmış, 2024 yerel yönetim seçimlerinde ise Ekrem İmamoğlu karşısında, İktidarın tekmili birden sahaya inmelerine rağmen, vatandaştan onay alamamış, Türkiye genelinde ise yerelde muhalefete düşmüştür.

*

Demem şu!

Bugün vatandaş, geçinebilmek için çay simit hesabı dahi yapamıyor.

Gençler yarınlarından umutsuz…

Emekliler yaşamak için direniyor, çalışan da çalıştıran de mutsuz, diyorum.

*

Düşünüyorum da Sayın Erdoğan, keşke ülkeyi bu noktaya getirdiği için bir yerlerde bir yanlışlık yapıldığını kabul edip, bir dönem dinlenmeye çekilseydi.

*

Hani bir zamanlar, İstanbul’a dair ihanet ettiklerini…

İstanbul’un göğsüne hançer soktuklarını…

15 Temmuz sonrasında kendilerinin en yakınlarınca ‘Yanıltıldıklarını’ söyleyerek, yurdum insanından özür dilemişlerdi ya, keşke bugün de çay simit hesabı yapamayacak durama getirdiği yurdum insanından özür dileyip, memleketi şöyle bir dışarıdan gözleseydi diyorum.

*

Bugün ülkenin bu noktaya gelişini dış güçlere de bağlamıyorum.

Çünkü bununla ilgili de sayın Erdoğan yıllar önce ne de güzel bir tespit yapmış.

Ne demiş?

“Ülkede başınıza bir şey geldiği zaman hemen ‘Dış kuvvetler’ diyoruz, ‘Yabancılar’ diyoruz… şu diyoruz bu diyoruz.

Onlara isimler buluyoruz.

Ve bunlar sebebiyle ayağa kalkamıyoruz.

Birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan.

Bu doğru da olabilir, ancak ben buna katılamıyorum.

Niye katılamıyorum?

Eğer bizim bünyemiz güçlüyse…

Sağlamsa…

Bünyede olan virüs hiçbir zaman o bünyeye zarar veremez.” diyor.

*

Bugün de anlaşılıyor ki bünye zayıflamış ve virüs bünyeye zarar vermeye başlamış. Çünkü zaman zaman dış güçler serzenişi yapılıyor.

*

Yine de ben, bünyeyi toparlamak için biraz olsun istirahate çekilmeli, diyorum.

Hem uğraş, uğraş da nereye kadar!..

Biraz da kendine vakit ayırmalı insan!

Bence!

Yazarın Diğer Yazıları