Ülkemizdeki ilk karantina

İlk karantina ile Mayıs 1835'de tanıştık. Kıbrıs ve Suriye'de başlayan salgının nedeni kolera hastalığıydı.

Bu tarihte Çanakkale'ye geçici bir koruma evi, tahaffuzhane kuruldu. Başbakanlık arşivinde bulunan 1837 senesine ait karantinadaki yazıdan;

* Akdeniz, Karadeniz, Eflak, Boğdan, Anadolu sınırlarında, liman ve ticaret merkezlerinde  karantina uygulamasının padişaha sunulduğunu öğreniyoruz.

*Bu belgeye ilave edilen şerhlerle yetki verilip görevlendirilen isimler de şöyle sıralanıyor:

Abdülhak Molla, Mehmet Esat Efendi, Selim Sait Paşa ve Dr. M. Bulard.

Türkiye'nin büyük çabası

Ülkemizde en ciddi karantinanın ilk defa bu vakada gündeme geldiği bu belgeyle ispatlanıyor. Bu nedenle Meclis-i Tahaffuz Kanunu sözkonusu oluyor. Bu birime atananlar 1838'den itibaren maaşa bağlanıyor. Bu kurula daha sonra Yüksek Karantina Meclisi adı veriliyor. İki ayrı konuma ayrılıyor.

Bundan sonra Mustafa Reşit Paşa'nın önerisiyle müthiş bir atağa geçildi.

Almanya, İngiltere, Avusturya, İspanya, İsveç, Norveç, Rusya, Fransa, Hollanda, Belçika, İtalya, Yunanistan, ABD ve İran'ın yolladığı delegelerle, teşkilat uluslararası bir hale geldi.

Bu oluşumun babasının büyük devlet adamı Mustafa Reşit Paşa olduğunu ve onun bu konudaki çabalarını kimse inkar edemez.

Daha sonraları 1840'larda Meclis-i Umum Sıhhıye ismi verilen karantinaya mütareke yıllarında "Beynelminel" ibaresi de eklendi.

Kaldırılışı

1923'de Lozan Antlaşması'nın 114'üncü maddesiyle lağvedildi..

Kurum, Karantina Müdürlüğü ismini almasının ardından "Hudut ve Sevahil Sıhhıyeti Müdüriyeti"ne dönüştü. Galiba bu son değişim, mutasyon ve dönüşüm kabiliyeti yüksek Kovid-19 virüsüne yakıştırdığım "binbir surat" öyküsüne uygun düşecek.

Sarı bayrak

Bu konuda küçük bir not daha düşmek istiyorum. Eskiden limanlarda demirli gemilere çekilen küflü limon sarısı bayrak "Dikkat! Bu teknede bulaşıcı hastalık var" uyarısıydı.

Japonya'dan İspanya'ya kadar hemen bütün dünyada "virüslüdür"ü işaret eden sarı bayrakları şimdi de gördük.

Keşke ilk umre kafilesinin dönüşünde kontrollara başlanmış olsaydı.

Kelime anlamı

Uluslararası tüm ansiklopedilere göz attığımızda hemen tamamında aynı şeyleri okuruz:

*Salgın bir hastalığın görülmesiyle hayvan ve insanların tecrit edilmesi şarttır.

*Böyle salgınlarda bölgedeki canlıların tecrit edilmesine karantina adı verilir.

Hastanelerin yanı sıra, muayene edilenlerin girdiği yere karantina denildiğini de çok net farkederiz.

Sokak hayvanları daha da zorlanacak

Alınan son kararla Zonguldak ve 30 Büyük Şehir enterne edildi.

Bu konuda benim canımı sıkan, 1 Ocak 2000'den sonra doğan gençlere gelen sokağa çıkma yasağı...

Bu kısıtlama sınırına torunum Cenk de girdi. Onun günlük görevi sokağımızın hayvanlarını beslemekti.

Şimdi bu imkansız... Onun yolunu gözleyen her türlü hayvan artık perişan..

Peki ben besleme işlemini kime yaptıracağım?

Şimdi birileri çıkıp, "Derdine bak!.. İnsanlar can derdinde, sen hayvanların derdine düşüp onları düşünüyorsun..." diyebilir.

Ağzı var, dili yoklar için yeni bir yol bulmak mecburiyetindeyim.

Aklıma hemen Fazıl Ahmet Aykaç'ın dizeleri geldi:

"Hele var ki bir tablo,

Görse şaşar Hannibal

Ördeklerden bir filo,

Bir de kazdan amiral"

Günün Sözü

İnsan geçmişin hasretçisi, geleceğin özlemcisi, yaşadığı anın şikayetçisidir. Charles Bukowski

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları