Ünlü ekonomist ekonomide yaklaşan büyük felaketi açıkladı. Herkes hazırlıklı olsun. Başımıza gelecekleri tek tek duyurdu

Ünlü ekonomist ekonomide yaklaşan büyük felaketi açıkladı. Herkes hazırlıklı olsun. Başımıza gelecekleri tek tek duyurdu
Dün Merkez Bankası yedinci faiz kararını açıkladı ve bu ay da yine faiz de değişikliğe gitmeyerek yüzde 14 olan politika faizini sabitte tuttu. Ekonomist Dr. Murat Kubilay, faiz kararının ardından dikkat çeken bir senaryoyu sosyal medya hesabından paylaştı. Kubilay, "Tüm bunlar yumuşak iniş senaryosu." dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu başkanlığında dün toplandı ve yılın yedinci faiz kararı açıklandı. 

Merkez Bankası bu ay da faiz kararında değişikliğe gitmedi, yüzde 14 olan politika faizini sabit tuttu. 

Faiz kararından önce de piyasalarda hareketlilik başlamıştı.

"TÜRKİYE KARANLIK BİR NOKTAYA GİDİYOR"

Merkez Bankası''nın açıkladığı faiz kararının ardından Ekonomist Dr. Murat Kubilay da sosyal medya hesabından bir tweet dizisi paylaştı.

Ekonomist Dr. Murat Kubilay ayrıca sert bir dille uyararak "Türkiye en son 1978’de yaşadığı, yani 1990’larda yaşamadığı karanlık bir noktaya gidiyor. Bunu bilin ve panik etmeyin." dedi.

"TÜM BUNLAR YUMUŞAK İNİŞ SENARYOSU"

Kubilay''ın paylaşımı şöyle: 

"1.Türkiye; bu ay da pas geçtiği Merkez Bankası toplantısıyla, dört nala ödemeler dengesi krizine gidiyor. Yani artık mevzu mevduatların dolarize olması ve döviz kurunun artıp enflasyonu patlatmasının çok ötesinde; ülkedeki döviz kaynakları tükenmek üzere.

2.Para basılıp enflasyon pahasına TL cinsi maaşlar ödenir, kur korumalı mevduat tutanlara paraları yerine sertifika verilir veya enflasyona endeksli ücret zamları geriden geliyor endişelerinin ötesindeyiz. Yarı Arjantinleşme diye ifade ettiğim yoldayız.

3.Mevzu ülkenin içerisinde yeterli döviz kalmaması; şirket ve bireylerin dövize yönelmesi değil. Son 6 ayda aylık 8 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. Turizm geliri bunun ancak yarısını karşılıyor. Küresel resesyonla enerji fiyatları düşse; yanında ihracatımız da düşüyor.

4.Özetle, ülkeye giren döviz çıkanın yanında çok sınırlı kalıyor. Merkez Bankası’nın satabileceği rezerv neredeyse kalmadı. Yeni bir finansal şok halinde, yurt içindeki ticari bankalar dahi fiziksel döviz talebinden ötürü, elindeki dövizlerini Merkez Bankası’na vermeyebilir.

5.Mevcut koşullar altında TL değersiz değil, tersine oldukça değerli; yani Aralık 2021’de kendilerinin yarattığı bir köpük yok, haliyle o köpüğü patlatıp kuru düşürmek de mümkün olmuyor. Bu nedenle dövizi durdurmayı değil, sadece artışını yavaşlatmayı hedefliyorlar.

6.Büyümeyi olumsuz etkileyeceği için, yakın zamanda açıkladıkları sermaye kısıtlamalarını yumuşattılar. Bireylere yönelik döviz erişim kısıtlamalarını oy kaygılarından ötürü yapamıyorlar. Faiz artışı ise Erdoğan’ın talimatlarından ötürü, şimdilik, mümkün değil.

7.Bunun sonucu da dış ödemeler dengesi krizi; dış borç ve ithalat yükümlülüklerini zamanında veya tam yerine getirememe. Türkiye’nin bu duruma düşmeden kurtulma ihtimali hala var ki muhtemelen de öyle olacak; ancak öncesinde bu riski sonuna kadar yaşayacak gibiyiz.

8.Bu nedenle kış aylarında akaryakıt, doğalgaz, gıda veya ilaca erişimde sorunlarımız olabilir; hatta bireysel olarak paramız olsa bile. En kötüsüyse bu endişelerle ekonominin tümden durması; yurt içinde bankaların kredileri kesmesi ve dış borçların döndürülmemesi.

9.18 Ağustos 2022 tarihli Merkez Bankası toplantısına kadar eldeki araçların birçoğu tükenecek. Ardından ya sermaye serbestisi az daha kısılacak, ya döviz kuru artışlarına müdahale edilmeyecek ya da büyümeden ciddi derecede feragat edilecek.

10.Tüm bunlar yumuşak iniş senaryosu. Olur da çok sert bir döviz kuru şoku yaşarsak, yani işler kendiliğinden ve bütünüyle ölçüsüz biçimde kontrolden çıkarsa, işte o zaman ekonomi yönetiminin elinde bu tip alternatifler de olmayacak.

11.Türkiye en son 1978’de yaşadığı, yani 1990’larda yaşamadığı karanlık bir noktaya gidiyor. Bunu bilin ve panik etmeyin. Bireysel olarak yapabilecekleriniz tasarruf ve iş güvencenizi artırmak. Bundan ötesi politik; yani yatırımcı olarak değil, vatandaş olarak tepki göstermeniz." 

 

İlgili Haberler