Ünlüler diyarı gibi bir yer olan Bab-ı Âli artık anılarda yaşıyor



Bab-ı Âli, gerçekten de sadece gazeteciler değil, en mütefekkir insanların hatta en ünlü “ordinaryüs” profesörlerin de bulunduğu bir ortamdı.. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Prof. Dr. Ekrem Şerif Egeli, Prof. Dr. Kâzım İsmail Gürkan, Prof. Dr. Mazhar Uzman, Prof. Dr. Cemil Dilmen ve Dr.Rahmi Duman, hep bu semtte hekimlik yaptıklarından, en muteber hastalar da, o döneme göre muhteşem, üniformalı, ellerinde beyaz eldiven taşıyan şoförlerin kullandıkları, otomobilleriyle ziyaret veya muayeneye geldiklerinde olay olurdu. Ünlü Romancılar, Şairler, Fikir adamları, Rejisör ile Tiyatro ve Sinema yıldızların da en çok, Bab-ı Âli’nin dik yokuşunu çıkarken, sol tarafta bulunan Bozacı Sinan’a uğrayıp büyük kalın bardak içinde, yüzen sarı leblebili Bozayı yudumlarken, gözleri de içerideki masaları paylaşmış olan hepsi de ünlü gazetecilerle selamlaşır, sözler atılır, ayak üstü şakalar, takılmalar gırla giderdi.
Bu arada ünlü karikatüristlerin yeri de bir başka âlemdi. Yedigün Dergisi’nin sahibi Sedat Simavi, Hikmet Feridun Es, Faruk Nafiz Çamlıbel, Mekki Sait Esen de Boza içmek değil, Sinan’da kimlerin olduğunu öğrenmek için geldiklerinde, Necip Fazıl Kısakürek’e takılmaktan geri kalmazlardı.
Hemşehri Gazetesi sahibi Talat Mithat Hemşehri, Taşra da en çok satan Köroğlu Gazetesi Patronu Burhan Cahit, Karikatür Dergisi sahibi şöhretli Karikatürist Ramiz Gökçe, Çınaraltı Dergisinin Yusuf Ziya Ortaç, piposu dudaklarından eksik olmayan Karikatürist Şevki ile şıra içerlerken patlatılan espriler, hicivler karikatüristlere malzeme olurdu. Son Posta Gazetesi’nden Cemal Erksan ile deri çantasını daima kolunun altında taşıyan karikatürist Orhan Ural  ve Bab-ı Âli’nin en kısa boylu  fakat papyonu eksik olmadan  tuvalete bile gidemeyen muhabiri Elgin Kaya Ajangüç de içeri damladıklarında, asıl şamata başlar, sakin tavırlı Necmi Rıza, cebinden çıkardığı ufak not defterine, orada bulunanların hepsini çoktan çizivermiş olurdu.
Bozacı Sinan kimden hesap alacağını düşünürken en geride kalan Akbaba Dergisi’nin sahip ve baş yazarı Orhan Seyfi Orhon, cüzdanından çıkardığı 2 adet 1’er liralık kâğıt banknotu, tezgâhın üzerinde bırakıp dışarı çıkarken temenna ile uğurlanırdı.


Gazetecilikte aradığı şöhreti
eğlence dünyasında yakaladı

Bazı kişiler vardır, şöhret peşinde koşarak meslek edinmeye çalışırlar, 1938 Çanakkale-Eceabat doğumlu Egemen Bostancı da bunlardan biriydi. Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabirlikle mesleğe başladı.  Hür Vatan gazetelerinde çalışırken,  Hafta Sonu Gazetesi’ne yazdığı yazılarla sinema ve sanat alemiyle yakınlaştı. Metin Toker’in Akis  dergisinin İstanbul muhabiri oldu ve sonra da KİM de sanat sayfasındaki yazı ve haberleriyle başarı kazandı. Ama, doyurucu işe atlamak için fırsat kolluyordu, zira çok girişkendi. Mesleğiyle ilgili olmayan eğlence dünyasına el attı. Zekâsı ve güzel, ikna edici konuşmalarının önünde hep “gazeteci” olduğunu söyleyince pek çok kapalı kapı kendisine açıldı. İşe giriştiğinde mesleğinin avantajını da iyi kullanarak, kısa bir süre sonra eğlence dünyasının lideri oldu.
Gösteri dünyasında yıldızı parlayan “Gazeteci Egemen” 1979 yılında mali destek bulduğu fakat isimlerinin açıklanmasından çekinenlerin yardımıyla “Uluslar arası Sanat Gösterileri ” adlı şirketiyle kısa sürede güzel girişimlerde bulunarak sanat dünyasının zirvesine oturdu.
Şişli’de PTT binasının  ilerisindeki bir bodrum katını “Paşam” adlı tavernaya dönüştürdü. Paşam’ın açılışı tüm gazetelerin köşe yazarlarından, Genel Yayın Müdürleri ile sinema, tiyatro  ve ses sanatçısı pek çok ünlünün iştirakı ile gerçekleşince büyük sükse yarattı.  Egemen Bostancı adı kısa sürede gelişince, eğlence yerlerin sayıları da arttı. Rumelihisarı’nda 2. Paşam, ardından Sıraselviler de “Kulüp 12” Yeniköy ve ardından da Taksim “Lalezar” gazinoları eğlence aleminin parlak yerleri olmuştu. Büyüdükçe çevresi de gelişiyordu. Bu kez de Şan Eğlence merkezinde revüler, sirkler onun iştigal alanı oldu. Ajda Pekkan ve Emel Sayın, Sezen Aksu, Nüket Duru ile  Erol Evgin’in katılımıyla “Hisseli Harikalar Topluluğu” ve sonra “7 kocalı Hürmüz” ardından da “Ajda’lı Kabare” ile İstanbul’u eğlenceye doyurdu. Bu işte ne kadar girişken ve bol kazanç sağlarsan, gene de tecrübe azlığı, bazı konularda insanı aldatabiliyor ve büyük zararlara da vesile oluyor. Egemen Bostancı da “Moskova Sirki” ni getirince kendisi için büyük bir mali yıkım yaşadı. Daha sonra Şan Tiyatrosu’nun yanması sonucu, anlaşma gereğince boş günlerin işleyen ücretleri dışında artistlere ödediği ağır tazminatlara sirkin iş yapmayıp zarara yol açması Egemen Bostancı’yı çökertmekle kalmadı hayatına mal oldu. Bu girişken meslekdaşımız 48 yaşında hayatını kaybetti.. Allah rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları