Uşaklar-ulaklar

Hürriyet Gazetesi başyazarı Oktay Ekşi, eski dostumdur. Çoğu yazılarını beğenir, onu telefonla arar  “nur-u aynım”  diye tebrik ederim, kızınca da  “hasm-ı canım”  diye takılırım. Bu aramızda bir nevi parola olmuştu. Son zamanlarda ona, bazı mesleki konularda takıldım ve  “hasm-ı canım”  diye serzeniş ettim!
O da, bunu büyük olgunlukla karşıladı, beni  “nur-u aynım”  diye aramak lûtfunda bulundu. Zaten Atatürkçülüğünden -Atatürk milliyetçiliğinden- hiç şüphem olmamıştı!
Ekşi’yi, 30 Ekim Salı günkü yazısından dolayı, gene “nur-u aynım” diye tebrik edecektim, fakat bir  “ihanet sacayağının -şeytan üçgeninin- küçük bacağı “2. Cumhuriyetçi”, AB ve ABD bendesi - haydi adını da vereyim- Mehmet Altan bana, kendisi ve hempalarına karşı, öfkemi ifade etmem için fırsat verdi. Oktay Ekşi’ye, yazısından dolayı  “Andıç Ulağı” diye, aklı sıra çatıyor! Oktay, evelallah kendi işini kendisi yapar, ama bilemem bu adama cevap vermeye tenezzül eder mi?

Üç tokat andı

Bir kaç yıl evvel, ona ve sacayağının diğer bacaklarının fesatları karşısında, rahmetli babamın Kurtuluş Savaşı ve devrimler döneminde İstiklal Mahkemesi’nde, aynı ihanet ve fesat erbabı önlerine geldiğinde dediğine atıfta bulunarak “Gel de asma Ali Bey” diye yazmıştım ve onlara, “Atatürk ve Cumhuriyeti, Türk Ordusu ve kendi adıma üç tokat atmak” andım olsun demiştim. Bugün karşıma çıksalar; bu yaşımda, onlara bu üç tokadı atmayı çok isterim! Sevgili koğuş arkadaşım “Hamido” Fendoğlu, nur içinde yatsın! Ne demek istediğimi onlar anlarlar! Bunlar Atatürk’e, Cumhuriyetine ve Türk ordusuna açıkça düşmandırlar. Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşındaki hizmetlerini de inkâr edemeyeceklerinden, O’na  “Atatürk” demekten özenle kaçınırlar, adeta kerhen, “Gazi” derler! Cumhuriyetin faziletlerini ve altın yıllarını ve hatta kendilerine, “profesör”, “büyük usta” unvanlarıyla fesat karıştırmak imkânını veren “aydınlanma devrini”, tümüyle inkâr eder, Cumhuriyeti tümüyle kötülerler.
Acı olan bu adamların, bu profesörün köşe ve kürsülerden, gençlerin akıllarını karıştırmaları! Komutanlar, kendi deyimleriyle “omuzları kalabalık militerler” “Statüko Zaptiyeleri”dir!
1. Mehmet Altan “Türkiye’de cumhuriyet, Osmanlı Hanedanı’nın iktidarını yıkıyor ama egemenliği halka devretmiyor” diyor. Oysa nasıl olmuş ki, onun gibiler böyle “bi perva” peydahlanmış ve türemişler? Oktay Ekşi ” tek “ Cumhuriyetin, 84. yıldönümünde, bu “2. Cumhuriyet asilerine” hak ettikleri cevabı verdi, Cumhuriyetin nimet ve imkânlarından yararlanarak yazan ve konuşan bu adamların çelişkilerini ortaya koydu. Okumak lazım! Ekşi soruyor: “Durum kötü ise; bu, Cumhuriyet’in ilk 27 senesinin yani Kemalizm’in mi, yoksa ülkeyi son senelerde yöneten ve Kemalizm’e karşı olduğu bilinenlerin mi suçudur? Asıl sorun, bunların “ulusal değer”  diye bir kavramı tanımamalarıdır. Cumhuriyet’i sevmemelerinin asıl nedeni de budur!” Oktay Ekşi ve bizler,  Ordumuza bağlı olmakla ve gerektiğinde onlara tercüman olmakla, “ulaklık” yapmakla iftihar ederiz. Ya onlar; Avrupa Birliği’nin, ABD’nin, APO’nun, şimdi de Barzani ve Talabani’nin gönüllü “ulakları ve uşaklarıdırlar!” Bakın bunlardan biri, kendi Ordusunun evine bomba atması, ancak mensubu olduğu terör örgütünün son dakika talimatıyla  “önlenen”  Hasan Cemal, Barzani ve Talabani’nin, hem ulağı hem de hizmetkârı. Ama onlara içtenlikle hizmet ediyor! Başka “ulakların-uşakların” adlarını da vereyim mi?
 Ben, bir post-modern “Ali Kemaller-Yüzellilikler” listesi hazırlıyorum... Okuyucularımın da önerilerini beklerim...

Yazarın Diğer Yazıları