Uzaktan dost: Kadri Yıldırım

Prof. Dr. Kadri Yıldırım'ın vefatı beni çok üzdü. Uzaktan dosttu. Hiç yüz yüze görüşmemiş, telefonlaşmıştık.
HDP'den milletvekili seçilmişti. Bu tercihi beni şaşırtmamıştı. Seçildikten sonra irtibatımız kesildi. Sonra HDP'yi, aynı partide olduğu hâlde tenkit etmeye başladı. Ve son seçimde aday olmadı, üniversiteye döndü.
Kendisi aradı. Baktım 25 Ocak'ta konuşmuşuz. Konuşmamız da telefonda kayıtlı. Ama neler konuştuğumuzu vermeyeceğim. Çünkü başta kendisine konuştuklarımızı yazabilir miyim, diye sormadım. Epey sohbet ettik. Kitaplarını göndereceğini söylemişti. Nasip olmadı. Arayacaktım. Soracaklarım da vardı.
Biliyorsunuz, "çözüm" falan derken bazı üniversitelerimizde paldır küldür "Kürt Dili ve Edebiyatı" bölümleri açıldı. Artuklu Üniversitesi'nde bu bölümün başında bulunduğu sıra kendisiyle meseleyi anlamak için birçok defa telefonlaşmıştık. Şimdi ise o ilk heyecandan sonra gelinen noktayı, böyle bir bölümün fonksiyonun yeterli olup olmadığını, istenen netice alınıp alınmadığını soracaktım.

Kadri Yıldırım ilâhiyatçıydı. Dindardı.  HDP'nin dine karşı tavrını çok sert tenkit etmişti. Şu sözlerini buraya alacağım:
"Ramazan ayında oruç tutmak Müslüman için farzsa tutar. Bir birey oruç tutmadığı zaman bu kendisini ilgilendirir. Tutmamasını, ulu orta, tutanların inancına âdeta saygı göstermeme şeklinde yapmaları partimize fayda yerine zarar vermektedir… Geçen gün Genel Kurul yapılan binanın aşağısında mescit var. Öğle namazını kıldım. AK Partili arkadaşlarla beraber çıktık mescitten bahçeye doğru. Oradaki AK Partili milletvekili arkadaşlar, kamelyanın etrafından halka oluşturarak çay, kahve içenleri göstererek, 'Kadri Hoca sizin iftarınız galiba öğle vakti başlıyor' demeleri beni üzdü. Ne diyeceğim, nasıl cevap vereceğim? 'Hepsi seferi, ilaç kullanıyor mu' diyeceğim? Hepsi kadın değil ki 'kadınlık hallerine engeldir' diyeyim."
Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı'yken: "TDK'ya Talimat verdim, Kürtçe/Türkçe sözlük hazırlanacak." demişti.
(Bu sözlük yayınlandı. İlk sözlük hazırlama teklifi Prof. Dr. Ahmet Buran'a gitmiş, o, bütün sözlüklerde olduğu gibi, kelimelerin nereden geldiğini göstermek istemiş, ama kabul görmeyince, teklifi reddetmişti. Ahmet Buran'ın çalışmalarını biliyorum. Eğer nereden geldiğini gösterseydi, farklı bir durum ortaya çıkacaktı. Bu kadar söyleyeyim!)
4 Temmuz 2013 günü "Emaneti ehline veriniz" başlığıyla şunları yazdım:

"Türkiye'de bütün bölgeleri, bütün etnik yapıları, bütün dilleri araştıracak enstitüler olmalıdır. Bu bizim, hadi Başbakan Recep T. Erdoğan'ın adını koymadan söylediği gibi söyleyelim, 'tek millet'in eli, kolu, ayağı ve hatta parmakları ve hatta ağzı, burnu, kulağı; kısaca bütün uzuvları yerli yerince bedene dengeli oturtmalıdır ki, o bedene can veren ruh şetâretini yitirmesin. Gerçi şu anda atılan bütün adımlar siyasîdir; insanlarımızı ayrıştırmak, birbirine yabancılaştırmak içindir. Kimse inkâr etmesin, PKK'nın talepleri yerine getiriliyor. Sanki bu adımlar atılırsa, hak yerini bulmuş olacak, onlar silâhları bırakacaklar, düze inecekler! Buna inanmak için ya aptal olmak lâzım ya art niyetli..."
O günlerde Kadri Yıldırım'ı aramış "Böyle bir sözlük çalışmasını asıl sizin yapmanız gerekmez miydi?" diye sormuştum. Her türlü donanıma sahip olduklarını, esasında kendilerine bu işin sorulması gerektiğini söylemiş ve "Emanet(ler)i ehline veriniz" âyet (Nisâ, 4/58) ve hadisini (İbn Hişâm) hatırlatmıştı.
Allah gani gani rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları