Uzlaşma kültürü...

Monarşi (tek kişinin yönetimi), oligarşi (bir zümrenin yönetimi), aristokrasi (soyluların yönetimi) gibi çeşitli yönetim şekillerinden bahsediliyorsa da siyasî idareler kısaca demokratik rejim ve diktatörlük rejimi diye iki kısımda ele alınabilir.

Demokratik rejim/parlamenter sistem; millî irade ve hür seçime dayalı bir yönetim şeklidir. Halk "meclis"i seçer, meclis de halk adına yasama ve yürütme görevini yerine getirir.

Burada hemen belirtelim ki demokratik rejim/parlamenter sistem sadece seçimden/sandıktan ibaret değildir. Halkın reyinin yanında, rızasının da alınması gerekir. Bizi seçmezseniz terör azar, kaos çıkar, istikrar bozulur diyerek ölümü gösterip milleti sıtmaya razı ederseniz böyle bir iktidarın meşruluğu her zaman için tartışmaya açıktır.

Diğer bir ifade ile -şairin de dediği gibi- çeşitli dalaverelerle mührü kapıp tahta oturmakla Süleyman olunmaz. Süleymanlık şahsî meziyet ve hakperestlik ister:

"Haysiyyet-i zâtiyye gerek, yoksa ne mümkin//Bir hâtemi kapmakla ola dîv Süleymân."

Rivayet ederler ki Hz. Süleyman'ın -kuşların ve hayvanların kendi emrine âmâde olmalarını sağlayan- bir yüzüğü varmış. Bir gün Sultan Süleyman abdesthaneye girerken onu eşine bırakır. Yüzüğü almak için fırsat bekleyen bir dev (mitolojik bir yaratık) Süleyman kılığına girerek yüzüğü eşinden alır ve tahta geçer. Sultan Süleyman'ın, yüzüğü geri alabilmek için başına gelmedik kalmaz. (Lütfen kıssa deyip geçmeyin, nice hisseler var bu hikâyede.)

Sadede gelirsek, demokrasilerde samimiyet, dürüstlük ve uzlaşma esastır. Demokratik rejim ikiyüzlülüğü, üç kâğıtçılığı, popülizmi (halk dalkavukluğu) ve takiyyeyi (gerçek niyeti gizleme) şiddetle reddeder. Demokratik rejim uzlaşma kültürüne dayanır. Dediğim dedik, çaldığım düdük diyenler demokrasiyi özümsememiş kişilerdir. İki başlılık var, bir gemide iki kaptan olmaz, davul da tokmak da tek kişide olmalı vb. sözler halkın gözünü boyamaya yönelik çarpıtmalardır.

Bu konuda siyaset bilimi verileriyle zihninizi karıştırmak istemem. Herkesin anlayacağı bir dille meseleyi özetlemeye çalışacağım.

Dikkat ederseniz devlet yönetimi ile aile hayatı arasında çok yakın bir benzerlik vardır. Ata erkil (pederşâhî) bir millet olarak aile hayatımızda hep babanın dediği ola gelmiştir. Kimse babanın sözünün üstüne söz söylemez. Baba ne derse doğrunun o olduğu kabul edilir. Gerçekten baba ne derse doğru o mudur?

Çocukluğumda yaşlı bir nineden dinlediğim şu sözler ibret almak isteyenler için ne bulunmaz hazinedir: Babam beni, 14 yaşımda iken, dedem yerinde birine verdi. Baba bu, bir şey diyemedim, boynumu büküp gittim. Ama o gün aklıma koymuştum, babam ölünce eve geri dönecektim. Nitekim öyle oldu, 5 sene sonra babam öldü, üç çocukla baba ocağına geri döndüm.

Aile reisinin her dediği -hiç tartışılmadan- mutlak hakikat sanılarak yerine getirilirse görünürde hiç problem yokmuş gibi hayat devam eder. Oysa bir bilseniz o aile bireylerinin ruhlarında ne onulmaz yaralar açılmıştır?

İsterseniz şimdi gelin bu açıdan (aile hayatı) tek adam yönetimine bir bakalım. Aile reisi misali, her şeyin en doğrusunu reisicumhur bilir derseniz ve onun verdiği her kararı doğru mu, yanlış mı bakmadan -Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in, eşini başkan yardımcısı ilan edince, bakanların sonucu ayakta alkışlamaları gibi- ayakta avucunuz patlarcasına alkışlamaya kalkarsanız işin sonunun nereye varacağı belli olmaz. Yarın bizde de eş, dost, damat, akrabayı taallukât başkan yardımcılığına atanmaya başlayınca az önce sözlerini naklettiğim ninemiz gibi bizler de babamızın ölmesini mi bekleyeceğiz? Tek adam yönetimi işte böyle bir şeydir.

İster aile reisi olsun ister cumhurun reisi, bir kişi tek başına karar veriyorsa hislerinin ve zaaflarının etkisiyle muhakkak birtakım yanlış kararlar verecektir. Çünkü -Kur'ân'ın ifadesiyle- insanlar zayıf yaratılmıştır. (Nisâ/28) Yasama, yürütme ve yargının sağlıklı yürüdüğü demokratik parlamenter sistemlerde tartışma ve uzlaşma esas olduğu için en azından "beka sorunu" yaratacak yanlışlar yapılmaz.

Son zamanlarda yöneticilerimiz sık sık ülkenin "beka sorunu" ile karşı karşıya olduğunu söylüyorlar. Bunun temelinde de "tek adamlık" sevdası yatıyor olmasın sakın. Nebilem!..

Yazarın Diğer Yazıları