Vahdettin'in onayıyla asıldı, çocuklarına Atatürk sahip çıktı: Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey anılıyor

Vahdettin'in onayıyla asıldı, çocuklarına Atatürk sahip çıktı: Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey anılıyor
Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum.Eminim bu kahraman millet gereğini yapacaktır.

İşgalci Rus ordusuyla işbirliği yaparak Türk Ordusu’nu arkadan vuran, masum halka katliam uygulayan “Taşnak” çetelerine karşı dönemin askeri yöneticileri; Osmanlı Hükümeti’ne, Rus ve Balkan ülkelerinin Türklere yaptığı gibi Ermenileri Rusların üzerine sürme veya cephe gerisine sevk etme tercihini sunar.

Osmanlı Hükümeti harp döneminde alınabilecek barışçı tedbirlerden biri olan “geçici sevk ve iskan kanunu”nu çıkarır. Bunun üzerine bir kısım Ermenileri ülkenin güvenli bölgelerine nakleder. Bu kanunun gereğini uygulayan Türk yöneticileri mahkemeye verilir, önce suçsuz bulunur. Ancak İstanbul’un işgal edildiği Damat Ferit Hükümeti’nin işbaşında bulunduğu bir ortamda, İngilizlerin baskısıyla uygulanan “kurban arama siyaseti” sonucunda, Türk yöneticiler hakkında yeniden soruşturma açılır.

İtilaf devletlerinin kontrolündeki İstanbul’da Ermenileri göç ettirmeye zorlama suçu bahane edilerek vatanseverler her yerde aranır, sıkıştırılır. Yargılamalar bir “Ermeni intikam hareketine” dönüşür. Daha sonra Atatürk ve silah arkadaşları hakkında da idam kararı verecek olan Nemrut Mustafa Divan-ı Harbi, Ermeni yalancı şahitlerin delaletiyle Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Bey, Diyarbakır
Valisi Mehmet Reşit Bey hakkında idam kararı verir.

Dr. Mehmet Reşit Bey soruşturma devam ederken Bekir Ağa Bölüğü’nden kaçar, yakalanacağını anladığı anda da 6 Şubat 1919 günü intihar eder. İlk idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey olur. Oysa görevini yapmakla yöre halkını katliamdan kurtarmıştır.

Verilen hüküm 10 Nisan 1919 günü Beyazıt Meydanı’nda yerine getirilir. Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Bey de 5 Ağustos 1920 günü idam edilir. Mehmet Kemal Bey idam sehpasında son sözlerini söyler, etkileyici bir konuşma yapar, yazılı vasiyetini de teslim eder. Milletine hesap verir. “Çocuklarımı asil Türk milletine emanet
ediyorum. Eminim bu kahraman millet gereğini yapacaktır” der.

Halk hıçkıra hıçkıra ağlar. Meydanı bir matem manzarası sarar. Her adımda artan cenaze alayının geçtiği sokaklarda evlerden kadınlar hıçkırarak gözyaşlarıyla mateme iştirak eder. İnfaz normal uygulamanın aksine sabaha karşı değil, öğleden sonra yapılmıştır. Her gün yaptığı gibi cezaevine oğlunu ziyarete giden babası Arif Bey, Beyazıd Meydanı’ndan geçerken oğlunun idam edildiğini görür, çılgına döner. Cenaze kendisine teslim edilir.

Bu hadise Kemal Bey’i bir millet kahramanı mertebesine yükseltir. Merhumun cesedi milli bir kurban ve büyük bir aziz gibi, darağacından Türk gençliğinin muhabbetli kollarına düşer. Bir kısım gazeteler Kemal Bey’in idamını
geniş bir şekilde yayımlar. O devire göre alışılagelmişin dışında cenaze töreninde çelenk taşınır, fotoğraf çekilir, tabuta Türk Bayrağı örtülür, intikam yeminleri edilir.

İngilizlere hoş görünmek, yaranmak maksadıyla gerçekleştirilen idam kamu vicdanını derinden yaralar ama çok önemli sonuçları da beraberinde getirir. Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in idamı Mütareke dönemi İstanbul’unda ortaya çıkan ilk protesto gösterisi, idam sehpasındaki siyasi vasiyet niteliğindeki son sözleri de milli direnişin kıvılcımı olur.

İstanbul’un işgal altında olduğu bir ortamda düzenlenen cenaze törenine bir Türk askeri birliği eşlik eder. “Milletin masum kurbanı”na bir başka kaynağa göre “Türklerin büyük Şehidi Kemal Bey” yazılı çelenk taşınır. Tabut geçerken Kadıköy karakolunun zaptiye efradı “bayrağı yarıya indirerek” askeri tören yapar.

Askeri Tıbbiye öğrencileri, Mülkiyeliler, eski Teşkilat-ı Mahsusa ve Mim Mim grubu mensupları, çok kalabalık bir halk kitlesi cenazeye katılır, İngilizler halkın gösterdiği ilgiden telaşa düşer. Halk kendi arasında şehit ailesi için yardım toplar. Mehmet Kemal Bey gibi mağdur duruma düşen bütün şehit aileleri için Atatürk ve TBMM, Türk milletinin kadirşinastlık ve vefa duygularının ifadesi olur.

TBMM, 27 Haziran 1926 tarih 405 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kanunla “Ermeni suikast komiteleri tarafından şehit edilen veya bu uğurda duçar-ı gard olan ricalin ailelerine verilecek emlak ve arazi hakkında kanun” çıkartılır. Talat Paşa, Cemal Paşa, Cemal Azmi Bey, Bahaeddin Şakir, Cemal Paşa’nın yaverleri Süreyya ve Nusret Bey, Sait Halim Paşa’nın ailelesi olan 21 kişiye maaş bağlanır. Aynı şekilde “Tehcir
meselesinden dolayı Kürt Mustafa’nın riyaset ettiği Divan-ı Harb kararıyla idam edilen rical ve efradı ailesi hakkında kanun” çıkartılır.

Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ve Reşit Bey’in aile fertlerinden 20 kişiye de aylık bağlanır. Meclis şehit ailelerine Milli Emlak’tan değil, firari Ermenilerin emval–i metrukesinden yardımda bulunmaya özen gösterir.

Kanun teklifinin 1. maddesi “Ermeniler tarafından siyasi maksatlarla şehit edilen Türk rüesayı siyasiyesinin zevce veya çocuklarına Ermeni emval ve emlaki metrukesinden bir mesken temlik olunur.” > İkinci madde “İşbu
meskenin kıymet ve mahiyeti, şehit edilen zevatın en müreffeh zamanındaki hal ve şanı nazarı dikkate alınarak” takdir olunacağı açıklanır.

Atatürk’ün TBMM ilgili kanunun gerekçesini; memleketin kurtuluşunu, geleceğini, saadetini ilerleme ve gelişmesini hayat tarzı kabul eden ve suikaste maruz kalarak şehit edilen yöneticilerin geride bıraktığı eş ve çocukları milletin ve devletin emanetindedir. Büyük idealler peşinde hayatlarını feda eden büyük insanların aile ve evlatlarının acılarını
teselli etmek, onları mükafatlandırmak, benzerlerini gayrete getirmek ve milletin şükran hislerini göstermek, kuvvetlendirmek, onların fakir fukara durumuna düşmemesi için gereğini yapmak.
şeklinde açıklar.

“TBMM bu kanunları çıkartırken Ermeni komiteleri tarafından görevi gereği hedef olarak seçilen veya düzmece mahkemelerde yargılanarak idam olunan tek suçları devlete hizmet etmek için çabalamak olan yetkililerin geriye bıraktıklarının yanında olduğunu vurgular.” Suç işleyerek firar eden Ermenilerin mallarından bir kısmını şehit ailelerine veren kararıyla Meclis şehitlerin bu cezaları hak etmediklerini, mahkeme kararlarının düzmece olduğunu ve esas suçluların Ermeni komiteleri olduğunu gösterir. Türkiye Cumhuriyeti, şehitlerine sahip çıkarak Ermeni çeteleri ve taraftarlarına gözdağı verir. Bu şekilde sözde soykırım iddialarının düzmece olduğunu ve suçlu görülerek idam edilen veya suikaste kurban edilenlerin de bir suçları olmadığını Meclis kararıyla teyid eder. TBMM, 25 Aralık1921’de eski Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’i çıkarttığı bir kanunla “Milli Şehit” ilan eder. TBMM, 14 Ekim 1922 tarihinde çıkarttığı bir kanunla Mehmet Kemal Beyi de Milli Şehit ilan etti. Eş ve çocuklarına vatani hizmet tertibinden ömür boyu şeref aylığı bağlandı.

Mehmet Kemal Bey’in idamı Anadolu’da milli bir hareketin doğmasına sebebiyet verir. TBMM, Kemal Bey’in idamı neticesinde doğar. Anadolu’da kendi istiklali için çalışan ve uğraşan kan döken bir halkın ilk kurbanı olur ve Anadolu’da hareket başlar. Kemal Bey’in uğradığı haksızlık Türk milletinin canla başla yürüttüğü Milli Mücadeleyi derinden etkiler. Kemal Bey’in kızı merhum Müşerref Gürenci’nin anlattığına göre, Atatürk, dedesini Konya’da kabul eder. Aralarında şu konuşma geçer: “Atatürk: Gel bakalım devletin babası. Arif Bey: Aman Paşam devletin babası sizsiniz. Atatürk: Sen öyle bir evlat yetiştirdin ki oğlun bu meşaleyi tutmasaydı biz ateşi yakamazdık. Işık tutan senin oğlundur. Hepimizin hatırını sorar ve dedeme evlatlarını baba ver ben ilgileneyim teklifinde bulunur. Dedem, ‘Onlar bana vediadır Paşa Hazretleri siz iaşelerini temin edin” cevabını verir. Atatürk: Istanbul’a git, 20 bin liralık bir mülk beğen, yalnız Ermeni malı olsun. Şeklinde bir kDedem, bu konuşmayı bu şekilde bize de nakletmişti.”

Günümüzde emperyalizmin asılsız Ermeni soykırımı iddialarını sahiplenen çevreler, kitaplarında Milli Şehit Mehmet Kemal Bey’i “kasap ve katil” sıfatlarıyla anmaktadır. Söz söyleme durumundaki yetkililer ise “tehcirden sorumlu  tutulanlar idam dahil çeşitli cezalara çarptırıldılar” diyerek konu geçiştirilmektedir. Fakat hiçbiri Atatürk’ün TBMM’nin çıkarttığı kadirşinastlık ve vefa örneği kanunlara değinmemektedir. Günümüz siyasetçilerinin de Milli Şehit Mehmet Kemal Bey ve arkadaşlarını, ilgili kanunları sahiplenecek bilgi ve cesaretleri yoktur. Türklüğü savunuyor görüntüsü arkasında kaçak güreşmektedirler. Nitekim yakın tarihte vefat eden Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Mehmet Kemal Bey’in kızı Müşerref Gürenci hanımefendi, her iki kanun grubundan hayatta kalan son şahsiyet, “şehit emaneti, en yaşlı şehit kızı olma özelliği” konumunda iken, ilgililerin ilgisizliğini yaşadı.

Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği Şeref üyesi olan Müşerref Gürenci Hanımefendi’yi tanıtma yönünde projeler üretti. Dernek, asılsız soykırım iddialarına karşı Türk devletinin kesin tavrını gösterecek bir davranışla Milli Şehidimiz Mehmet Kemal Bey’in şahsında Müşerref Hanım’a devlet övünç madalyası verilmesi konusunda dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e öneride bulunuldu. Sıradan bir cevap geldi!

Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal
Bey’in idam edildiği Beyazıd Meydanı’na uygun bir yere plaket konulması girişimine de İstanbul Büyükşehir belediye Başkanlığı izin vermedi!

Son söz: Ermeni soykırımı yaptığımızı kabul etmeye yakın çevreler ve siyasetçiler Atatürk’ün TBMM’nin kadirşinastlık vefa örneği kanunları yok kabul edecek kararları alamazlar.

10 Nisan 1919, Boğazlıyan Kaymakamı Milli

Şehit Kemal Bey’in idamının 101’inci yıldönümüdür. Merhum Mehmet Kemal Bey, emperyalizmin asılsız soykırım iddialarına karşı Türklüğün fedakarlığının, kararlılığının ifadesi sembol şahsiyettir. Saygı ve rahmetle anıyoruz.