Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

Vakıflar Kanunu Lozan'a aykırı mı? Evet. (1)

Cumhurbaşkanının imzasına sunulan Vakıflar Kanunu üzerindeki tartışmalar yoğunlaşarak devam ediyor. En önemli soru, bu kanun Lozan Antlaşması’na aykırı mı? Aykırı ise mesnetleri nelerdir?
Bu konuda Lozan ne diyor, önce ona bakalım. Azınlıklarla ilgili düzenleme, 37-45. maddelerde yapılmış. Vakıflar bahsi ise, 40. ve  42/son fıkra da ele alınmış.  “Mütekabiliyet” i, düzenleyen 45.md. ise bu bölümün şifresi gibidir, tılsım burada gizlidir, çok önemlidir. 
Bu maddeler özetle;
Md. 40. “Müslüman olmayan azınlıklara mensup olan Türk vatandaşları... eşit hakka sahip olacaklardır.” Buradaki düzenleme  “vatandaş”  hukuku ve “eşit”  hak esasına göre yapılmıştır. TC Devleti, eşit vatandaş esasına göre kurulduğundan, kökeni ne olursa olsun herkes birbirine eşittir.  Rum Ortodoks vatandaşlarımız,  her konuda olduğu gibi vakıf, dernek, şirket gibi tüzel kişilikler kurmada da aynı haklara sahiptir. Bu bahiste herhangi bir ihtilaf yoktur.
Md.42. “...Türk Hükümeti adı geçen azınlıklara ait, kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki dinsel kuruluşlara koruma önlemi almayı yükümlenir. Bu azınlıkların bugün Türkiye’de var olan vakıflarına, dini ve hayri her türlü kolaylık gösterilecek ve  Türkiye hükümeti yeni dini ve hayri kuruluşların çalışması için, benzeri diğer özel kuruluşlara sağlanmış olan kolaylıkları esirgemeyecektir.”
Madde, o tarihte  “var olan vakıflar”  diyerek, sadece bunları ve sahip oldukları statüyü esas almıştır. Sonra bunlara  “dini ve hayri”  çalışmalarında her türlü kolaylık gösterileceğini ve  “yeni dini ve Hayri kuruluşların çalışması için, benzeri diğer özel kuruluşlara sağlanmış olan kolaylıkları esirgemeyecektir” diyor. Türkiye dini ve hayri çalışmalara her kolaylığı gösterdiği gibi, bunu aşan tecavüzlere de göz yummuştur. Mesela; Lozan’da Patrikhane’nin Fener’de kalmasına,  sadece İstanbul’daki Rum Ortodoksların dini hizmetini yapması için  izin verildiği halde, şu anda bu şart çiğnenmektedir. Patrik, fiilen  “ekümen” dir, devletlerle yazışmasında “Yeni Roma, Kostantinopolis ve Ekümenik Patrikhane’nin Baş Patriği”  unvanını kullanmakta, yabancıların  görev yapması yasak olduğu halde,   “Kutsal Meclisi” nin yarısı yabancı papazlardan oluşmaktadır. Hedefin, Vatikan benzeri bir egemen merkez teşkili olduğu anlaşılmaktadır. Dünya hukukunda olduğu gibi, Türkiye Anayasası  da; bir din, mezhep, cemaat, ırk ve etnik grup adına tüzel kişilik tesisine müsaade etmez. Ancak vatandaş esasına dayalı tüzel kişilikler kurulabilir. Bunun için, md. 42/3 de  sözü edilen,  Hıristiyan cemaatin emsal göstereceği küme kimliğine dayalı bir örnek yoktur. Türkiye’nin kusurundan da bahsedilemez.
Çok önemli olan 45.inci md. metni ise şöyle:  “İşbu fasıldaki hükümler ile, Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıklarına tanınan hukuk, Yunanistan tarafından da kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlıklar için de tanınmıştır.”  Burada  “Mütekabiliyet”ten bahsedilmektedir. Gerçi bu kavrama,  bizim  kilise avukatları ve Hükümet ısrarla,  “Paralellik”  adını veriyorsa da, .Yunanistan bile en son 7 Şubat 2008’de çıkardığı  azınlık vakıfları kanununda da aynen “Mütekabiliyet” terimini kullanıyor. Konumuz bakımından fark etmez. Esas olan karşılıklı yükümlülük altında olmamızdır. Eğer böyle olmasaydı, bu maddeye ihtiyaç kalmazdı. Neticede, bir taraf yükümlülüğüne uymazsa, diğer tarafın da uyma mecburiyeti ortadan kalkar.
Yunanistan, Müslüman-Türk azınlığa Lozan’ın tanıdığı haklarının büyük bölümünü vermiyor. Yıllardır, Vakıf mütevelli heyetleri görevden alınmış yerine tayin yapılmış, Müslüman cemaat müftüsünü seçemiyor, kendine Türk diyemiyor, taşınmazlarının elinden alınmış. Şimdi sadece Müslüman-Türk azınlık Vakıfları için bir kanun çıkarılıp, daha da cendere altına alınmak planları yapılıyor.
Buna rağmen, bugüne kadar  Türkiye, Lozan hükümlerine tek taraflı olarak uymaya devam ediyor. Şimdi ise, bu kanunu çıkararak, Hıristiyan cemaatinin vakıflarını imtiyazlı-egemen hale getiriyor.
(Konuya yarın devam edeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları