Vâcid Ahmed Efendi'nin ''Durûb-ı Emsâl'' risâlesi

Vâcid Ahmed Efendi 19. yüzyıl Divan şairlerindendir. 1825''te İstanbul''da doğmuştur. Hacı Mehmet Efendi''nin oğludur. Devlette çeşitli görevler ifa ettikten sonra 1882 yılında Limni''de vefat eden Vâcid''in kaynaklarda herhangi bir eseri olduğuna dair bilgi yoktur. "Hâtimetü''l-eş''âr"da bir miktar şiiri ve tarihi olduğu ifade edilmektedir:"Mûmâ ileyh müstakîmü''l-etvâr bir şâir-i pesen-dîde-güftâr olup kendüsünün bir mikdâr eş''âr u târîhi vardır" (Bkz. Fatin Davud, Hâtimetü''leş''âr, s. 431) Fatin Davut bir "tarih"ini, Nâil Tuman da "Tuhfe-i Nâilî"de (C. 2, s. 1134-1135) bir "gazel"ini verir. Ancak, biz araştırmalarımız esnasında "Vâcid"in "Durûb-ı Emsâl" adlı bir eseri olduğunu gördük. Bugün sizlere kısaca bu "atasözü ve deyimler" risalesini tanıtmak istiyorum…

1275/1859 yılında, Basmacı Âşir Efendi Matbaası''nda basılan Vâcid''in "Durûb-ı Emsâl" risalesi, bir "makaddime", alfabetik olarak düzenlenmiş -kendi ifadesiyle- 690 kadar atasözü ve deyim, 3 lüğaz ve 2 beyitlik bir "hâtime"den oluşmaktadır.

Vâcid Ahmed Efendi''nin; daha önce "Hıfzî"nin tertip etmiş olduğu "Manzûme-i Durûb-ı Emsâl" (Tab''hâne-i Âmire, İst. 1262, s. 1-25) adlı risâleyi "müstehcen" ve mânâ bakımından "gayr-ı müstahsen" bulduğu için böyle bir risaleyi tertip ettiğini belirten kısa mukaddimesi şöyledir:

"Bundan akdem Hıfzî nâm şâir-i mâhirin durûb-ı emsalden nazmen cem'' ve tertîbine muvaffak olduğu risâle-i matbuası her ne kadar müfîd ise de fakat elsinede isti''mâli veçhile tertîbinde daha ziyâde letâfet ve bâ-husûs etfâle göre mütâleasında sühûhet bulunacağından durûb-ı mezkûrenin elfâz-ı müstehcene ve meânî-i gayr-ı müstahsene ile mahlût olanlarından sarf-ı nazarla nush u pendi hâvî ve beyne''z-zurafâ meşhur ve cârî bulunan altı yüz doksan kadar emsâl-i bî-misâl intihâb olunup hurûf-ı hecâ üzere bi''t-tertîb zîrine münâsib iki üç lüğaz dahı ilâve olunarak tab'' u temsil kılınmışdır." (Age., s. 2)

Risâlenin hâtimesi ise şöyledir:

Oldı üslûb-ı bihîn üzre bu nüsha tekmîl//Kesb ider niçe fevâid okudukça etfâl//Âcizâne budur ihtâr u niyâzım VÂCİD//Setr ide sehv ü hatâsın gören erbâb-ı kemâl."

Şimdi size Vâcid''in bu atasözü ve deyimler risalesinden birkaç örnek sunmak istiyorum:

Acı acıyı defeder.

Aç gezmekten ise tok ölmek evladır.

Ak akçe kara gün içindir.

Âlet işler el öğünür.

Az tamah çok ziyan getirir.

Borcun yoksa kefil ol, işin yoksa vasi ol.

Can vermeyince canan ele girmez.

El uzatılan yere ayak uzatılmaz.

Evvel düşün sonra söyle.

Evvel zahmet çeken sonra rahat eder.

Hak söz acı olur.

Helâl mal zayi olmaz.

Herkes kendi layığını söyler.

Hırsızın çoğalması subaşının ihmâlindendir

İki at bir kazığa bağlanmaz.

İki su bir ekmek yerini tutar.

İnsaf dinin yarısıdır.

İnsan taştan pek, gülden naziktir.

Kale, içinden fetih olur.

Keremsiz kibarın fukaradan farkı ne?

Mal canın yongasıdır.

Öfke ile kalkan ziyan ile oturur.

Sahipsiz tahtayı yel almazsa sel alır.

Şecaat kıyafet ile değildir.

Tamahkâr var iken dolandırıcı aç kalmaz.

Veren el dert görmez.

Veresiye şarap içen iki kere sarhoş olur.

Yağmur olsa kimsenin tarlasına yağmaz.

Yaş kocar ama gönül kocamaz.

Yerin kulağı vardır.

Zevki humarına değmez.

Demem o ki atalarımızın nice çalışmaları, gün yüzüne çıkmak için araştırmacıların himmetini beklemektedir. Özellikle edebiyat araştırmacılarının ecdadımızın el emeği, göz nuru eserlerinin ortaya çıkması için daha çok gayret sarf etmelerini temenni ediyoruz.

*

ACZİMİN GİRYESİ:

Güzel Türkçemizin ruhudur atasözü ve deyim,

Ruhumuza sahip çıkamadık, başka ne diyeyim.

                                                    (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları