Virüs ve akıl

Türkiye'de, 83 milyon insan yaşıyor. Koronavirüs testi yapılanların sayısı 8 bin dolayında. Bahsedildiğine göre gizli virüs taşıyıcılar tespit edilenlerden kat kat fazla. Herkes test yaptırmak ister ama nereye nasıl gidecek? Gitti diyelim, yaptırabilecek mi? Sıra gelecek mi? Test yapılacak mekânları çoğaltmak gerekiyor. Biz fazladan söylüyoruz. Devlet erkânı bunu baştan biliyor. Herhâlde planlamayı tamamlamışlar ve süratle harekete geçmişlerdir.

Dünyada tedbirin nasıl alındığına dair örnekleri her gün dinliyor, okuyoruz. Zaten başka haber de yok. Halkımız da zarurî olmayınca dışarı çıkmıyor.

Açık olması gereken, ihtiyaçları karşılayan, fabrikalar, imalathaneler, atölyeler, fırınlar, marketler, halkın haber kaynağı basın yayın kuruluşları için tedbir alınması akla geliyor mu? Bu müesseselerde test yapacak, ne bileyim işte çalışanları kontrolde tutacak sağlık ekipleri görevlendirilebilir mi?

İhtiyacı genel olarak ortaya koyuyoruz. Devlet erkânı, bizden çok çok fazla biliyordur.  Tedbirleri muhakkak detaylandıracaklardır.

İtalya tedbirde geç kaldı ve şu an felâketi yaşıyor, diyebiliriz. ABD, İngiltere, Fransa başta umursamadı, virüs yayıldı. İtalya'da coronavirüsün ilk görülen ve ilk karantinaya alınan 3300 nüfuslu Vo, ülkede ilk olarak karantinaya alınan 11 kasabadan biri.

Vo'da semptom göstermeyenler de dâhil olmak üzere herkese Corona virüsü testi yapılıyor. Açıklandığına göre; testlerde pozitif çıkanların yüzde 50-75'i herhangi bir hastalık belirtisi göstermiyor. Ancak bu semptomsuz Corona virüsü taşıyıcıları da, virüsün yayılmasına sebep oldukları için izole ediliyor. Ve kasabada artık virüse rastlanmıyor.

Seyyar sağlık ekipleri çalışma mecburiyeti olan kuruluşların kapılarına günde bir kere olsun uğramalı. Bilmiyorum nasıl yapılır, seyyar test araçlarını devreye sokmak şart.

Birlik olmak, virüsü yenmek demektir. Mutlaka söz dinlemeliyiz. Mutlaka alınan tedbirlere riayet etmeliyiz.

R. T. Erdoğan, önceki akşam "tarihî" diyebileceğimiz tedbirleri açıkladı.  Hz. Peygamber'den ve Hz. Ömer'den salgın hastalıklara karşı örnekler verdi:

"Peygamber Efendimiz veba olan yere gidilmemesini, veba olan yerden de çıkılmamasını tavsiye ediyor. (…) Hazreti Ömer, Şam'a gitmek üzere yola çıkacakken orada bir salgın hastalık başladığının haberini alıyor ve yolculuktan vazgeçiyor. Bunun üzerine sahabeden birisi Hazreti Ömer'e, 'Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?' diye soruyor. Hazreti Ömer'in bu soruya cevabı çok manidardır: 'Evet, Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz.' der."

Bu örnekleri önemsiyorum. Şunun için: Hususiyetle tarikat/cemaat saplantısı olanlar bize bir şey olmaz havasına giriyorlar. Dinî örneği görenler belki uyanırlar.

Diyanet mutlaka tarikatları/cemaatleri kontrol altında tutmalıdır. Dini tarikat/cemaatle sınırlayanlar "Camilere gitmeyin." çağrısını dikkate almazlar. Zikir için, sohbet için, ibadet için toplanmak isterler. Müritler, şeyhlerini Allah'a aracı gördükleri için onun olduğu yere virüs uğramaz, diyeceklerdir. Kendilerinin de tarikat/cemaat saplantıları yoksa, bu tarikat/cemaat müntesiplerine ve hususiyetle liderlerine Kur'an-ı Kerîm'in "akıl"a dair ayetlerini hatırlatmalılar ve "Hâlâ siz aklınızı kullanmayacak mısınız?" diye sormalılar.

Reis, konuşmasını bitirirken: "Hiçbir virüsün Türkiye'den, Türk milletinin birliğinden, beraberliğinden, kardeşliğinden aldığımız ve alacağımız tedbirlerden daha büyük olamayacağını" söyledi.

Birlik için de tedbir gerek. Birbirimizi kıracak sözlerden kaçınmalıyız.

 

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları