Ya benim kredi kartı faizim?

Merkez Bankası'nın başına geçirilen ikinci Murat, istekleri uygulamaya başladı. Siyasi faiz'i yani ana tablonun yönlendiricisini 19,75'e indirdi.

Siz bakmayın "bu, Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu'nun kararı" lafına. Umman'daki Sağır Sultan bile bunun arkasında kimin olduğunu biliyor; "Baba Sultan."

Büyük yatırımlarda faydası olacak mı, Eylül'e kadar anlaşılır. Ancak, dar gelirli vatandaşa yansıması olacak mı? Asıl bunun merakı içindeyim. Bakalım bankalar ne yapacak.

Türkiye öyle hâle geldi ki, garibanın cebindeki kartları birbirleriyle çarpıştırıp, günü kurtarmak peşindeyiz. Hani amiyane tabirle "Bul karayı, al parayı" oynatıyorlar. Bu yöntemle kimsenin paçayı kurtarması mümkün değil.

Ne zaman?

Siyasi Faiz'deki düşüşten faydalanacaklar ortada. Otuz kere batıp, otuz kere kurtarılanlar ıslık çala çala dolaşıyorlar.

Dedik ya sıra açlık sınırının altındaki emekli ve asgari ücretliye gelince hep aynı operet şarkısı çalınıyor; "Şişli de bir apartıman..."

Haydi bu koca lafları geri aldık diyelim. Bana bir tek sorunun cevabını verin; "Bayram ulufeleri ne zaman ödenecek?"

Haddini bilmezler

Şimdilerin MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'ı bir Avrasya ödül töreninde tanıdım. Yanında Göksel Gümüşdağ vardı. İlk sohbetimiz orada oldu. Açıkça, şimdilerde yönetiminde bulunduğu partiden politikaya soyunacağını söyledi.

Benim gönlüm her zaman "Türk-İslam Ülküsü'nden yana olmuştur." Bu yüzden kendisini sempatiyle karşılamıştım.

Ne yalan söyleyeyim bu zatın Ahmet Takan'ın Devlet Bahçeli'yi eleştiren yazısı için sarf ettiği cümlelere şaşırdım. Anlaşılan Büyükataman'ın yeni hedefi iki numara olmak. Kendisine sadece şunu hatırlatmak istiyorum. Bu kafa ile sadece "Yağcılar'da İnecek Var Ödülü"ne aday olabilir. Başka bir yere ulaşamaz. Küçük bir önerim de yiyecek ve özellikle içecek konusunda. Aşırıya kaçmaması... Bu kafada ısrar erken seçimi öne çeker. Sonuç ise yok olmaları demektir!

Semih Yalçın ise Büyükataman'ın yolundan gideceğine, bu isme dikkat etmeli.

Birtakım haddini bilmezler Yeniçağ'a saldırarak susturacaklarını sanıyorlarsa akıllarına şaşarım...

Güzel iş birliği

Türkiye'nin en önemli spor tarihçisi Orhan Ayhan, İbrahim Kırkayak'la birlikte program yaptı.

Konu Johan Cruyff olunca, Kırkayak'ın bilgi ve arşivinden yararlanmak güzel fikirdi. TRT Spor servisinin çalışkan isminin bir Cruyff hayranı olduğunu ben bile biliyorum. Birikimlerinin bazılarını anlatışına bayıldım. Babasının sırf Cruyff'u izlemek için televizyon alışı gibi.

İki defa Yılın, bir kez de Yüzyılın Futbolcusu seçilen Hollandalıyı üç defa da Ajax'la Şampiyonlar Ligi Kupası'nı taşırken seyrettik.

Arşivin önemi

İbrahim'in arşivinden ekrana getirilen, fotoğraflara bayıldım. Hele 1968 yılında Fenerbahçe'ye rakip olarak Ajax'ın çıkması olayı. İstanbul'daki maç öncesi içinde Hollandalı futbolcuların bulunduğu minibüs tam Osmanbey'deyken bozuldu. Aracı itenlerin başında Cruyff geliyordu. İşte bu görüntüyü ölümsüzleştiren o kare ekrana taşındı. "Dünyanın en ünlü futbolcusu araç itiyor." "Bana ne" demiyor.

Devam

Orhan Ayhan'ın verdiği sipariş de ilginçti; "Seninle bir Kadri Aytaç belgeseli de yapalım."

Rahmetli Aytaç benim için çok değerli isimlerdendir. Maçlarını kaçırmazdım. Onu izlemek ve sohbetlerine katılmak mutluluğuna erişenlerdenim.

***

Futbol tutkunu

Bir insan bu kadar mı futbol hastası olabilir? Gecenin üçünde televizyonu açıyorsunuz yorumcu o. Gündüz 14.00'te de yine karşınızda.

Orhan Uğuroğlu'nun yakıştırmasıyla "duayen yorumcu" Ömer Üründül'den söz ediyorum. Gerçekten de bunun en iyi ispatı, TRT Spor veya gazetesi görev vermese bile önemli maçlara kendi imkanlarıyla gitmesi.

Nereden geliyor

Peki bu inanılmaz sevginin sebebi ne? Hatta dünyanın bütün ünlü futbolcularının özelliklerini bilmek ayrı hüner. Mesela Juventus-Inter maçında kaleci Buffon'u bir başkasının böyle değerlendirebileceğini sanmıyorum. Rahmetli babası Sedat Üründül de bir taraftan GAP'la uğraşırken, Afrika ya da Güney Amerika maçlarını kaçırmazdı. Tek evladı da onun çizgisini devam ettiriyor. İki torunun da böyle olacağı kesin...

...

GÜNÜN SÖZÜ

Her şey yorumlamaya tabidir. Hangi yorumun zaman içinde yaygınlık kazanacağı doğruluğuna değil, gücüne bağlıdır. Friedrich Wilhelm Nietzsche

 

Yazarın Diğer Yazıları