Ya bu deveyi güdün Ya bu diyardan gidin

Ya bu deveyi güdün Ya bu diyardan gidin

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala''yı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakmadığı için Türkiye aleyhinde başlattığı ihlal prosedürünün ikinci aşamasını da onayladı.

Süreç teknik olarak Türkiye aleyhinde farklı "yaptırım(!)"lara gebe;

Misal, Türkiye hakkında soruşturma başlatılabilir.

"Siyasi zulmü uygulayan bir hükümetin desteklenmemesi" gerekçesiyle mali baskıya gidilebilir.

Türkiye''nin Avrupa Konseyi''ndeki veto hakkı askıya alınabilir.

Avrupa Konseyi üyeliği askıya alınabilir.

***

Bütün bu satırları "Siz kim oluyorsunuz da bağımsız bir devletin iç hukukuna müdahale edebiliyorsunuz" diye iç geçirerek ve esefle yazdığımı bildirmek istedim.

***

Keza…

Haliyle…

"Bizimkiler(!)" de tepki gösteriyorlar bu gelişmeye;

Bizim mahkemelerimizi tanımayanları onlar da tanımazmış…

AİHM ne demiş, Avrupa Konseyi bu konuda ne demiş; bu da bizi çok ilgilendirmezmiş…

Kendi mahkemelerimize saygı duymayanlara kusura bakmasınlar bizim saygımız olmayacakmış…

Ve mehteri!

Şahsen bana uyar…

Bence de, Türkiye''de adaletin tecellisi yalnız ve ancak "Bağımsız Türk mahkemeleri(!)" tarafından tesis edilmeli.

Bence de, "Bağımsız Türk mahkemeleri", kapısında kedinin fareyle oynadığı gibi oynandığımız Avrupa''nın "altında" olmamalı… "Bağımlı" bulunmamalı…

Da…

Hukuka, "hukuk" derken, uluslararası hukuku kast etmiyorum, bizim iç hukukumuza uyuyor mu bu acaba!

***

Öyle ya, ne diyor Anayasa''nın 90. Maddesi;

-              Usulüne uygun yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır…

***

Kim ekledi bu "Taahhüdü" Anayasa''ya?

Bugün "Tanımayacağız, uymayacağız" diyenler.

Soru basit:

Madem tanımayacaktınız, neden bu kanun değişikliğini yaptığınız?

Hadi yaparken de kandınız, kandırıldınız…

Aradan17-18 yıl geçmiş; madem "bağımsızlığın" kıymetini anladınız; bunca zaman niye kaldırmadınız?

***

Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi''ni imzaladı mı?

Daha 1954''te!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu yargı yetkisini kabul etti mi?

1990''da!

Uluslararası anlaşmaların Türkiye''deki hükümlerden üstün sayılacağını "yasalaştırdı" mı?

2004''te…

Muallak olan bir durum var mı?

Yok.

Neyi, nasıl tanımıyorsun bu durumda?

***

Ya bu deveyi güdeceksin; istediğin kadar yağ, es, gürle, en yerli ve milli duyguları okşa kameralar önünde; günü geldiğinde, bal gibi de başını uzatacaksın, imza attığın anlaşmaların gereği örülen çorapların içine?

Ya da bu diyardan gideceksin;

Bir Anayasa değişikliğine bakar…

 

Yalnız kurt…

------------------

Yalnız Kurt diye bir dizi var.

"AK Parti ailesi"ne mensup bir televizyon kanalında yayınlanıyor.

Geçenlerde, gece geç vakit kanalları gezerken denk geldim. İlk bölümüymüş; son on dakikası filan.

Fettah Dahhak isimli "kullanışlı" genç bir vaiz vardı; bir tek alnında "Fetullah Gülen" yazmıyordu, o biçim bir "gerçek hayattan alınma" hali.

Kimsesiz çocuklar…

İdealist bir subay…

Amerikalılar…

Az çok tahmin edilebilir ileriki bölümlerde olacaklar…

Nüfusumuzun okuma ve bu nevi mevzulardaki farkındalık oranını göz önünde bulundurunca, okumayan, araştırmayan, etrafında olan biteni duymayan, görmeyen ama bir TV karakterinin ölümü üzerine gıyabi cenaze namazları düzenleyen "ortalama algı"nın, niyet vatana millete faydalı olduğu sürece, dizi ve filmlerle "eğitilmesi", "uyarılması", "uyandırılması" kötü bir şey değil aslında. Ancak, aynı yapımcı, aynı yönetmen, aynı diziyi, bundan 10 yıl önce çekseydi de aynı kanalda yayınlatabilir miydi acaba?

Aynı kanalı geçtim; herhangi bir kanalda yayınlatabilir miydi? Yayınlatsa kaç bölüm sürerdi? Sonra, amiyane tabirle anasından emdiği sütü burnundan getirmezler miydi?

Bu soruları, geçmişin hesabını "ilelebet gütmek" gibi bir niyetle sormuyorum…

 Geçmişin hatalarının tekerrür etme potansiyelini gördüğümden bir şerh gibi düşünün!

 

Utanmazlığı ele aldılar

----------------------------

İktidara yakın medya organları, MİT mensuplarının kimliklerini deşifre konusunda dün pervasızca yaptıkları yayınlara, bugün de aynı umarsızlık içinde devam eder ve "gazeteci" mumalesi görür iken, bazı meslektaşlarımızın "zaten ifa edilmiş olan MİT şehidi haberini" yaptıkları için tutuklanmalarındaki yaman çelişkiyi yazmıştım önce gün.

Aralarında yazarımız Murat Ağırel''in de bulunduğu meslektaşlarımız hakkında verilen cezalar onandığı için bir kere daha sormakta fayda var;

Muhatabına göre değişiyor mu yasalar?

Zira, meydan onlara boş olduğundan zahir, Murat''ların cezalarının onandığını duyururken bile dalga geçer gibi mevzu bahis MİT mensubunu adlı adınca yazdı yandaşlar…

Yazarın Diğer Yazıları