Yağmanın ihanetinde Türkiye!..

Yalnızca milli kaynaklar, doğa, çevre, yaban hayatı değil, tarih de ağlıyor artık bu memlekette...

Çünkü ülkenin ulusal zenginlikleri, binlerce yıllık kültürel varlıkları, insanlara nefes aldıran yeşil alanları, gölleri-nehirleri-denizleri ve ormanları işgalci güçlerin bile yapamayacağı bir düşmanlıkla vuruluyor, yıkılıyor, tarumar ediliyor, memleket topyekün bir yağma ihanetinin işgalinde çırpındıkça çırpınıyor.

Ve ülkeyi yöneten AKP zihniyeti, tüm bu rezaletleri sadece izlemekle yetinmiyor, aynı zamanda talanın sürmesi için de belediyeler, TOKİ, müteahhitler ve uluslararası şirketler aracılığıyla yıkım projelerini desteklemekten de kaçınmıyor...

Ve 20 yıl öncesine kadar temiz denizleri, gölleri, nehirleri, uçsuz bucaksız ormanları, doğal varlıkları, yaban yaşamı ile övünen Türkiye, bir yandan tüm güzelliklerini yitiriyor, bir yandan tarım ve turizm kaynakları açısından darbe alıyor, diğer yandan da artık topyekün yaşanmaz hale geliyor...

Peki, tüm bunlar yaşanırken utanç verici duyarsızlığa ne demeli?..

Ülkenin önemli bir bölümünün tek gündem maddesi olarak belirlediği "siyaset" ve onun artık toplum psikolojisini kemiren tahribatı milyonlarca insanı meşgul ederken, aynı zamanda ülkenin en önemli sorunlarını perdeleme görevini yürütüyor...

Özellikle de doğaya yönelik katliamların üzerine örtü de çekiyor siyaset baskısı...

Oysa, sadece medyanın değil, toplumun önemli bir bölümünün de ilgilenmediği bir yağma, aslında 81 milyon insanın yaşamını vurmaya devam ediyor...

Kamuoyu; özellikle yandaş kanalların yalanları ve tartışma programı adı altındaki zırvaları gelenek haline getiren sözde haber kanallarının siyaset saçmalıkları ile oyalanırken, Türkiye tarihini- doğasını kaybettikçe kaybediyor...

Neredeyse her gün doğaya yönelik bir saldırı, ormanlara yönelik bir yağma haberi gündeme geliyor, ancak sadece bir avuç insan bu rezaletleri durdurmak ya da kamuoyuna yansıtmak için çırpınırken, Türkiye giderek tüm güzellikleri talan edilmiş bir ülkeye dönüşüyor...

Her köşede katliam!..

Bodrum-Güvercinlik'teki ormanlık alanda, 2007'de çıkarılan yangın sonrası devasa arazinin nasıl yapılaşmaya açıldığını gösteren fotoğraflar yüzbinlerce kez paylaşıldı sosyal medyada...  Görüntü mide bulandırıcı, utanç verici...

Kazdağları'nda altın arama bahanesiyle yürütülen yağma ve tahribat siyasilerin, çevre örgütlerinin direnci ile karşılaşmasına rağmen ne yazık ki durdurulamıyor...

Ancak doğaya yönelik pervasızlık bu ülkede artık gelenek haline geldiği için, yağma dört bir koldan yürüyor ve çevreciler bunları kamuoyuna duyurmaya bile yetişemiyor...

İşte, yüzyıllardır yerinde duran Dipsiz Göl'ü altın arama bahanesiyle balçığa çevirerek, buzullardan kalma bir krateri yok edenler, yaptıkları yanlarına kazanç kalmışçasına ortadan kayboldular...

Burdur'daki Salda Gölü üzerindeki tehdit ne yazık ki AKP'nin direnci kırılamadığı için devam ediyor...

Ve dün bu köşede genişçe anlattık ki, 24 uygarlığın izlerini taşıyan Batman'daki Hasankeyf'in 500 bin ton çimentoyla Ilısu Barajı'nın altına gömülmesi tüm ülkeyi kahrederken, AKP sessizliğini koruyor...

Havaalanı-otoban-fabrika ve benzeri yatırımlar için ormanların-göllerin-nehirlerin katledildiği Türkiye'de, bir de yeşil alanlardaki yapılaşma ile taş ocaklarının yıkımı var ki, insanlık adına utanç veriyor..

Arnavutköy/Boyalık köyü civarındaki inşaat alanları bölgenin doğal yapısını katletmeye devam ediyor..

Taşocakları Bolu Mudurnu'da, İstanbul Şile'de de ormanlık alanları yağmalıyor, devlet susuyor...

Şile'nin Ahmetli köyünde TOKİ inşaatı nedeniyle defne ağaçlarını yok edenler halen durdurulamıyor, Çevre Bakanlığı susuyor!!!

Peki ya ardı arkası kesilmeyen şüpheli yangınlara ne demeli?.. Gelibolu'da ormanları yok eden karanlık yangını kimler çıkardı?..

Urfa'nın en büyük çam ağacı topluluğunun bulunduğu Atatürk Ormanı'nı gece yarısı kimler yaktı?.. Urfa Valiliği bu şüpheli olayın peşine düştü mü?..

Çirkefleşen talan durmuyor!..

Evet; doğa katliamlarına karşı susmak, insanların nefes aldığı alanları yok edenlere ortaklık yapmaktan öteye gidemez...

Çünkü toplumda bir avuç doğaya duyarlı insan çevre katliamlarına karşı sessiz kalmazken, AKP iktidarının pervasızlığı yüzünden hem yaban hayatına, hem su kaynaklarına, hem de ormanlara yönelik cinayetler ne yazık ki durmuyor;

İşte Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu yazdı; Muğla Valiliği ve Türkiye Çevre Koruma Vakfı iştiraki MUÇEV'in bünyesinde bulunan sahiller, plajlar, yat bağlama tesisleri ve koylar Anayasa'ya aykırı biçimde "Deniz Kıyı ve Çevre Yönetimi Anonim Şirketi" adlı özel kuruluşa devredilmiş...

Yönetiminde ne yazık ki bir gazetecinin de yer aldığı, 16 Mayıs tarihinde kurulan şirket, tüm sahilleri dilediği gibi kullanabilecekmiş!..

Ve bir başka AKP projesi daha Trakya'da yeni bir doğa felaketini haber veriyor;

Avrupadan sağlanacak krediyle yapılacak 76 kilometrelik Halkalı-Çerkezköy hızlı tren hattı Trakya'da zaten tehdit altında olan tarımsal alanları toza, çimentoya boğacak, kuşların yaşam alanlarına zarar verecekmiş...

Peki; AKP'nin infial yaratmasına rağmen vazgeçmediği Kanal İstanbul'un giderek büyüyen tehdidine ne demeli?..

Kanalın çevresine kurulacak yeni şehrin detayları netleşmeye başlamış...

Arnavutköy'ü kapsayan birinci etapta tarlalar imara açılacak, üzerlerinde oteller, fuar alanı, teknoloji ve lojistik merkezi yükselecek, yani uçsuz bucaksız tarım alanları beton yığınına dönüşecek, doğal yaşam yok olacak, yaban hayatı tükenecek ve zaten nefes alamayan İstanbul'un üzerine yeni sis bulutları yığılacak...

Bir başka yağmacılığın son örneğini de duyurmadan geçmeyelim;

Orman Bakanlığı, Tunceli'de 17 dağ keçisinin avlanması için 13 Temmuz'da ihale açacakmış!..

Evet; tüm bu görüntüler kendi ayağına kurşun sıkan, kendi kendini arkadan hançerleyen, kendi kendini boğan ve kendi kendini tüketen yeni Türkiye'nin utanç manzaralarıdır!..

Söyler misiniz; dünyanın neresinde yap- işlet-devretçi müteahhitler para kazansın diye nehirler- denizler-tarım alanları katledilir, altıncılar köşeyi dönsün diye ormanlar yağmalanır ve devletin kasasına 25-30 bin lira girsin diye avcılık adı altında cinayet ihalesi açılır acaba?..

Siyaset keşmekeşinde boğulan ve oyalanan kitlelere çağrımızdır; Çocuklarınıza yaşanacak bir ülke bırakmak istiyorsanız, Türkiye'nin tarihine, kültürüne doğasına, yaban hayatına sahip çıkınız...

 

Yazarın Diğer Yazıları