Yanlış Suriye politikasının bedeli -2- / E.Alb.Ömer ERBIYIK

Yanlış Suriye politikasının bedeli -2- / E.Alb.Ömer ERBIYIK

Bugün Suriye’de yaşadıklarımız sağlıksız verilen kararların acı sonuçlarıdır.

Suriye’de bir savaş var.

Biz de bu savaşın içindeyiz.

Savaşlar,savaşan ülkelere çok büyük maddi ve manevi bedel ödetir.

Ödetiyor da.

2011 yalından bu yana geçen 9 yıllık süreçte çok büyük maddi kayıplar dışında çok fazla şehit de verdik Suriye’de.Halen de veriyoruz.

*

4 milyondan fazla göçmen aldık.

Süleyman şah türbesini kaçırarak vatan topraklarını teröristlere bıraktık.

Rusya ile papaz olduk.

İran’la papaz olduk.

*

Zararın neresinden dönersek kardır.

Türkiye’nin çıkarı Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasında yatar.

Suriye’de istikrarın kurulması ve 4 milyon Suriyelinin evlerine dönmesini sağlayacak adımların atılması,

sınırımızdaki sorunların son bulması,kalıcı çözümüme varılması ancak;

“Şam rejimi ile masaya oturmakla” mümkündü.

Şam rejimi ile başında masaya oturulsa idi bugünlere gelinmezdi.

Suriye’de kaybeden hem Suriye,hem de Türkiye olmuştur.

Kazanan ise ABD gibi görülmektedir.

*

Halbuki Türkiye-Suriye arasında 1998 yılında yapılmış “Adana Mutabakatı” ülkemizin menfaatleri açısından çok büyük önem arzediyor.

Adana mutabakatının neleri içerdiğini herkesin açıp okuması şarttır.

Nerelerden nerelere gelindiğinin öğrenilmesi bakımından.

*

ABD’nin Suriye’de toprak bütünlüğünden yana olmadığı açık.

Suriye’de “Büyük Kürdistan projesi “ içerisinde YPG/PKK’ya desteğini sürdürmektedir.

ABD’nin Türkiye’ye ekonomik savaş ilan ettiği günleri unutmayalım.

Suriye bölünürse Türkiye’nin de bölünme riski ortaya çıkacaktır.Bu husus asla gözardı edilmemelidir.

*

Suriye’de Rusya’nın da ikili oynadığı unutulmamalıdır.

ABD gibi Rusya’ya da asla güvenilmemelidir.

Hem Rusya’yı hem de ABD’yi memnun edeyim derseniz sorun çözülemez.

Rusya ve ABD ile farklı konuşulursa Türkiye’nin başı daha çoook ağrır.

*

 

ABD ve Rusya’dan dost olmaz.

Kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz.

İnatlaşmayı bir kenara bırakıp ortak akılla hareket etmeliyiz.

Duygusallığı bir kenara bırakmalıyız.

*

Şubat 2020’de bir hafta arayla İdlib’de rejimin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik saldırısında önce 8 ,sonra da 5 askerimiz  şehit oldu.

Rusya’nın izini olmadan Türk askeri asla şehit

E-Dİ-LE-MEZ.

Saldırı tamamen Rusya’nın bilgisi dahilinde olmuştur.

20 Şubat ‘da Rus uçaklarının hava saldırısında  da 2 şehit daha verildi.

27 Şubat ‘da da 33 şehidimiz var.

İçimiz kan ağlıyor kan.

Bu saldırılarda birçok yaralı Mehmetlerimiz de var.

 

Rus uçaklarının bu saldırısında vermek istediği mesaj;

”Karşınızda ben varım.Artık Suriye’den Türkiye çıkmalıdır.”

 

Evet Şam yönetimi Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmeyi başarmıştır.

*

Türkiye Suriye’nin hava sahasını kullanamıyor.

Kısacası Rusya hava sahasını kullanmamıza izin vermiyor.

Hava sahasının kontrolü tamamen Rusya’nın elinde.

Yapacağımız her adım sadece karada olacaktır.

*

Rus uçak ve helikopterinin varlığı,

Savaş uçakları ve savaş helikopterinin sesi bile karşı tarafta  olumsuz bir psikolojik etki ve baskı  yaratır.

İdlib bölgesinde Türkiye’nin ve muhalif unsurlarının yaptığı harekatlar hava desteksizdir.

Hava desteği olmadan yapılan her bir harekatta ne kadar büyük sıkıntılar yaşanacağını bilmek için asker olmaya hiç gerek yoktur.

*

Hava desteği olmadan yapılacak her harekatta zayiatımız büyük olur.

 

Kimse Rusya’dan hava sahasını açacağını da beklemesin.

Rusya’nın hava sahasını açması demek rejime desteğini çekmesi anlamına gelir.

Bu da mümkün görülmemektedir.

*

Olası harekatlarda uçakların kalkması gerekiyorsa ki gerekiyor ,kaldıracaksın o zaman kardeşim.

Karşı taarruz hava desteksiz O-LA-MAZ.

Aksi halde zaiyat büyük olur.

Orada benim Mehmetlerim var.

Eğer Suriye batağına girildiyse bunun bir bedeli vardır.

O bedeli de ilgili sorumlular öder.

Ne yapalım Mehmetlerimizin şehit olmasını mı izleyelim?

Bu şartlarda asker o bölgeden artık çekilemez.

Ülkemiz zor günlerden geçiyor.

Susmayalım ,ama şavaşın da yıkımlarını görmek gerekir.

Suriye’deki savaş ne getirir ne götürür hesabı iyi yapılmalıdır.

Aklı selim hareket edilmelidir.

*

Bölgede bir yığın terörist gurup var.

Suriye’deki terörist örgütlerin önemli bölümü normal teröristler değiller.

CIA’in tezgahından geçmiş teröristlerdir.

Bu hususun da altını çizmek isterim.

*

Evet Suriye’de karşımızda sadece Suriye rejimi yoktur.

Hakikatte Rusya ve  İran vardır.

Rejimle girilebilecek muhtemel bir savaş Rusya ile girilecek savaş olur.

Bu da ABD ile İsrail’in sevineceği bir durum olur.

ABD’nin bölgedeki tutumu tamamen Türkiye’yi tuzağa düşürmek üzerinedir.

Bu durum akıllardan çıkarılmamalı,

tuzağa düşmemelidir.

*

Uçak düşürme krizinde Rusya’nın ülkemize uyguladığı ekonomik müeyyideler neticesinde yaşadığımız ekonomik sıkıntıları kimse akıldan çıkarmasın.

Doğalgazımızın vanası Rusya’nın elinde.

Gelen turistin önemli bir bölümü Rus turist.

Rusya’da bir çok inşaat şirketlerimiz var.

Yeşil sebze ,meyve ihracatının önemli bölümü Rusya’ya.

Bavul ticareti Rusya’ya.

Vs.vs.vs.

*

Sonuç olarak;

 

Sahi Suriye batağına niçin,ne uğruna girdik?

Ne uğruna Suriye’de bugüne kadar yüzlerce şehit verdik ve de veriyoruz?

 

Suriye’deki savaş, Suriye’nin bölünmesine sebep olmaz mı?

Bu durum da  ülkemizin bölünmez bütünlüğü üzerinde tehdit değil midir?

ABD ve İsrail’in arzuladığı bir durum değil mi?

 

Fukara milletin parasıyla ,

vergileriyle 4 milyondan fazla Suriyeli mültecileri beslemek.

Bunları daha ne kadar besleyeceğiz?”

 

Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi çalışmasından,bir anda Suriye sınırına beton duvar örtülmesine  çalışmasına ne oldu da gelindi?

 

“Komşularla sıfır sorun “

politikasından “sıfır dost” noktasına nasıl gelindi?

 

İran ve özellikle Rusya rejim güçlerine en üst düzeyde destek veriyor.

Dokuz yıldır düşmeyen Esad’ın Rusya ve İran’ın çok büyük desteğine rağmen düşeceğine inanmak, Rusya’yı ve İran’ı karşımıza almak ne kadar mantıklı?

 

Düne kadar Türkiye’ye her türlü tehdidi savuran, Fıratın doğusunda PYD/PKK’ya destek veren ABD’nin  idlib konusunda Türkiye’nin yanında olması düşündürücü değil mi?

 

Dünyanın dört bir yanından Suriye’ye gelen on binlerce radikal İslamcı militanın gelecekte Türkiye’ye tehdit oluşturmayacağını kim garanti edebilir ki?
 

Suriye’de yaşanan problemin çözümü konusunda neden “ Ortak Akıl” ile hareket edilmiyor, akıl fukaralığı yaşıyoruz?


Rusya Türkiye çatışması kime yarayacak?

Suriye’de kim karlı çıkıyor,kazanan kim?

Kaybeden kim?

 

Evet bütün bunları hiç sorguluyor musunuz?

Atatürk’ün şu ifadeleri aklıma geldi.

“Ulusun  hayatı tehlikeye girmedikçe,savaş bir cinayettir.”

 

Savaşın ne olduğunu biz askerler iyi biliriz.

Diplomasi tek çare,

Savaş ise en son düşünülen husus olmalıdır. 

Doğru ile istenen arasında iyi seçim yapılmalıdır.

Allah mehmetçiklerimizin yardımcısı olsun.

Dualarımız kahraman mehmetçiklerimizedir.