Yardımları yine Deniz Feneri'ne mi verelim Abdullah Bey?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir soru üzerine Deniz Feneri ile ilgili olarak aynen şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’de savcılar var. Bağımsız mahkemeler var. Bildiğim kadarıyla savcılar bu konuda bazı işlemler yapıyorlar. Ramazan ayı yardımlaşma ayıdır. Bu tip polemiklerin yardımlaşmaları engellememesi lazım. Herkesin yardımlarını ihtiyaç sahiplerine ulaştırması için titiz davranması gerekir. Halkımızın yardımlaşma geleneğinin eksilmemesini arzu ederim. Söz edilen konu ile ilgili inceleme başlattıklarını İçişleri Bakanlığı’nın denetim başlattığını duydum, takip ediyorum. Bütün iddiaların netleşmesi gerekir. Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye’de savcılar vardır mahkemeler vardır bunlarla ilgili bütün şüpheler giderilecektir. Gerekli yasal araştırmalar soruşturmalar yapılacaktır. Kimse birden bire suçlu ilan edilemez. Ancak bir şüphe varsa gerekli kurumlar gerekli incelemeleri yapacaktır. Kamuoyuna net bir şekilde açıklanacaktır.”
Peki ne yapalım şimdi? Yardımları Deniz Feneri’ne mi verelim?
Alman mahkemesinin kararı, karar değil mi? “Bu çetenin asıl yöneticileri Türkiye’de” diye kararlarını açıklamadılar mı? Almanya’daki savcılar savcı, hâkimler hâkim değil mi? Yoksa Almanya, AKP’yi mahkemeler üzerinden mi baskı altına alıyor? Kimse birdenbire suçlu ilan edilemez, evet ama adamlar bir yıldır yargılanıyordu, deliller açık, sanıklar suçu itiraf etmiş! Kim, kimi birdenbire suçlu ilan etmiş ki?
Türkiye’de emekli bir general cezaevinde yargılanmadan ölmek üzere ama Cumhurbaşkanı, Deniz Feneri’nden suçlananların birdenbire suçlu ilan edilemeyeceğini söylüyor!
Göz yaşartıcı bir hak ve adalet anlayışı!

***

Hem Türkiye’deki Deniz Feneri için de ortada ciddi iddialar var. Bu iddiaların Türk yargısı tarafından takip edilmesi bir tarafa, yazılması bile Başbakan tarafından suç haline getirildi! Ülkenin başbakanı, gazetelerin bir kısmının okunmamasını istiyor!
Peki ne yazmış bu gazeteler? Almanya’daki Deniz Feneri hırsızlığını yazmış!
Gerçi bu gazetelerin de geçmişte Türkiye’ye karşı işlediği suçlar az değildir. Türkiye’nin bugünkü duruma gelmesinde en büyük sebeplerden biri, bu gazetelerin yayın politikalarıdır.. Bu gazeteler, yalan haberlerle, Türk halkını uyutmak için kullanılmıştır. Vatan toprakları satılırken bile satışları küçük göstermek için ellerinden geleni yapmışlardır. Küreselleşmenin yanında yer alıp, milli devleti, üniter devleti zayıflatmışlardır.  Şimdi kendi menfaatlerine dokunulduğu için, karşı tarafla ilgili gerçekleri yazıyorlar.
Fakat bir an bile gerçeği yazsalar, gerçeğe karşı durulabilir mi?

***

Halkımızın yardımlaşma geleneği içinde, “fakirler için ayırdığın paranı iktidar tarafından desteklenen ve iktidarı destekleyen uyduruk derneklere ver, keyiflerine göre harcasınlar”  gibi bir uygulama var mıydı? Yok ise asıl yardımlaşmanın en yoğun olduğu Ramazan ayında bu tür dolandırıcılıktan halkı korumak gerekmez mi?
Zekâtın toplanmasını bile üstlendiler, böyle bir rezaleti insanlık tarihi ilk defa kaydediyor!
Hem bir ülkede devlet varsa, yardıma muhtaç hiç kimsenin olmaması gerekir! Nerede bu sosyal devlet?
Genelkurmay Başkanı, sosyal devletin yok olması yüzünden, halkın cemaatlerin eline düştüğünü söylüyor, Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda ne düşünüyor acaba?
İşte dünyadaki hırsızlık rejimi, bankaları ile fonları ile çöküyor! Türkiye hala bu hırsızlık sisteminden medet uman ekonomi politikalarını takip ediyor! Sayın Cumhurbaşkanı’nın insanlığı ve Türk halkını, bu hırsızlık sisteminden kurtarabilecek bir siyasi projesi var mı?

***

Hırsızlar artık bellidir. Hırsızları bile dini kullanarak koruma altına almak isteyen bir siyasi kadroyu peygamber gelse kurtaramaz!

Yazarın Diğer Yazıları