Yaşarken yazılan en cesur kitaplardan biri

Dünkü ByLock operasyonlarının haberleriyle, "Barış'lar"ın Metastaz'ını bitirip kapağını kapatmam üç aşağı beş yukarı aynı dakikalara rastlayınca, engel olamadım kafamda deli soruların dönmeye başlamasına:

Acaba, bu ByLock kullanıcıları yeni mi tespit edilmişti? Nasıl bunca zaman tespit edilememişti? Yoksa en baştan beri biliniyordu da, bir nedenle göz mü yumulmuştu?

Acaba, bu yeni dalgalarla hedef alınanlar sahiden de ByLock kullanıcısı mıydı? Yoksa, ByLock bir nedenle bir tehdit sopası olarak mı kullanılıyordu?

Acaba, içlerinde "bedelini ödemek suretiyle" paçayı kurtaranlar, sicilleri bu operasyon hiç yapılmamışçasına aklananlar olacak mıydı?

Şüphesiz ki bünyede bir mesleki deformasyon da vardır; ama zinhar bu "uçuk" gibi gelebilecek sorular bir paranoyaklaşma işareti değil.

Peki ne midir?

Türk ordusunun içinin boşaltılmasına yol açtığı için... Türk akademisinin içinin boşaltılmasına yol açtığı için... Türk yargısının içinin boşaltılmasına yol açtığı için... Türk devletinin bütün hücrelerini saran ve çok erken teşhis edilmesine rağmen tedavisi çok geciktirilen bir kansere dönüştüğü için... Türk Müslümanlığını dönüştürüp dindarları ucube bir "yeni din"le afyonladığı için...

Sebep çok...

Bu sorular;

Her biri çok haklı olan sebeplerle hepimizin desteklediği, sahiplendiği, adil biçimde yürütülüp nihayete erdirilmesini beklediği "FETÖ'yle mücadele"nin "Barış'lar"ın kitaptaki ifadesiyle "ziyan edilişi" karşısında gelişen olağan birer refleksten ibarettir!

Nasıl olmasın ki?

Gülen'i beraat ettiren hâkimler...

Darbe imamı(!) Adil Öksüz'ü "doktor" yapan "hoca"lar...

"FETÖ" yönlendirmesiyle önerge veren Grup Başkanvekilleri...

Bedel ödemedikleri gibi, devlette, siyasette hızla yükseliyorlar...

Savcılar savcılara kumpas kuruyorlar... "FETÖ"cüler, güya "panzehir" olarak devlette yol verilen başka tarikat/cemaatler eliyle "para karşılığı" aklanıyor, "FETÖ"yle mücadele edenler aynı tezgâhla devletten tasfiye ediliyorlar...

Yıllar önce tedbiren kendini "renklendirerek" iktidar ve muhalefete "en Reisçi", "en Atatürkçü" kisvesiyle sızan "eleman"lar hâlâ Cumhuriyet'e tam saha pres yapıyorlar...

Yargı delil yerine şeyhin, şıhın şahitliğine bakar halde...

Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu, Metastaz'da, kimler "tarihten ders almayıp" devleti parsel parsel kimlere tahsis ediyor isim isim anlatmışlar.

Risk almışlar, "yaşarken yazmak" gibi zor bir görevin altından alınlarının akıyla kalkmışlar.

Psikolojisi "İlk taşı en günahsız atsın" dendiğinde en günahkârın kürsüye oturduğu mahkeme"yle yüzleşebilecek kadar sağlam olanlar -bir de tabii  paralel yapılarla, aynı menzile farklı yollarla gitmekteki ısrarlarını koruyanlar- okusunlar.

Cevap veriyorum: İlacımızı alamıyoruz her yerden!

AK Parti Genel Başkanı, İstanbul'un ilçelerinde kurdurduğu dev ekrandan dün yine "Kemal Kılıçdaroğlu zamanının SKK'sı" videoları izlettirdi. Seçmeninden, ana muhalefet liderine dönük olarak yükselen "yuh"ları kabul etti! Kendisinin sağlığa verdiği önemden bahsetti. Ve nihayet, son derece kendinden emin bir şekilde, kürsü önünde toplananlara şu soruyu yöneltti:

- Artık, ilacımızı alabiliyor muyuz her yerden?

Cevap veriyorum:

- Alamıyoruz!

Daha geçen hafta başıma geldi.

Tekirdağ'dan bir yakınım aradı. Kardeşinin yıllardır kullandığı, değiştirmemesi ve ara vermemesi gereken, bugüne kadar -yeşil reçeteyle satılan ve piyasaya dağıtılmayan bir ilaç olduğu için- Türk Eczacılar Birliği'nden temin ettikleri ilacı, bu defa temin edemediklerini, yardımcı olup olamayacağımı sordu.

Depo sahibi bir arkadaşımı aradım. O, Türk Eczacılar Birliği'ni aradı. Hani stokta, kenarda, köşede varsa amiyane tabirle "bir güzellik yaparlar mı" diye!..

Ki bu bile, yani vatandaşın sağlığı için elzem olan ilaca ulaşmak için tanıdıkla, aracıyla, "bir güzellik" peşinde koşmak durumunda bırakılması bile başlı başına skandal aslında.

İlacı bulamadık.

İthal ilaçmış. Talepte bulunmuşlar. Gelmesi 1 ayı bulurmuş.

Bir gün bile kullanılmadığı takdirde, hastanın hayatını sürdürürken çok ciddi ve telafisi zor sıkıntılara yol açan, acil ve elzem bir ilaçtan söz ediyoruz. Memlekette "1 tane bile" yok!

Son birkaç yılda, talep ettikleri ilaç gelmediği için ölen çocuk haberlerinden geçilmeyen bir ülkede, herkesin ilacını her yerden temin edebildiğini ileri sürebildiklerine göre, herhangi bir yüz kızartıcı etkisi olmayacaktır bu tazecik tecrübemin ama yine de dünkü soruya cevaben paylaşmak istedim sizinle.

SORU-YORUM

"Sözde İYİ Parti" ne demek?

Yazarın Diğer Yazıları