Yaşlısın

 Halimize bakar mısınız? Toplumun kaymak tabakasını neredeyse kazıyıp atacaklar ve böylece kurtulacaklar.

 Öyle sanıyorlar.

 Biri polis kılığına giriyor, aklınca yaşlı birini alaya alıyor.

 Bir devlet görevlisi olan polis, yasal sınırlarının dışına çıkıyor ve yaşlı birini azarlama, kovma, itip kakma yetkisine sahip olduğunu sanıyor.

 Burada anlatmak istediğimiz kişiler ve tek tek olaylar değil. Tekrarlanan davranış kalıplarıyla ilgileniyoruz. Bu olaylardan ortaya çıkan sosyolojik sonuçlar var.

  Nedir bunlar?

 Şudur:

BİR, herkes her konuda kendini yetkili sanıyor. 

İKİ, kamu görevlileri kendilerini vatandaşın üstünde, emredici, buyurgan, istediğini istediği zaman yapacak kimseler olarak görüyor. Hâlbuki devletin en tepesinden, hiyerarşinin en alt basamağına kadar kimin neyi nesil ve hangi sınırlar içinde yapacağını yasalar belirler.

ÜÇ, yaşlı olmak suçlu olmak gibi anlatılıyor. Sanki virüsün asıl taşıyıcıları onlarmış gibi takdim ediliyor. Hâlbuki "yaşlılar evde kalsın" politikasının amacı, yaşlıları korumak kadar Sağlık Bakanlığının kendini korama amaçlıdır.

Ne demek istiyorum?

Şunu demek istiyorum.

Yaşlıların bağışıklık sistemi, yaşından kaynaklanan çeşitli kronik hastalıklarla ilişkisi dikkate alındığında, krona virüsünün en çok etkileyeceği gurup olması, Sağlık Bakanlığını düşündürüyor.

Çünkü imkanları oldukça sınırlı.

Mesela yeteri kadar solunum cihazı yok.

Binlerce kişinin aniden hastalanması halinde herkese yetecek kadar yatağı yok.

Binlerce kişi aynı anda hastalandığında hepsine cevap verecek sağlık personeli yok.

Öyle ise, hastalığı çabuk kapacak kimseleri evde tutalım diyor.

Peki, buna karşılık toplumsal algı ne?

İnsanlar, yaşlı gördüklerinde sanki hepsi virüslüymüş gibi tepki veriyor.

"Ne işin var sokakta?" diyenlere sormak lazım, "senin ne işin var? Risk taşımadığından emin misin? Sana hastalık bulaşmama garantin mi var?"

Hiçbiri yok.

 

İstim geriden

 

Her zaman olduğu gibi önce işi savsaklamak, ağırdan almak ve sonra birden telaşa kapılarak üzerine gitmek bizim yönetim felsefemizi oluşturuyor. Kronavirüs meselesinde de öyle oldu.

Umreciler geldi.

Aldıran yok.

Çinli işçiler geldi gitti.

Kimsenin umurunda olmadı.

"İtalya'ya gemi seferleri devam ediyor" diyorlar, dur diyen yok.

İran kapısı uzun süre açık kaldı.

Sonra?

Sonra bir baktık ki işler sarpa satıyor. Bir telaş bir telaş

Lakin yeterince test malzemesi yok.

Maske bile yok. Daha yeni yeni çoğalıyor.

Hele solunum cihazı, o hepten sorun.

Peki hastaneler?

Yatak sayısı?

"Hepsi var" diyorlar ama yok.

Bir de şu var: İlk başlarda doğru bilgi verir gibiydiler. Herkes Sağlık Bakanı'nı tebrik etti. Ancak geldiğimiz noktada, kimse gerçeği söylemiyor.

Geldiğimiz noktada, yaşlılar öcü haline getirildi. Kimse onlara, "ne hissediyorsun, bir derdin var mı, aç mısın, tok musun? Maaşın yetiyor mu?" hatta "paran var mı," demiyor. Sormuyor. Yaşlısın evde kal, ama bilmiyorlar ki, bu toplumun yaşlıları özgür büyüdüler, sınırlanmayı, engellenmeyi sevmiyor. Çünkü onlar, eski Türkiye'nin kasabalı, köylü yurttaşlarıdır

Yazarın Diğer Yazıları