"Yassıada ve İnfazların İç Yüzü"

Aktif gazetecilik hayatıma Mithat Perin'in yanında başladım. Öncesi öykü yazarlığı idi. Çağdaş medya denince, Türkiye'de akla gelen ilk isim Mithat Hoca'dır. Bir dönemin efsane gazetesi İstanbul Ekspres'in sahibi idi. Abdi İpekçi'den Gökşin Sipahioğlu'na kadar bütün ünlüler onun yanında yetişmiştir.

Son öğrencisi olma şerefi de bana nasip oldu. Ustanın Durum adlı haftalık siyasi dergisinde başlayan birlikteliğimiz, Dünya gazetesinde de devam etti.

Yedek subaylık dönüşümde Safa Kılıçlıoğlu'nun Meydan dergisinde de sürdü. Perin genel yayın müdürü idi. Ben ise yazı işleri müdürüydüm. Kesintilerle de olsa, bu yakın çalışma arkadaşlığında her zaman önemli konu 27 Mayıs darbesi idi. Yani ihtilal.

Düşüş

Perinler gibi köklü bir ailenin bir ferdi akademisyen, Doç. Dr. Cevdet Perin'di. Diğeri de gazetecilik ve politikacılığı birlikte sürdüren Mithat Perin. Hocanın Demokrat Parti milletvekilliği hüsranla sonuçlandı. Düşünün Trakya'da büyük arazileri olan bir aile, elindeki taşınır ve taşınmaz tüm varlığını kaybetti. Örneğin Selimpaşa, yani değer biçilemeyen topraklar sudan ucuz elden çıkarıldı.

Yürek yarası

Mithat Perin, Yassıada'da gördükleri mezalimi her fırsatta anlatırdı. Gerçeğe dayalı anılarını seri röportaj halinde yayımladığında yer yerinden oynadı. "Yassıada ve İnfazların İçyüzü" raflara çıktığında ise kıyamet koptu. Perin'in kitabında yer alan bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum:

Dram

"Türk siyaset hayatında bir tiyatro sergilendi. Tıpkı her şeyi tamam olan bir vakıa...

Doğrusu, şahıslar da rollerini ustalıkla oynadılar. Yalnız bir farkla, mizansenin içinde gerçek hayatlarını sergileyenler sadece Demokrat Partililer oldu. Devlet başkanından, hükûmet başkanına, ocak başkanına kadar...

İmralı Adası'nda kurulan sehpalarından üçünün ipi çekildiğinde, kapandı sanılan perde, yıllar yılı sürüp gidecek yeni dramlara ve oyunlara açıldı.

Tarih bilinmezse, ondan ibret alınmazsa, beşerin malûl olduğu nisyan karanlıklarında politika yapılırsa, mücadelede dosta mı, hasma mı vuruluyor? Bilinmez, bilinemez.

Siyasi huzursuzluğun temelinde haksızlıklar, adaletsizlikler vardır. Bunları bertaraf ederken sakınılacak nokta, zalimi mazlum, mazlumu zalim hâline sokarak yeni haksızlıklara, adaletsizliklere meydan vermemektir.

Telaşa kapılanlar

Bütün bunların arasında temize çıkma çabasını, telaşını görmemek, hiç değilse sezmemek mümkün mü?

Sonra, bu temize çıkma çabasında, suçluluğun telaşı ve endişeleri gözüktü. Bir yarış başladı:

-Ben infazlara karşıydım...

-Ben Menderes'in idamına karşıydım...

-Ben infazlardan önce şunu yazdım, bunu yazdım...

Bakıyoruz ve ibretle görüyoruz. Herkes idamlara karşıymış. Peki öyleyse nasıl oldu da bu kadar tepkiye ve karşı koyana rağmen infazlar yapılabildi?

En katı yüreklerde dahi bugün hüznü ve acısı duyulan bu siyasi gaddarlığın arkasında kimler vardı?

1961 Eylül'ünde cereyan eden dramın sahneye koyucuları kimlerdi?

Aradan geçen zaman içinde pek çok gerçek su yüzüne çıktı. Birlikte ölüm türküleri çağıranlar, birbirlerinin ipini çektiler. Perde bir başka trajikomik oyuna açıldı.

Neredeler

Şimdi artık kimse o şatafatlı çalımlarla kendini gösterip, bu hazin olduğu kadar gaddar olaya sahip çıkmıyor, çıkamıyor.

Niçin kimse İmralı Adası'ndaki infazların sorumluluğunu yüklenmiyor?

Birtakım oyunlar

Ancak daha sonra su yüzüne çıkan ve bizzat yapanların itiraflarıyla öğrenilen gerçek olaylar göstermiştir ki, bir avuç insan Türkiye'yi bir hedefe, bir gayeye itebilmek amacıyla hazırladıkları planı tatbik ettiler.

Cereyan eden dramın içinde bulunanların ifşaatları neden bu kadar gecikti? Buna ihtiyaç var mıydı?"

Mithat Perin Hocam keşke yaşasa ve bugünkü Yassıada'yı görebilseydi.

Felakete uğramış mustarip bir kitlenin şefkat arayan duygularını kimsenin yanıltmasına müsaade edilmemelidir.

Kudreti ellerinde tuttukları günlerde "Yüksek Politika yapmak" hakkını kimseye tanımayanlar şimdi sorumluluk mevkisinde bulunanların davranışlarını yeriyorlar.

27 Mayıs'tan sonra DP ve onun Yassıada kadrosu bölünmez bir bütün olarak efsaneleşti. Hiçbir siyasi hak ve rütbe onları milletin oturttuğu itibar tahtından daha yukarıya çıkaramazdı...

GÜNÜN SÖZÜ

Akrabanın cefası, yabancının darbesinden daha acıdır. Hz. Ömer

 

Yazarın Diğer Yazıları