Yazar da yaşamı yaşar, ufka öyle koşar...

Yıllar önce, sınıf ve sıra arkadaşım sonraki yıllarda da Ankara’dan  görev nedeniyle İstanbul’a gelen ve bıraktığımız yerden dostluğumuz devam eden Cemal Süreya (aslı Cemal Süreyya Seber) ile, İstanbul yakasından Kadıköy’e vapurla geçişlerde zaman zaman karşılaşmalar haricinde, çok aralıklarla da olsa baş başa yemek buluşmalarımız olurdu... Dün gibi hatırlarım, bu buluşmalarda o çocukluk dönemlerinin anılarını kısaca konuşmadan, yemek sohbetinin derinliğine geçemezdik...
Rahmetlinin kaybından sanırım bir ay kadar önceydi. Sokağımıza henüz girmiştim ki, köşedeki mini marketten az ileride, Cemal’le burun buruna gelmeyelim mi...
Her ikimiz de şaşkındık! “Bu ne tesadüf Cemal...” dememin ardından, bak dedim “bu hizada yedinci apartmanda oturuyorum. Vaktin varsa yemek yeriz, yoksa acı kahveyi tatlıya çevirir istediğin kadar vakit geçiririz...” Davetime aynen “Alptekin, eşim şu markete girdi onu bekliyorum, inan ki çok işimiz var, başka bir zaman...” dedikten sonra, nerden aklına geldi bilmiyorum, kulağıma eğilerek, “yahu Alptekin, sıra arkadaşıydık ama sen dahi bilmezdin, ben Afife hocamıza gerçekten aşıktım...” demez mi... İlk okul 3. sınıftan 5. sınıfa kadar bizi okutarak mezun eden, öğretmenimizdi rahmetli Afife Erinç hanımefendi...
Çocuksu gülüşmelerimiz, belki de mimiklerimiz bizi o çağa götürdüğü anda, sayın eşi geldiler ve iyi dileklerle ayrıldık... Nereden bile-
bilirdik ki, yine Moda’da baş başa yemek için buluşma sözümüz,  bu son karlaşmayla ebediyen noktalanıyordu... Rahmetle anıyorum...
                   

***


Ben, roman, öykü, makale türü yazılara, Cemal ise şiire yönelmişti. Mülkiye’de arkadaşlarının “üstat” sıfatını dahi o çağlarda hak ederek almıştı...
Bunları neden hatırlamış olmalıyım acaba, bu yazımda!..              
Cemal, çok arzu ettiği makale türü yazılara gereği gibi giremezdi, çünkü o dönemde “İst. Darphane Müdürü” idi... Çocukluğundan beri çok sevdiği “Papirüs” kelimesinden esinlenmiş olacak ki, benim yakın çevrem olan Babı-alide, “Papirüs Dergisini” çıkarma ve yayımlama için sanırım ilk teklifini bana yaptı. Hatırladığım kadarıyla bazı arkadaşlarıyla yaptığı toplantıya  davetiyle bir defa gittim, başka işlerim nedeniyle kısa bir süre kaldım ve dergi çıkışıyla hiç ilgilenemedim!.. “Papirüs” de, bir sene kadar devam edebildi... Uzun zaman sonraları, bana bunun nedenini sordu! Ben de, dostça ve kısaca izah edince bir daha üzerinde dahi durmadı!..
Birgün, baş başa yemekteyiz. Üniversite çağlarında bir kızcağızla annesi, çekimser bir tavırla ve müsaade alarak masamıza üç beş dakika konuk oldular. Kızcağızın rengi heyecandan bembeyaz olmuştu...
Yazdığı şiir ve yazıları bir türlü kimsenin basmadığından ve ne yapması gerektiği gibi bilgiler rica ediyordu... Kısa önerileri alıp mutlu olarak ayrılırken, “yazı sevdalısı” kızımızın, yazı sevda ve arzusu kırbaçlanmış gibiydi... 

***


Yazarlık içlerde yeşeren, önü alınamaz bir sevda ve tutku ile yola çıkılmışsa, alt yapı denen olgularda yeşermişse, tesadüf denen yaşamın yaşama dönemlerinde, elbet de şans faktörü de rol alacaktır! Şair de, yapıt yazarı da, bunca dergi ve gazetelerde yazan dostlar da yazardır elbet... Asli işlevi başka sahalarda olup da yazı alemi içinde verdiği ürünlerle uğraş veren ve kabul gören dostlar da yazardır elbet... Uzmanlık dallarını, toplum yararına koşullandırarak yazı ve yapıt veren dostlar da yazar... Bu işlevler toplumla bütünleşme ve ilgi bulma ve görme açılımı kabul gördükçe, yaşamı yaşayarak yudumlayan yazarın, kendine olan güveni şayet ufka açılımı gelişim içindeyse, bir gün mutlaka hedefe varış mutluluğunu görecektir... Çünkü, yazım sevdası dostu olmuştur artık!...
Ancak, sabır ve kendini aşma inadı yanın da yürüdüğü yolun daima yeni kaldırım taşlarıyla döşeli olması gereğini de unutmamalıdır!             
İnandığımız bu kutsal yolda, on yıllar boyunca kim bilir nice dikenli yolları aşma zorunda kaldı çağdaşlarımız! Ancak, yeni nesiller daha donanımlı olarak kutsal bildiğimiz yazarlık yolunda, engin ufuklarıyla her alanda Atatürk Türkiye’sinin hedefleri aşan yüz akı olacaklarına inancımız tamdır... Yeter ki, şevkleri ve umutları kırılmasın! Tüm yazar dostları bu inançlarla içten kutlarken, geçtiğimiz günlerde kayıp bir yılını daha geride bıraktığımız aziz kardeşim Cemal Süreya’yı rahmet ve saygıyla anıyorum...                 

Yazarın Diğer Yazıları