Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Seçimler, AKP ve 4B

Devlet adamlığı, devleti kuran iradeye saygıyla başlar. Devlete meydan okuyarak devlet adamı olunmaz. Yalnızca Anadolu merkezli (Selçuklu, Osmanlı, Türkiye) olarak üç büyük devlet kurmuş olan Türk milletinin yönetiminde görev alanların, bu tarihi mirasın farkında olarak son derece sorumlu davranmaları şarttır.

Milletsiz devlet, devletsiz de millet olmaz gerçeğini ülkeyi yönetenler hiçbir zaman göz ardı etmemelidirler. Bir ülkeye yapılacak en büyük kötülük, siyasi çıkar için millete karşı devleti; devlete karşı da milleti kullanmaktır.

Hemen belirtmeliyiz ki, AKP’nin halktan aldığı büyük destek onun geçmişteki icraatlarının sorgulanamaz olduğu anlamına gelmez. AKP’den mutlaka Türk kimliğine, milli çıkarlara ve iç barışa verdiği zararın tahsil edileceği zaman gelecektir. AKP’yi en azından tarih; Kandil, Kerkük, Kıbrıs, Denktaş, ABD ve AB ile olan ilişkilerde, ülkeyi içerisine düşürdüğü durumdan dolayı yargılayacaktır.

Umulur ki AKP, hiç olmazsa yeni dönemde Türk milletinden aldığı inanılmaz desteği -Diboculuk, gemicilik, mısırcılık için değil de daha çok- milletin refahı ve devletin çıkarı için kullansın. Yine umulur ki, AKP ülkenin zamanını bu ikinci dönemde içi boş tartışmalar, devletle milleti karşı karşıya getiren demagoji ve polemiklerle heder etmesin. Bunun için AKP, bizzat kendi kadrolarına karşı büyük bir mücadele vermek ve bunu da mutlaka kazanmak zorundadır.

AKP yönetiminin ikinci iktidar döneminde 4B canavarı vardır. AKP’nin kendi yarattığı bu dört büyük canavar şunlardır;

Borçlar: AKP döneminde Türkiye’nin borçları iki katından fazla artmıştır. Özelleştirilen onca Cumhuriyet varlığı yalnızca borç faizine gitmiştir. Cari açık ise tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. AKP hükümetin ekonomide bundan sonraki performansının tek ölçütü iç ve dış borçları reel olarak azaltılıp ekonomi üzerindeki etkisini, kırıp kıramadığı olacaktır.

-Bağımlılık: AB ve ABD ile olan ilişkiler Türkiye’nin elini kolunu bağlamış durumdadır. AKP’nin AB tutkusu, Türkiye’yi Batı’lı devletler nezdinde duruşu olmayan ülke konumuna indirgemiştir. Bir Alman’ın Alanya’da bir İngiliz kıza tecavüzü gibi adi bir sorunun bile, Lüksemburg Başbakanı tarafından neredeyse AB kriteri gibi değerlendirilmesi bunun kanıtıdır. Türkiye’yi, Leyla Zana ve arkadaşlarını hapisten kurtarmak için AB’nin baskısıyla yasalarını değiştiren bir ülke durumuna yine AKP düşürmüştür. Türkiye, güvenliğini tehdit eden teröre karşı harekete geçememekte, bunun için ABD’nin iznini beklemektedir. Daha buna benzer bir çok olgu Türkiye’nin AKP iktidarı döneminde, yalnız ekonomisiyle değil aynı zamanda siyasetinin de haddinden fazla dışa bağımlı hale geldiğini göstermektedir.

-Bölücülük: Bölücülükle AKP ciddi bir mücadele yürütmemiştir. Başbakan Erdoğan’ın terör ve bölücülük sorununu “Kürt sorunu” olarak nitelemesi bölücülere iyiden iyiye moral olmuştur. Sonuçta PKK, TBMM’ye girerek ciddi provokasyonlara imza atmak için fırsat kollayacaktır.

-Barzanicilik: Türkiye’nin diplomatik, siyasi ve ekonomik inisiyatif ve ianesi sayesinde palazlanan Barzani, küvezden çıkınca Türkiye’yi tehdit eder hale gelmiştir. Barzani, ABD’den aldığı tam destekle çok yakın bir zamanda referandum yoluyla önce Kerkük’ü, kurduğu devletin sınırları içine katacaktır. Ardından da Bağımsız Birleşik Kürdistan haritasını eyleme koyacaktır.

2007 yılı seçimlerinin görünür galibi AKP ve MHP olmakla birlikte, bu seçimlerin gerçek galibinin, legal ve meşru zeminlerde siyaset yapanların bilmediği yöntemlerle mücadele etmesini çok iyi bilen, DTP olduğunu da göz ardı etmemek gerekir.

Bu nedenle AKP, zafer sarhoşluğunu bir yana bırakarak süratle bizzat kendi ürettiği 4B kodlu canavarlara karşı ciddi bir savaş başlatmalıdır. AKP’nin kendisine karşı vermek zorunda olduğu bu savaşı kazanması, AKP’nin geleceğini belirleyecektir. Elbette bunun yöntemi de seçimi “halk muhtırası” olarak değerlendiren misillemeci tavırlar değildir. Şımarık, tepeden buyrukçu ve ben bilirim modelini AKP süratle terk etmelidir. Başbakan Erdoğan’ın seçim sonrasında daha makul, dengeli ve uzlaşmacı bir yaklaşımı benimsemiş olması, 4B sorununun ciddiyetini kavradığını göstermektedir. İnşallah yanılmayız...

Yazarın Diğer Yazıları