Tortular su yüzüne çıkıyor!

Ben ya fazla romantik ve duygusalım, ya da çağın gerisinde kalmışım. Yıllardan beri hep aynı; Atatürkçü “milliyetçi” çizgide binlerce -evet binlerce- yazı yazdım. Şimdi, “bütün bunları boşuna mı yazmışım” diye düşünüyorum.

Mustafa Kemal’in yaverlerinden ve yakın arkadaşlarından rahmetli Salih Bozok’un torunu Salih Bozok öğretim üyesi olarak bulunduğu Fransa’dan soruyor: “Mustafa Kemal, babalarımız, dedelerimiz, egemenlik, Cumhuriyet ve devrimler için boşuna mı mücadele ettiler? ” Ne oldu bize?

1991’de zamanın SHP’sinin sunduğu imkânla, TBMM’ye giren Leyla Zana ve şürekâsı, Meclis kürsüsünden PKK renkleriyle Kürtçe yemin etmişler, bunun üzerine Meclis’ten atılmışlar ve hapis yatmışlardı. Şimdi aynı Zana “Türkiye eyaletlere bölünmeli” derken, Meclis’e girecek aynı amaçtaki ve “PKK bizim tabanımızdır” diye iftihar eden yoldaşları, “bağımsız” DTP’liler Meclis’te gurup kuracaklar!

Medyamız ciddi ciddi bunların Türkçe mi, Kürtçe mi, TC’ye bağlılık yemini edeceklerini soruyor. Sureta Türkçe yemini etseler de, laik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı bağlı kalacaklar mı? Zaten “bildiğiniz yabancı dil?” hanesine “Türkçe” yazmışlar! Türkçe yemin etseler de Cumhuriyete -üniter Cumhuriyete- gerçekten bağlı olacaklar mı? Kim kimi kandırıyor!..

Püsküllü belalar

Ve bir takım sözde bilim adamları, AKP’nin akıllı hocası Zafer Üskül tam bu sırada, Atatürkçülüğün, Kemalizmin Anayasa’dan çıkarılmasını istiyor ve bu konudaki raporunu TUSİAD benimsiyor. AKP yöneticileri de inkâr edemiyorlar, “zamanı gelince bakarız” diyorlar.

Üskül, sözlerini tevil için; “Atatürk vurgulanmalı, Atatürkçülük değil” demiş. Yani, Atatürk’ün Londra’daki Madam Toussaud Müzesi’ndeki mumdan heykeli gibi konu mankeni olmasını, Anıtkabir’de yattığı gibi, Anayasa’da da “yatmasını” istiyor. O’nun “fani vücudu” toprak oldu. Anayasa’da yaşatılması gereken Atatürk’ün düşünce ve ilkeleridir!

Neden hayret ediyoruz; AKP iktidara gelmeden Erdoğan ve arkadaşları aynı şeyleri söylemediler mi? Tüm AB raporlarında bu istekler yer almadı mı?

Vatansever guruplar manşette, her gün emekli subayların evlerinde bombalar, silahlar bulunuyor. Doğru ise, çok yanlış, ama ya bu sözde aydın yazar “vatansızılar” çetesi? Onların üniversitelerde genç dimağlara yerleştirdikleri saatli fesat bombaları? Bu adamların “değirmenlerinin suları” nerelerden geliyor, bu raporlar hangi burslarla yazılıyor? Soran var mı?

Dışişleri eski bakanlarından, Hürriyet yazarı İlter Türkmen, “Ah, artık sıkıcı bir ülke olabilsek” diye hayıflanıyor. Yunanlı bir dostu ona “Yunanistan artık sıkıcı bir ülke haline geldi. Heyecan verici hiçbir şey yok. Seçimler bile sakin geçiyor” demiş. Türkmen de bunu çok kıskanmış! Kıskanmakta da haklı; Türkiye hakikaten çok hareketli, çok tehlikeli ve problemli bir ülke. Yunanistan’ın, bizimki kadar iç ve dış düşmanları yok. Püsküllü aydınlarımız, yazarlarımız gibi ülkelerine, milletlerine ve değerlerine saldıranlar yok!

Tortular

Akıllı eşim bir benzetme yaptı; Osmanlının uzun yıllarının son döneminde ülkedeki “şişedeki” su, türlü etken ve yabancı maddelerle çok bulanmıştı. Mustafa Kemal ve arkadaşları, şişeyi sarstılar, içindekı fesatlar dibe çöktü, su berraklaştı. Ama şimdi fesatlar gene su yüzüne çıktı ve suyu bulandırıyor. En iyisi, şişeyi gene sallamak, sarsmak lazım!

Yazarın Diğer Yazıları