Seçim kabusundan kurtulalım

Sayın okurlarım, sizleri bilmiyorum ama ben 22 Temmuz genel seçimlerinin kâbusundan on gündür henüz kurtulmuş değilim. Altmış yıldan beri yurdumuzdaki oluşumları yakınen takip etmiş ve milli değerlerimize öncelik vermiş kuruluşları desteklemiş bir insan olarak bugün, tahminlerimin, beklentilerimin, düşüncelerimin, ümitlerimin, görüşlerimin ve hayallerimin suya düştüğü ilk seçim neticeleri ile karşılaştım. Otuz altı milyon seçmen vatandaşımın yarısı, benim ve düşüncelerimin karşısında oldu. Bu olgu nasıl ve niçin gerçekleşti, çözebilmiş değilim. Yalnız halkımın yarım asırdır yanlışlık yapan siyasi kuruluşlara verdiği cevapları bildiğimden ümitsiz de değilim.

Tek partili dönemden sonra, 1945’li yıllarda kurulan ve ilk genel kurulu Ankara Ulus Meydanındaki sinema salonunda yapan Demokratik Parti’nin heyecanlı günlerini yaşadım. Kurucularından Celal Bayar’ın, Adnan Menderes’in, Fuat Köprülü’nün, Refik Koraltan’ın ve Kenan Öner’in imzalarını da hatıra olarak Genel Kurul Broşürünün ön ve arka sayfalarını aldım ve günümüze kadar muhafaza ettim. Halkımızın dilinden konuşan Kırşehir’li Osman Bölükbaşı’yı saatlerce meydanlarda dinledim ve alkışladım. 1960 yılına kadar yıllarımı da halkımla beraber, CHP karşıtı DP ve Millet Partisine verdim.

1960 İhtilali’nden sonra, yürürlüğe giren Anayasa’dan faydalanan türlü görüşlü gruplar faaliyete geçti. Yerli komünistler bile partisini kurdular. Ancak beş yıl sonra, Alpaslan Türkeş’in becerisi ile Türk milliyetçileri de partilerine kavuştuşlar. Şükürler olsun ki, bugün Türk Milliyetçi Düşünce Sistemini siyasi platformda temsil eden köklenmiş ve CHP’den sonra en uzun ömürlü, kırk yaşını geçmiş siyasi kuruluşumuz var. Bütün Türk milliyetçisi ülkücülerin yardımları ve gayretleriyle günümüze kadar geldi.

Sayın okurlarım, sizlere yarım asırlık siyaset çizgimizi sunduktan sonra, son seçimlerin neticelerinde düştüğümüz kabustan da bizleri yine, halkımız kurtaracaktır. Tecrübelerimiz bunu gösteriyor. Yanlışlıkların cevabını verecektir.

Halkımız, bizleri tüketici ekonomi ile tanıştıran, ayrımcılığı teşvik edip mozaik kültürüne öncelik veren, soyguncu ve vurguncuları işbaşına getirip enflasyonu körükleyen, “Benim memurum işini bilir” gibi bize çok pahalıya mal olan, Rus ordusunun Bakü’ye girip Türk kanı döktüğünde “-Onlar şii, biz sunni’yiz” deyip kenara çekilen Turgut Özal’ın dersini vermedi mi? Milliyetçi olmayan, dinimizin de milli kimliğe izin vermediğine inanmış, çöl çadırında Kaddafi’nin azarını işiten Necmettin Erbakan’ın dersini vermedi mi? Enflasyon felaketinin en büyük müsebbibi, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar” Türk Dünyasından bahsederken, Elçibey’den iki helikopteri esirgeyen, milyonlarca Doğu Türkistan Türkü’nün kanına giren Çin Halk Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanı’na Devlet Nişanı veren Süleyman Demirel’e dersini vermedi mi?

“Toprak işleyenin, su kullananındır” - “Bir gün düdük çalınır ve tribündekiler de sahaya iner” - “Yugoslav modeli incelenmeli ve uygulanmalıdır” diyen ve milli sembolümüz Bozkurt’umuza hakaret eden Bülent Ecevit’e dersini vermedi mi?

Halkımız bir gün de, cari açığımız dört yılda otuz misli artıranlara, devletimizi dörtyüz milyar dolar borca sokanlara, vatan topraklarını, milli borsamızı stratejik kurumlarımızı, Petkim’mimizi yabancılara satanlara, Türk kültürünün ve soy şuurunu reddeden, Büyük Bozkurt M. Kemal’in Türk Milliyetçiliği görüşlerine karşı çıkan köksüzleri bünyesinde toplayanlara ve şanlı Ordu’muza dil uzatanlara da, derslerimizi verecektir. Ve bizleri de içine düştüğümüz kabustan kurtaracaktır.

Tanrı Türk’ü korusun.

Yazarın Diğer Yazıları