Gül'e yol açan Bahçeli, tarihe nasıl geçecek?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, henüz milletvekilleri mazbatalarını almadan ve parti içi kurullara danışmadan kararını açıklamış ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde toplantıya katılacaklarını, AKP’nin istediği kişiyi aday gösterebileceğini, üçüncü turda da seçebileceğini bildirmişti. 
Bazı dostlar, bu kararın Bahçeli’nin bugüne kadar verdiği en doğru karar olduğunu söylemişti!

* * *

57’nci hükümet sona ererken de Bahçeli, 2002 yılı Temmuz ayı içerisinde düzenlediği basın toplantısında MHP dışındaki parti ve gruplara AB Uyum Yasaları’yla ilgili olarak, şu çağrıyı yapmıştı:
 “Anlaşın ve yasaları geçirin, önünüz açıktır. Bu konuda samimi iseniz, 3 Kasım’da seçime gidilen süreçte buyurun gerekli düzenlemeleri yapın. İdam cezasını terör suçlarını da kapsayacak şekilde kaldırın. Anadilde eğitim ve yayın için Türkiye’nin hayrına olacağına inandığınız düzenlemeleri yapın.”
Bahçeli,  “hükümeti bozarım”  çekincesini de kaldırarak,  “AB’ye uyum”  yasalarının yolunu açtı! MHP, idamın kaldırılmasına, Kürtçe yayın ve öğretime, yabancı vakıflara Türkiye’de mülk edinme hakkı tanıyan ve azınlık vakıflarına da aynı hakkı tanıyan maddesine, daha doğrusu yasanın tümüne  “hayır”  dedi ama bu hayır ve Anayasa Mahkemesi’ne gecikmiş itiraz başvurusu, MHP’yi sorumluluktan kurtaramadı. Çünkü yolu açan Bahçeli idi!

* * *

Şimdi Bahçeli’nin, kendisini ziyaret eden Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’e  “Grubunuz arkanızda durursa 3. turda Cumhurbaşkanı seçilirsiniz”  dediği ileri sürülüyor!
Görüşme sırasında bir televizyonun canlı yayınına katılan MHP Grupbaşkanvekili Mehmet Şandır, Cumhurbaşkanının devletin kuruluş felsefesini benimsemiş bir kişi olması gerektiğini anlatıyordu!
Abdullah Gül ise 1993 yılında Ankara’da düzenlenen Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri 3. İstişare Toplantısı’nda “Ne mutlu Türk’üm diyene lafını, tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür. Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en ziyade tahribatı vermiş olan, sistemin ilkelerinin birisi de laiklik ilkesidir”  diye konuşan, yani devletin temellerini reddeden bir kişidir.
Herhalde bu sebeple olsa gerek ki, Genelkurmay Başkanlığı da 27 Nisan bildirisinde  “Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, ’Ne mutlu Türküm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır” demişti.
Abdullah Gül seçilirse Cumhurbaşkanlığına ve dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanlığına “Ne mutlu Türküm diyene”  anlayışına karşı çıkan bir kişi seçilmiş olacak!
Kurulduğundan itibaren Türk Milliyetçiliğini partinin temel program ve felsefesi olarak savunan Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli,  “Ne mutlu Türküm diyene”  anlayışına karşı çıkan birisinin önündeki engelleri kaldıran kişi olarak tarihe geçecek! Hiç ses çıkarmadan bu emrivakiyi kabul etmiş görünen MHP milletvekilleri de Bahçeli’nin sorumluluğuna ortak olacaktır!
Bu çelişkiyi gören CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu,  “Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan bir kişinin Anayasa’da yazılı devletin temel kurallarıyla barışık olması lazım. MHP, Gül’ü eleştiriyorsa oylamaya katılmamalı”  dedi.

* * *

Bu arada,  “MHP, AKP’yi DTP’ye muhtaç mı etseydi?”  diyenlere de bir çift sözüm var!
 “Ne mutlu Türküm diyene”  felsefesi ile kavgalı olan Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilirse, hem MHP’nin hem DTP’nin desteğiyle seçilmiş olacak!
Bu tutumun milliyetçilikle en küçük bir ilgisi var mıdır?

Yazarın Diğer Yazıları