Milletin MHP'ye yüklediği görev neydi?

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, “MHP, milletin kendisine yüklediği görevi yerine getirip, demokrasinin önünü açmış, AK Parti ve CHP’nin horoz dövüşünü bitirmiştir” dedi.
Millet, MHP’ye nasıl bir görev yüklemiş?
“Demokrasinin önünü açmak” görevini!
Abdullah Gül’ün önünü açmak, demokrasinin önünü açmak oluyor bu durumda!
Abdullah Gül’ü, Cumhurbaşkanı seçtirmeselerdi, MHP demokrasinin önünü kapatmış olacaktı!
Şandır, öyle diyor!
Ve seçilen Cumhurbaşkanının savunmasını da Şandır üstleniyor:
“Sayın Abdullah Gül, TBMM tarafından seçilmiştir, buna özel bir anlam yüklemenin, bunu bir siyasi partinin adayı kabul etmenin hiç kimseye faydası yok. MHP olarak biz, ’önce ülkem’ diyen bir siyasetin takipçileriyiz. Milletimizin iradesine saygı gösteriyoruz ve onun bize yüklediği görevin gereğini yerine getiriyoruz.”

* * *

Millet, MHP’ye Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmek görevini yükleyecek olsaydı, yüzde 14 oranında oy vermezdi. MHP’ye oy vereceğine AKP’ye oy verir ve onlar da yüzde 60 oyla gelerek, yine tek başlarına Cumhurbaşkanını seçerlerdi!
Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmiş olmak, MHP’ye oy verenlere saygısızlıktır!
Oysa, “AKP içinden Cumhuriyet rejimi ve ’Ne mutlu Türküm diyene’ felsefesi ile problemi olmayan bir adayda uzlaşabiliriz” mesajı verilseydi, MHP’ye oy verenlerin beklentisi de bir nebze olsun karşılanmış olurdu.
Tabii, toplumsal muhalefetin öncülüğü ve özellikle Cumhuriyet mitinglerinin düzenlenmesi sola bırakılmış olmasaydı, MHP’nin oyları yüzde 14’te kalmaz, AKP de yüzde 47’ye dayanmazdı.
Bazı okuyucularım MHP ile ilgili bunca eleştiri yaparken BBP’ye ve Muhsin Yazıcıoğlu’na niçin hiç dokunmadığımı soruyor!
Allah aşkına BBP mi kaldı ki eleştireyim? Yazıcıoğlu, partisini ortada bıraktı ve bağımsız aday oldu, seçildi. Abdullah Gül’e oy da verdi! Kendi defterini kendisi kapattı!
Sembolik davranışlar
Herkes Genelkurmay Başkanı’nın veya komutanların sembolik davranışlarını takip ederek bir anlam çıkarmaya çalışıyor!
Bu saatten sonra sembolik davranışların hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur! Komik oluyor!
Üstelik bazıları artık, “Askere açık mektup: Peki siz kim oluyorsunuz?” bile diyebiliyor!
Bazıları da Türk Silahlı Kuvvetlerini bölücülükle, hatta Şırnak’ta kimyasal silah kullanmakla suçlamak cüretini bile bulabiliyor!
Bu cüretin sebebi, 27 Nisan bildirisinin bildiri olarak kalması, gereğinin yerine getirilmemesidir. Kaldı ki giriş ve sonuç dışında, bildirinin Kutlu Doğum Haftası ile ilgili bölümü, AKP’nin oy artırmasına yaramıştır. 

Everest tepesi!

Bazı gerçekleri, takke düşüp kel görünmeden önce, “takke düşecek, kel görünecek” diye açıkladığınız zaman, yalnız kalıyorsunuz! Öngörüleriniz doğrulandığında, daha önce size öfke duyanların en az yarısı pişman oluyor ve hak vermeye başlıyor! Şimdilik bu hak veriş, yüzde 51 düzeyindedir. Bana gelen mesajlardan çıkan sonuç budur!
Bir çözüm üretebilmek için, bu tablo yeterli değildir! Gerçeklerin herkes tarafından bütün çıplaklığıyla görülmesi de yetmez! Eylem gereklidir eylem!
Eylemden kastım, elbette demokratik tavırdır. Ama demokratik tavır göstermek bile çoğu zaman yürek işidir!
Herkes yüreğini ortaya koyarsa çözüm üretilebilir. Dündar Taşer’in belirttiği gibi, “Everest tepesi, Gor çukurundan yükselmez, Himalayalar gibi bir zeminden yükselir!”
“Zeminin müsait olmasını mı bekleyeceğiz?” diyenleri duyuyorum!
Ne yapayım ki başarı için başka çare yok!

Yazarın Diğer Yazıları