Hayırlı Ramazanlar...Ülküdaşlarımdan yankılar...

Benim azîz gönüldaşlarım, nihayet Cenab-ı Hakk’ın izni ve Hz. Peygamber dûasıyla, mübârek kılınan “Üç Aylar”ın ilk ikisini,  Recep ve Şaban’ı idrak ettik ve “on bir ayın sultanı” Ramazan’a kavuştuk. Allah (cc) bütün ibâdet ve dûalarımızla beraber oruçlarımızı kabûl eylesin. Dün Ankara’da bir katliâma sebep olmadan tesirsiz hale getirilen, bir semti yok edecek kadar etkili o patlayıcıyı zamanında fark eden Emniyet kuvvetlerimizi can-ı gönülden tebrîk ediyorum. İnşallah bu mübârek ayı huzurumuz bozulmadan, yüreklerimizi dağlayan şehit Mehmetçik haberleri işitmeden geçiririz. Kerkük’ten Karabağ’a, Filistin’den Doğu Türkistan’a, zulüm altında ve yoklukla karşı karşıya bulunan bütün soy ve din kardeşlerimizin kurtuluşuna vesile olsun bu mübârek günler...
Dostlarım, Ramazan ayının bu ilk gününde, “milleti yüceltme dâvâmıza” hayırlara vesile olması dileğiyle, her biriyle aynı gönül iklîmini paylaştığımız ülküdaşlarımdan gelen e-mektup ve mesajları, hiçbir yorum katmadan “Gün Işığı” na misafir etmek istiyorum...

’12 Eylül mağdurlarına vefa...

 “Değerli ağabeyim Servet Kabaklı,12 Eylül dönemini ve Ülkücü şehitlerimizi anlatan ‘12 Eylül zulüm dönemi şehitlerine rahmet’ yazınızı gözyaşları içerinde okudum.
Sizin de söylediğiniz gibi aradan 27 yıl geçmiş ama yaraları ilk günkü gibi taze, acıları hâlâ yürekleri dağlayacak kadar yanık...Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in; ‘En kötü demokrasi en iyi ihtilalden daha iyidir’ sözünün doğruluğu, 12 Eylül zulüm devrindeki uygulamalarla ve maalesef vatan evlatlarının damarlarından çekilen kanla tescîl edilmiştir. Ne hazindir ki 12 Eylül ihtilalini gerçekleştirenlerin marifetiyle vatan hainleriyle vatanseverler bir tutulmuş, tabir yerindeyse baba bildiğimiz devletin sillesini ülkücüler yemiştir.
Ülkücü Hareketin çilekeş mensupları, ‘Bayrağımız inmesin, Türkiye bölünmesin, komünist uydusu olmasın’ diye kimi genç yaşta daha taze bir fidanken şehit olmuş, kimi de C-5lerde işkenceler görerek Yusufiyelerde çile çekmişlerdir. Yahya Kemal’in bir şiirinde ifade ettiği ‘Ölenler öldü, kalanlarla muzdarip kaldık, Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık’ sözü, o kara günler için ve maalesef bugünler için sanırım söylenebilecek en güzel ifadedir.
Servet ağabey, yazınızda sizin de üzerinde ısrarla durduğunuz gibi o dönemleri yaşayan ülkücü ağabeylerimizin, o çile ve zulüm dolu günleri kitaplaştırmaları, romanlaştırmaları, o günleri yaşamamış genç kuşaklar için elbette çok önemlidir. Fakat özellikle MHP Genel Merkezi’ne konuşlandırılan malûm yönetim, 12 Eylül mağdurlarına gereken vefa ve saygıyı göstermek bir yana, bu büyüklerimizi dışlamak ve horlamak için her türlü operasyonu yapmaktan çekinmemiştir. Esas acı olan da budur.  Evet, 12 Eylül mağdurları çileye Allah (cc) rızası için talip olmuşlardır. Ülküdaşlarımız arasında kimseye imtiyazlı davranılsın diye bir düşüncemiz zaten olamaz. Ancak Genel Başkan Bahçeli ve yakın çevresi, partiye sonradan girenleri el üstünde tutar ve Meclis’e taşırken, ülkücüler aday listelerinde sadece dolgu malzemesi olarak kullanılmıştır. Sizin de yazdığınız gibi işte bu ‘monşer starlar’ şimdi Sayın Bahçeli’ye kılavuzluk yapıyorlar. ‘İp atma - atlama ve nihayet Söğüt gölgesinde huzur bulma dersleri’ işte bu kılavuzlar tarafından verilmektedir. Bizler şu sıralarda adına “Ülkücülük” denilen bu yüce dâvânın da gözümüzü kırpmadan, bağrımıza taş basarak oy verdiğimiz MHP’den dışlanması korkusunu yaşıyoruz ne yazık ki... Allah (cc) kaleminize kuvvet versin.
Ali Rıza Kaya - ADANA”
*
 “Değerli büyüğüm Servet Ağabey,
Yazılarınızı uzun süreden beri takip eden mânevî kızlarınızdan biriyim.  Bugünkü yazınızı gözyaşlarım süzülerek okudum. 12 Eylül 1980 öncesinde ve sonrasında şehit olan bütün ülkücü ağabeylerime, ablalarıma ve elbette Müslüman Türk Milleti’nin bekası uğruna can vermiş bütün şehit ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Kabristanlarda bayraklı şehit mezarlarını gördükçe buruk bir gurur yaşıyorum. İnşallah Ülkücü şehitlerimizin kabirlerinin bakımını ve onların geride kalan acılı yakınlarına saygıyı da ocak ve parti yetkilileri ihmal etmezler.
Sevilay DEMİRTAŞ / İSTANBUL”

‘Ülküdaşa nezâket yok!..’

“Servet Bey, öncelikle Yüce Mevlam kaleminize, yüreğinize güç versin. Daha önce sizi Tercüman Gazetesi’nde takip ediyordum şimdi ise Yeniçağ okuru oldum. Artık 2 tane Yeniçağ Gazetesi alıyorum; biri evimize, biri işyerime.
Servet hocam, sözü fazla uzatmadan ve çok değerli vaktinizi almadan doğrudan konuya girmek istiyorum...
 MHP ‘Genel Başkanı’ Sayın Devlet Bahçeli’nin DTP’lilerle ve haklı olarak telefonlarına çıkmadığı Sayın Başbakan ile tokalaşması üzerine birkaç satır bir şey yazmak istiyorum.
Devlet Bey’in ayağına kadar gelip, önünde ceket ilikleyerek saygı ile eğilen PKK’nın legal uzantısı DTPlilerin elini kerhen ve ülke menfaatleri icabı sıkmak zorunda kaldığını düşünüyorum. Beni asıl üzen, Bahçeli’nin DTP’lilere gösterdiği ‘uzatılan eli havada bırakmama’ nezâketinin binde birini kendi ‘ülküdaşlarına’ göstermemesidir. Rahmetli Başbuğumuzun evladım dediği ve ‘Asrın Dede Korkut’u’ Ozan Arif’e ve kendilerini tenkîd eden diğer dâvâ adamlarına yapılan ve yaptırılan hakaretler, iftiralar, yasaklar ayan beyan ortadadır. Elbette yalnızca bunlar değil beni ve diğer ülküdaşlarımızı üzen... 22 Temmuz seçimleri öncesinde nefis putlarını bir türlü kıramayarak BBP ve ATP ile ittifak için bir adım atmaması da bu harekete yıllarını vermiş bizim gibi 12 Eylül gazisi ülkücüleri derinden yaralamıştır. Bu konuda elbette yalnız Devlet Bahçeli sorumlu değildir, aynı şekilde önce en kritik zamanda Başbuğumuz’u terk eden, nihayet bu seçimlerde de partisini bırakıp bağımsız aday olarak gemisini kurtaran(!) Muhsin Yazıcıoğlu’da sorumludur.
‘Bay Teslimiyet’ Erdoğan’ın, biz Ülkücülere ve MHP’ye yaptığı son hakaretler, halen he-
pimizin kulaklarındadır. Genel Başkan’ın, Seçimler öncesinde haklı olarak ağır ithamlarla eleştirdiği Tayyip Erdoğan ile Söğüt Şenliklerinde yan yana birlik mesajı vermesi, devletimizin zirvesi açısından sevindirici bir durumdur. Ancak Sayın Bahçeli ‘Teslimiyetçibaşı’ Erdoğan ile yakınlaşmasının seviyesini iyi ayarlamalı, 57. Hükûmet döneminde olduğu gibi baston görüntüsü vermemelidir. Elbette biz CHP gibi uzlaşmasız, demokrasiyi zedeleyecek bir muhalefet beklemiyoruz. Fakat Türk Milliyetçiliği’ne yakışan ilkeli, dürüst ve yiğit bir muhalefet tarzı arzuluyoruz.
Saygılarımla Mehmet KAYMAZ / KONYA”

“Selamün Aleyküm Ağabey; ben daha 18 yaşımdayım. Bütün şehitlerimizi kalbimde yaşatıyorum. Sana bir ülkücü olarak namus sözü veriyorum. İleride Allah (cc) nasib ederse benim çocuğum da, torunum da bu duyguları yüreğinde yaşayacak, yaşayışına yansıtacak. Allah’a emanet ol ağabey...
Furkan KÜTÜKÇÜ”

Yazarın Diğer Yazıları