Heykeltraş Kanonika'ya

Sayın okurlarım bugün Ramazan ayımızın ilk günü. Milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum, sizleri de günlük konularımızın karanlığından ayırmak istiyorum. Ve bugün İstanbulumuzun Taksim abidesini yapan heykeltraşdan bahsetmek istiyorum.
Fakat şu iki konuda affınıza sığınıyorum;
Birincisi, “Ne günlere ve kimlere kaldık?” diye düşünürken, Bülent Arınç’ın TBMM Başkanlığı görevinin sona erdiği günlerde “Beni beğenmeyen kızını vermesin” başlıklı açıklamasında, “Kimsenin çantasını taşımam, kimsenin cebinde dolaşmam, illa kırmızı plaka olsun anlayışım yok, kendi gücüme güvenirim” diyerek yandaşlarına sataşıyor ve bugüne kadar hiçbir Meclis Başkanından duymadığımız deyimlerle karşılaşıyoruz. Ve “Bu devirde zaten çantası taşınacak adam kalmadı ki...” diyoruz.
İkincisi de, anayasa taslağı ve oylaması ile ilgili; Anayasa’mız adı üstünde, yasalarımızın anasıdır. Milletimizi doğurup büyüten fikirlerin özetidir. Cumhuriyetimizin tapu senedidir. Dikkatli saklanmalı ve her türlü kötülüklerden korunmalıdır. Anayasa ile oynamaya gelmez. Alakalıları uyaralım; 22 Temmuz’da bizleri tuzağa düşürenler, doymadıkları için 21 Ekim’e hazırlık yapıyorlar. Söylemesi bizden.
Şimdi, konumuza dönelim; İstanbul Taksim Cumhuriyet Anıtı İtalyan Heykeltraşı Kanonika tarafından yapıldı ve seksen yıl önce, 8 Ağustos 1928 günü törenle açıldı.
Ankara Ulus meydanındaki temel taşları Bozkurt başları ile süslenen Zafer Anıtımız da, Avusturyalı Heinrich Krippel tarafından yapıldı. Afyon anıtı da onun eseridir.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında anıtlarımız gibi büyük yapıtlarımız da yabancı mimarların eseridir. Ankara 19 Mayıs Stadyumu ve İstanbul İnönü Stadı İtalyan mimarı Vietti Violi tarafından, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi ile Atatürk Lisesi de yine İtalyan Mimar Bruno Tant tarafından yapılmıştır.
Şükürler olsun günümüzde artık bu konuda yabancılara ihtiyacımız kalmadı. Kendi anıtlarımızı ve yapıtlarımızı yapacak yetenekli gençlerimiz yetişti. Rahmetli Mithat Cemal Kuntay’ın Taksim Cumhuriyet Anıtının mimarı Kanonika’ya yazdığı, hepimizin hislerine tercüman olan güzel şiirini sizlere sunuyorum.
Kanonika’ya
Elbette bilirsin,onu herkes gibi kimdir,
Lakin onu sen anlayamazsın o; bizimdir.
Bilmem ki bu ellerle o temsil edilir mi?
Her neyse... nedir malzememiz taş mı, demir mi?
Mermerse eğer cansız olan rengine nur at,
Yok tunç ise bünyani avuçlarla alev kat.
Yıldızları meczet gece renginde demirse,
Yansın içi nisyan onu, haşa, kemirirse.
Yıldızlar, alev oklu fecirler avucunda,
Bir meş’ale olsun kürenin binbir ucunda!
Nabzındaki kan taştaki nabzında da vursun;
Gökten iniyormuş, uçuyormuş gibi dursun!
Hayretle bakıp seçmeyelim kol mu kanat mı?
Dinlediği bir dal mı cihan, bindiği at mı?
Sırtında tutuşsun da, uçuşsunda şafaklar,
Tarihe “benimdir” diye bassın o ayaklar.
Hür başların ikbali biriksin de başında,
Kurtardığı bayrak alev olsun bakışında.
İnsan boyu olsun fakat eflake sürünsün,
Göğsünde de bir milletin eb’adı görünsün.
Dağ parçalarından da mehib olsun omuzlar
Sırtında bütün mamelekim var, vatanım var.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları