Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Yemin, özgürlük ve Atatürk!

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma” diye yemin edeceksiniz! Ardından da devleti bölmeye çalışanlara çanak tutacaksınız, egemenliği AB’ye devre hazır olduğunuzu açıklayacaksınız ve Atatürk milliyetçiliğine karşı çıkacaksınız! Baylar, siz gerçekten neyin üzerine yemin ettiğinizin farkında mısınız? Yoksa siz bu tavırlarınızla resmen “yemin falan bizi bağlamaz biz formalite icabı böyle sözler ederiz” mi demiş oluyorsunuz? Eğer öyle değil de gerçekten inanarak yeminin etmişseniz, mevcut davranışlarınızla yemininizin gereğini yerine getirmekde zafiyet göstermiş olmuyor musunuz? Yeminine sadık kalmayanların vatandaşlara verdiği sözlere sadık olması beklenebilir mi?
Ettiği yemin henüz kulaklarda çınlarken hazırlıkları süren anayasa tartışmaları konusunda edilen yemine tamamen karşıt radikal tekliflerle ortaya çıkanlardan bazılarının durumu anlaşılırdır. Zira onlar gerçek yemini çok daha farklı yerlerde de yaptıkları bilinmektedir. Etnik ırkçılık yapanların daha doğrusu teröristler ile kendi aralarına mesafe koyamayanların durumu tamamen böyledir. “Biz PKK’ya ” terör örgütüdür “ diyemeyiz, bu kendimize hakaret olur” diyenleri bu kategori içinde değerlendirmek mümkündür. Adam resmen “biz PKK’yız, PKK’dakiler de bizim kardeşimiz” diyor. O halde onların anayasada kendilerine daha doğrusu PKK’ya sağlam bir alt yapı inşa etmeye çalışmaları doğaldır. PKK dağlarda TSK’ya, TC’ye, Türkçeye, Milli devlete ve Türk milletinin bütünlüğüne karşı kanlı bir mücadele veriyor. Onların bu bağlamda TBMM’de ettikleri yeminin üzerine bir bardak su içmiş görünmeleri son derece doğaldır.
Bu anlamda sivil bölücülerin Türklük kavramına saldırmaları, Türk milletini etnik bir guruba indirgemeye çalışmaları anlaşılırdır. Türkçeyi devlet dili değil de “resmi dil” olarak kayda geçirmek ve anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini değiştirebilir kılacak türden teklifler ortaya atmalarının amacı bellidir.
Dağ yemini yapanlarla AB yemini yapanların aynı noktaya saldırmaları ilginç değil midir? AB’nin yarım milyon euroluk fonlarından yararlananlar ya da ABD’nin himayesine mazhar olanlar elbette sahiplerinin hoşuna gidecek taleplerle ortaya çıkacaklardır. Milli devletin bölücülük ve uluslar arası şirketler yararına yağmalanmasına neden olacak her türlü teklifi onlar ortaya atacaklardır. İşte “Atatürk” takıntısı olanların, AB ve ABD’nin fonlarına tutunmuş olanların durumları böylesine bir sürecin ürünüdür. Bunların bir çoğu AB ve ABD’ye dolarla tutunmuşlardır. Yani kimisi varlığını AB fonlarına, kimisi de kariyerini ABD’ye borçlu olmasına karşın bir de ortaya yere çıkıp “özgürlüğü her şeyin üstünde” tuttuklarını söyleyip sözüm ona daha da liberal bir anayasa yapılmasını istemektedirler. Bu zatlara sormak lazım gerçekten siz özgür ve bağımsızlık nedir bilir misiniz? Bunun için hangi cephede mücadele verdiniz? Neoliberal ideolojiye tapınmanın bir anlamda ABD ve AB çıkarlarına da bağlı olmak anlamına geldiğini bilmiyor musunuz?
Bu zatların Atatürk takıntısının altında yabancıya duyulan gönüllü bağlılık sendromu vardır. Çünkü Atatürk Türk milletinin Anadolu coğrafyasındaki egemenliğini, özgürlüğünü ve bağımsızlığını yok etmek isteyen Batılı emperyalistlerle savaşmıştır. Bu anlamda, Atatürk adı her şeyden önce özgürlük, egemenlik ve bağımsızlığı anlatır!
Adamlar bir yandan AB fonlarına göbekten bağımlı, ABD’den ithal neoliberal ideolojiye ise adeta tapınır ölçüde  “kesin inançlı”  diğer yandan da aynı adamlar özgürlükten bahsediyorlar. Özgürlük her şeyden önce ideoloji uşaklığını, yabancı tahakkümünü ve yabancı yönlendirmesini reddetmek demektir. Siz, sizi kimin yönettiğini bile umursamıyorsunuz!  Kendisini özgür kılamayanların ülkeyi özgür kılmaları mümkün mü?

Yazarın Diğer Yazıları