Demokrasi, Atatürk'ün yerine Bush'un ikamesidir

Demokrasi nedir?
Bu satırları yazan kişi için demokrasi, “cüzî irade” dir.
Oysa demokrasi bu topluma, “Küllî irade”  diye takdim ediliyor. Bu bir çıkmazdır, çünkü,  “Küllî irade” her şeyi yoktan var edenin iradesidir. Öyleyse, “Cüzî” asla “Küllî” nin yerini alamaz. Buna kimsenin, buna hiçbir anayasanın, buna, insanoğlu eliyle kurulmuş hiçbir kurumun, hiçbir felsefenin, hiçbir ordu veya ordular toplamının gücü yetmedi, yetmez.
Biliyorsunuz “Demokrasi” bize Batı’dan geldi.
Peki biz buna niye  “Batı” diyoruz.
Meselâ İslâm için niye  “Güneyden geldi” demiyoruz da, “Demokrasi” yahut “Laiklik”  ve benzeri ithalatlar için, “Batı” dan diyoruz. Çünkü işin adını doğru koyduğumuzda, yani “Batı” yerine “Hıristiyan âlemi” dediğimizde mensubu olduğumuz toplumdaki “Cüzî irade” ler, teslim olduğu yahut aidiyet duyduğu “Küllî irade” adına, “İstemem, kalsın!” diyecektir.
Peki bir şey iyi ise bunun hangi yön, hangi kültür ve medeniyetten geldiği önemli mi?
Elbette ki değil amma söz konusu olan şey  “Demokrasi” gibi, “Yerine başka bir sistem teklif etmek” hatta, “Düşünmek bile” suç, ayıp ve gayrı ilmî sayılan, “Kudreti kendinden menkul”  bir kavram, bir “ilaç” ise, “Biz kullandık iyi geldi, sen de kullan!” diyenlere, Türk milleti gibi bir milletin, “Hele bu ilacı ben bir tahlil ettireyim!” demesi gerekir(di). Ciddi bir tahlil sonucunda görecektik ki, “Ben kullandım, sen de kullan” diyenlerin, aslında bu ilacı hiç kullanmadıkları, yahut çok düşük dozlarda kullandıkları, neşet ettiği coğrafyada bile “şifa” diye önerilen “Demokrasi”  ilâcının, ilaç olarak değil, kutu olarak, bizim kodlarımıza göre tedavülden kaldırılmış Tevrat, İncil ve bizim hiç bilmediğimiz emperyalizmi gizleyip şifa diye emzirmek için pazarlandığı, netleşiverecekti.
Nitekim “Türk(!) Demokrasinin ilk adımı” diyebileceğimiz Tanzimat Fermanı için, ne diyordu zamanın Fransız Sefiri Engelhardt:
 “- Tanzimat’ın asıl maksadı; İslâm milletinin içtimâî yapısını asırlardan beri mânevî ve siyasal bakımdan uzak yaşamış olduğu Hıristiyan milletlerin içtimâî yapısına yaklaştırmaktı.”
İşin özü dün budur, bugün de budur.
Tanzimat’la başlayan bu yolculukta Türkiye, “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır” noktasından gelmiş, “Mevzubahis demokrasi ise gerisi teferruattır” duvarına dayanmıştır. Milli kültür teferruat haline gelmiş, Türkçe teferruat haline gelmiş, İslâm teferruat haline gelmiş, Bayrak teferruat haline gelmiş, milli ekonomi, milli ordu teferruat haline gelmiş, vatan mevhumu teferruat haline gelmiş, velhasıl, millet fertlerinin cüzî iradelerinin kıblesi olan Külli İradeye sırt dönülmüş, “Batı” nın, (Milletimizin mensup olduğu Külli İrade tarafından tedavülden kaldırılmış) Tevrat, İncil ve emperyalizmin küllî iradesine teslim olunmuştur.
Bu haliyle demokrasi, emperyalizmin içimizde kendi adına hırsızlık yapanın eline verdiği “iz bırakmama eldiveni” haline gelmiştir.
“Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesidir” derler, inanmayınız.
Demokraside halk yoktur, sadece “varmış gibi” dir.
Pratikte Demokrasi, Türkiye’yi sömürgeleştirme ve Türk milletini Hıristiyanlaştırmaya, “Türk halkının alet edilmesi” ne dönüşmüştür.
Anlaşılması için işi netleştirelim.
Bir kişi darbe ile ülkeyi ele geçirip bütün varlığımızı daha dün bu ülkeyi işgal etmiş Haçlılara üç beş milyar dolara satsa ve Türkiye’yi misyonerler için cennet haline getirse o kişi erinde geçinde hesap verir belki de ipte sallanır, amma aynı şey, o güçlerle işbirliği yapan ele geçirilen  “demokrasi eldiveni” ile yapıldığında, geride  iz bırakılmaz, hesap soracak kişi bulamazsınız, çünkü bu soyguna, bizzat milletin kendisi, yani senin benim “cüzî iradem” âlet edilmiş ve,  “Halkın tercihi bu, ne yapılabilir ki” denmiş, dedirtilmiştir.
Oysa böyle bir şey “halkın tercihi” olabilir mi!
Velhasıl “Demokrasi” ilacı ile milletler öyle bir dönüştürülür ki, meselâ Türk milleti gibi bir millet için bile Claudia Roth’un söylediği Mustafa Kemal’in, George Bush’un’un Evangelist görüşleri Hz. Muhammed(s.a.v)’in görüşlerinden daha fazla uygulama alanı ve müşteri bulabilir de, millet bunun farkına bile varmaz, varamayabilir.

Yazarın Diğer Yazıları