"Özde" ve "sözde"

Türkiye bir çelişkiler yumağı. Önce “öz” ve “söz” , bütün konularda, devletin tepesinde, çelişiyor. “Yeni” Anayasada, “Cumhuriyetin” ve “Türklüğün” tanımlanmasına ve Güneydoğu sorununa ve terörle mücadeleye kadar... Hatta protokolde, “türban” sorununa kadar! Ve de aynı günde, bir tarafta Cumhurbaşkanının, diğer tarafta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, söylediklerine kadar!
Ortak bir şey vardı: “Korkulması gereken şeyin korkunun kendisi olması!” Ne var ki, ikisinin de korkulacak hususlar konusunda tanımlamaları da, çelişkili.

Paşa’nın konuşması

Yaşar Büyükanıt Paşa’nın geniş kapsamlı konuşması, daha önce Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un konuşması, nitelik ve içerik bakımından, TSK’nın yüksek komuta heyetinin ve Akademilerin hangi seviyeye geldiğini gösterdi. Yarının komutanları Paşa’nın bu konuşmasını anlayacak ve bundan ders alabilecek seviyededirler. Kısacası, Paşa da bunu bildiği için, bu kadar kapsamlı, muhtevalı ve derin bir konuşma yapmıştır.
Ve de söylemeden edemeyeceğim; bu konuşma, Büyükanıt Paşa ile selef Hilmi Özkök Paşa arasındaki farkı da, ortaya koymuştur...
Bu “sözlerde” derin bir “öz” vardı. “Herkesin” bu “özü” algılayabilecek düzeyde olmadığı, mâlum. Ama, belki yanlarındaki danışmanlar anlayabilecekleri düzeye indirgerler!
Ancak bu uzun konuşmada, asıl muhatabını bulacak iki taş vardı. Liderlerin, “vizyonu” ve “karizmatik” olmaları hususunda! Bunların, “ters kavramından” , “mefhumu muhalifinden” son olayların ve bazı hanımların Başbakan Erdoğan’ı “karizmatik” bulmalarının ışığı altında, anlaşılması kolay şeyler var.

Karizma
 
Bakın Büyükanıt Paşa “karizmatik lideri” nasıl tanımlıyor: 
“ Karizmatik lider; ekip çalışmasını sevmez. Tüm sistemi, liderliğini sürdürecek şekilde yeniden yapılandırır. Üstelik sisteme inanmaz...  ‘Vazgeçilmez adam’ı oynar. Herkesi, kendisi gittiği zaman işlerin karışacağına inandırır... Hayal gücü -vizyonu- ileriye değil, geçmişe yöneliktir... Yetenekli insanları çevresinden uzaklaştırır... Tipik bir narsisdir. Kendinden başka kimseyi beğenmez.”
Paşa, “İsim saymak istemiyorum” diyor ama acaba kimi tarif etmiştir dersiniz?
Bu konuşmadan sonra liboş takımı “Asker gene siyasete karıştı ” diyecekler ve yabancılar “işgüzar” generallerden söz edeceklerdir. Ama şu sırada Türkiye en tehlikeli dönemecinde “iş” bilmezlerin yönetiminde iken, komutanların Anayasal işleri ve görevleri “karışmak” !

Ve çelişkiler
Bugünkü “bağlamın” çelişkileri özetle: Askerlerimiz, koruyucular, bebekler, PKK tarafından öldürülürken, iktidar teröristlerle mücadeleyi, önce ABD’ye, sonra da kuklalarına ihale ediyor... Cenaze törenleri yapılırken, Devletin İçişleri Bakanı beşuş çehreyle ve törenle, içinde “sıcak takip” maddesi olmayan anlaşmayı, iftiharla imzalıyor. Ve Başbakan da bu madde “zamana yayıldı” diyor... Hangi “zamana” kadar!
Ve “çelişki” mi istersiniz; şu sırada Diyarbakır’da Alman Vakfı’nın organize ettiği (Orada ne işleri var ki) toplantıda Başbakan “yasal” olarak TBMM’ye geldiklerini söylediği, PKK’nın siyasi vekilleri ve Mısır Çarşısı bombacısı, ’incik boncukçu’ Pınar Selek kızımız, silahları bırakmaktan söz edebiliyorlar! “Çelişkiler” listesi, gene Başbakanın yürümekte ısrar ettiği, kriteriyle TC’yi yıkmaya çalışan AB’ye kadar uzanıyor! Ve nereye kadar!

Yazarın Diğer Yazıları