Ziya Gökalp’i bugün kaybettik

Sayın Okurlarım, bugün 25 Ekim.
Büyük Bozkurt M. Kemal Atatürk’ün  “fikir babam”  dediği Diyarbakır’ın meyvesi Türkçü Ziya Gökalp’in, ölüm yıldönümü.
Siyasi iradeden mahrum olduğumuz bu günlerin acısını yaşarken, gençlerimizin pazar günkü lig maçlarında tribünlere astıkları ve taşıdıkları sözcükler, beni bugün Diyarbakır’a Ziya  Gökalp’e ulaştırdı;  “Türk-Kürt kardeştir, bölücüler kalleştir” - “Hepimiz Mehmetçiğiz.”
Türk’lüğünden gurur duyamayan Türkiyeliler’in zaaflarından istifade ederek yurt içinde ve dışında faaliyetlerini artıran bölücü hareketin merkezi haline getirilen güzel Diyarbakır’ımızda 1876 yılında bir genç doğdu. Ondört yaşında, şehrindeki Askeri Rüştiye’yi, onsekiz yaşında da Askeri İdadiyi bitirdi.
Meşrutiyet’ten sonra yurdumuzda başlayan Türkçülük Akımı’nın öncüleri, Kazan Türkü Yusuf Akçura, Azerbaycan Türkü Hüseyinzade Ali Bey ve Ahmet Ağaoğlu ile Ziya Gökalp ve arkadaşları  “Türk Düşünce”  ve  “Siyaset Hayatı” nı etkileyen  “Milli Edebiyat Akımı” içinde verdikleri eserlerle, edebiyatımızın biçim ve dil yönünden yenilenmesini sağlayan Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin faal üyesi olarak çalışmışlar ve yeni kurulan  “Türk Ocağı” nın bünyesinde toplanmışlardır.
“Türk Yurdu”  ve “Yeni Mecmua”  yolu ile Türkçülük akımının ilkeleri saptanmış ve çağdaş uygarlık karşısında yanlı bir senteze varılmasını şart koşan  “Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak” görüşleriyle, dönemin düşünce ve siyaset hayatımıza yön vermişlerdir.
Ziya Gökalp, Cumhuriyetimizin ilanından sonra, milletvekili olarak görev yapmış, makaleleri ile  “Türkçülük Fikriyatı” nı işlemiş ve Cumhuriyet Türkiyesi’nin temelini oluşturan  “En büyük Türk düşünürü” olmuştur.
Yeni genç Cumhuriyetimizin bütün yeniliklerinde, O’nun düşüncesi emeği ve etkinliği vardır. En büyük eserlerinden birisi olan  “Türkçülüğün Esasları”  Cumhuriyetimizin şeklini ve istikametini tayin etmiştir. Atatürk İnkılapları’nın temelinde O’nun fikirleri vardır. Türkçülüğü,  “Türk Milleti’ni Yükseltmek”  olarak tarif etmiştir.
Altınışık, Türk Töresi, Türkçülüğün Esasları, Doğru Yol gibi temel eserlerinden sonra hazırladığı  “Türk Medeniyet Tarihi” nin basıldığını göremeden bundan 83 yıl önce 25 Ekim 1924’te kırksekiz yaşında iken hayata veda etti.
Güzel meyveler vermeye başlayan genç fidanların, meyvesiz ağaçlardan önce kesilmesinin acısını, en çok o cins meyveyi sevenler duyarlar. Gökalp’in de genç yaşta ölümünün acısını, en çok Türkçüler duymuşlardır. Tıpkı; Erol Güngör’ün, Mehmet Eröz’ün, Dündar Taşer’in, Dr. Recep Doksat vb.. “Türk Milliyetçi Düşünce Sistemi” nin temel taşını örecek genç ideologlarımız gibi...
Gökalp’in uçmağa varmasından dört gün önce, tedavi gördüğü hastaneye M. Kemal Atatürk bir telgraf çekmiş ve “Türk Mütefekkiri Ziya Gökalp Beyefendi” diye ithaf ederek Avrupa’da tedaviye ihtiyaç duyulduğunda bütün masrafları üstlenmeye hazır olduğunu bildirerek, Türk Cumhuriyeti’nin temel fikir yapısının ustasına karşı sevgi ve saygısını göstermiştir.
Diyarbakırlı Türkçü Gökalp’in bölücülere cevabı;
“Sorma bana oymağımı, boyumu. Beşbin yıldır Millet gibi yaşarım.
Deme bana Oğuz, Kayı, Osmanlı. Türk’üm, bu ad her unvandan üstündür.”
Türk Dünyasına sırtını çevirip, Arap Dünyasında dolaşan ve AB kapı bekçiliğinde sıra bekleyen köksüzlere cevabı;
“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan. Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir Turan.”
Tanrı Türk'ü korusun.

Yazarın Diğer Yazıları