Onursuz bir sefillik

KÖY’ün denizinde Ülker’le yüzüyorduk.
Açıktan yaklaştığımız bir “beach” li motelin önündeki iki direkten birinde Türk bayrağı vardı, ötekinde Avrupa Birliği’nin 12 yıldızlı bayrağı. Koya gelen yabancı teknedekiler, bu bayrakları görerek, Türkiye’nin AB üyesi olduğunu düşünebilir miydi? Görenin zekásına, ferasetine kalmış bir şey artık!
Avrupa Birliği bayrağını Ülker’e göstererek, “Enser’in Düğünü!” diye bağırdım.
Ülker katıla katıla gülerken su yuttu.

* * * 

Enser, Ülker’in teyzelerinden birinin kocasıydı. Ama bunun öncesi epeyce şenlikli.
Olay geçen yüzyılın başında Yunanistan’ın Gümülcine (Komotini) kentinde geçiyor.
Enser adlı bir kabadayı, Ülker’in teyzesine uzaktan áşık oluyor. Kızın babası o sırada politik nedenlerden dolayı Yunan hapishanesinde.
Kızı istemeye adamlar gönderiyor.
Kızı vermiyorlar. “Babası hapiste olan kız hiç evlenir mi?” diyorlar.
Ama Enser yılmıyor. Durmadan eşraftan birini gönderiyor.
Kızı vermiyorlar.
Sonunda, kendi kendine düğün yapmaya karar veriyor Enser. Davulcu-zurnacı, saz heyeti falan tutuyor. Evin tam karşısında düğün derneğini kurduruyor, masalar donattırıyor, konuklar çağırıyor. Davetliler durumu biliyorlar ama sıkıysa uymasınlar Enser’in davetine, dünyayı zindan eder.
Çalgıcılar evin önüne gelip düğün havaları çalıyorlar. Aile çalgıcıların üzerine sıcak su, soğuk su döküyor. Çalgıcılar gerisin geri kaçıyorlar. Ama köşe başında Enser elinde tabanca beklemekte. Bunun üzerine çalgıcılar tekrar kız evinin önüne...
Günlerce bu kovalamaca devam ediyor. Hapisteki babaya haber gidiyor.
Sonunda, nasıl oluyorsa oluyor, Enser muradına eriyor.
Ben Enser’i görmedim. Torunlarını gördüm. Hepsi zindan delendi, hepsi ekmeğini taştan çıkartıyor, tuttuğunu kopartıyordu. Hoş sohbettiler, iyi masa donatıyorlardı.
Enser, “çivi” demektir!

* * * 


Sözünü ettiğim AB bayrağını motelin önünde görünce aklıma Enser’in düğünü geldi nedense. Acaba Enser’in düğünü yöntemini biliyor muydu Anadolu Türkümüz, Türklerimiz?
Bu özentiyi, bu aculluğu anlamakta güçlük çekiyorum.
Bana marka korsanlığı, marka taklitçiliği gibi geliyor. Gucci-Mucci çantaları gibi.
Türkiye’de ne pahasına olursa olsun, AB’ye girmek isteyenlerin hali geliyor gözümün önüne. Onursuz bir sefillik!
Bu yazıyı yazarken farkına vardım: Yanılmışım! Enser’in düğünü başka bir şey! Orda kabadayılık var belki, dayatmacılık var belki, ama onursuzluk yok!
“Beach” li motelin önündeki AB bayrağı ile Enser’in Düğünü’nün hiçbir ortak yanı, benzerliği yok. Rahmetli Enser’den ve torunlarından özür dilerim!
* Özdemir İnce / Hürriyet

ABD şimdi korkudan tir tir titriyordur

* Akşam


Sizin amortisör sağlam ama milletinki patladı!

Devlet Bakanı Cemil Çiçek, AKP’ye akretide olan gazeteciyle sohbet ederken hedef tahtası olduğunu belirtip, “Vursunlar abalıya hiç önemli değil. Amortisör sağlam yerinde duruyor” demiş... Doğrudur, sizinki yerinde duruyor ama milletin amortisörü patladı, kayışı koptu, bilyesi dağıldı haberiniz olsun!
* STAR


Ali Kemal’e hain diyemedi!
Fehmi Koru, Atatürk düşmanı için şöyle yazdı: Hayatı İzmit’te linç edilerek sona ermiş gazeteci Ali Kemal’in İngiliz eşinden olan torunu gazeteci/politikacı Boris Johnson, öğrenciliği döneminde, Oxford Union başkanlığı yapmıştı.

İnanılmaz bir tablo...
Aklı başında kişiler, ülkeyi saran ulusalcı eylemlere olumlu yaklaşmakla birlikte uyarıyorlar:
- Aman dikkat, tahriklere kapılmayalım...
Doğrudur... Dolduruşa gelmeyelim; Türkiye’nin aleyhine fırsat arayanlar içerde ve dışarda alesta bekliyorlar...

*

Gerçekler açık seçik: Kuzey Irak’ta üslenmiş ve örgütlenmiş PKK, Türkiye’ye girip vurduktan sonra üssüne dönüyor... Uluslararası hukuk bizden yana olduğu halde biz bu üssü vuramıyoruz...
Neden?..
Çünkü AKP iktidarı ABD’ye bağlı!..
RTE Başkan Bush ’tan izin almak zorunda...

*

Aklı başında kişiler şöyle düşünüyorlar:
Türkiye düşman hedeflerini vuramayınca, gerilim artıyor; içerdeki eylemler bu gerilimin dışavurumudur; ama, bu kez öfkeli ve tepkili kitleler deşarj olmak için içerde hedef arayabilirler... Tehlike bu noktada odaklaşıyor... Türkiye aleyhine iş tutanların kışkırtıcılığı da cabası...

*

Başımızdaki iktidar Türkiye’yi bu hale getirdi; insanın havsalasına sığamayacak bir tablo karşısındayız...
Nasıl?..
1) Kuzey Irak’ı besliyoruz, ekonomisini destekliyoruz, elektriğini ucuza sağlıyoruz, terör üslerini barındıran düşman yönetimini ayakta tutan trafik, Habur sınır kapısından çalışıyor...
2) NATO müttefikimiz ABD, Türk askerini Afganistan’da teröre karşı kullanıyor; Kuzey Irak’ta ise terörün arkasında vaziyet alıp Türk askerine karşı çıkıyor...
3) ABD ile AKP, sanki PKK’yi geliştirmek için sözleşmişler gibi yıllarca işbirliği yaptılar.
2002 AKP’nin ABD desteğinde iktidara geçtiği yıldır; o günden bu yana Türkiye Kuzey Irak’ı palazlandırdı; bu süreçte PKK’nin güçlenmesini de Kuzey Irak’ı işgal eden ABD sağladı. Aradan geçen sürede neler olup bittiği şimdi gözler önüne sergilendi...
4) Bu sürede Türkiye askerle AKP iktidarının çekişmesini yaşadı. ABD’nin “Ilımlı İslam Devleti Modeli” ne sığmayan Atatürk ordusu sanki AKP’nin hasmıydı. İktidar orduyla uğraştı durdu; terör alanında ise hiçbir şey yapmadı...

*

Peki, bugün varılan noktada bu işin içinden nasıl çıkacağız?.. Çok zor...
Terör Kuzey Irak’tan kaynaklanıyor...
Kuzey Irak, Amerikan işgali altında...
Türkiye, Amerika güdümü altında...
ABD’nin bir eli Irak’ta, öteki eli Türkiye’de; her iki yöndeki iktidarları avuçlarının içinde tutuyor...


İpek’ten çevrecilere terörist benzetmesi
Koza Altın İşletmeleri’nin başkanı Akın İpek: Türkiye’de terörde olduğu gibi, yeraltı zenginliklerinin değerlendirilmesini engellemek için planlı bir kampanya hazırlığı var. Silahlı Kuvvetler nasıl teröre karşı ülkeyi koruyorsa, Enerji Bakanlığı da maden zenginliklerine yapılan bu saldırıya karşı ülkeyi korumalı.
* Zaman


AKP mitingi serbest, şehitlerimizi anma yasak!

Milli Eğitim Bakanlığı, bütün il müdürlüklerine yazılı bir emir göndererek, şehitlerimizi anmak ve terörü protesto etmek için yurt genelinde düzenlenen mitinglere öğrencilerin katılımına izin verilmemesini istemiş...
Sadece bununla kalınsa iyi:
Bazı Milli Eğitim il müdürlükleri de okul müdürlerine yazdıkları yazıda, bu tür gösterilere katılan öğrencilerin sayısını ve isim listesini talep etmiş!
Binlerce ilköğretim öğrencisinin, Başbakan’ın, bakanların katıldığı mitinglere ve “miting” gibi bazı AKP İl Kongreleri’ne bizzat okul müdürleri tarafından zorla götürülmelerine seyirci kalacaksınız... 13-14 yaşındaki türbanlı kızların eline parti bayrağı verip, slogan atmalarına göz yumacaksınız... Onlarca şehidimizin acısını yaşayan liseli gençler, terörü protesto mitingine gittikleri zaman ise buna, “Yassak hemşerim” diyeceksiniz!

* * *

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, lütfen cevap verin: Bugüne kadar partinizin mitinglerine toplu halde öğrenci götüren ya da buna seyirci kalan Milli Eğitim il müdürleri ve okul müdürleri hakkında en küçük bir işlem yaptınız mı?
O gösterilere gönüllü ya da zorunlu olarak katılan çocukları “fiş” - lemeyi bir an için aklınızın ucuna getirdiniz mi?
Bu soruların yanıtını ben vereyim:
Hayır!
İyi de o zaman; bugün her yurtsever gibi içleri yanan ve şehidine sahip çıkmak isteyen gençlerimize neden ve nasıl, “Mitinglere katılmayın. Sizin tek işiniz var, o da okumak” diyebiliyorsunuz?
Bu yasağın bana göre tek nedeni var Sayın Milli Eğitim Bakanı:
O da “milliyetçiliğin yükselişi” nden “siyasi” rahatsızlık duymanız!
Çocuklar başta olmak üzere tüm halkımızın “aşırı milliyetçilik” le provoke edilmesine ben de karşıyım... Ama ben; çocuklarımızın ve gençlerimizin “aşırı dincilik” le provoke edilmesine de karşıyım! Bu yüzden sizin bu “yasak” kararınızı “çifte standart” lı buluyor ve protesto ediyorum! Umurunuzda olacaksa tabii...

Referansına bak yeter!
PKK’nın iç bağlantılarıyla ilgili çarpıcı iddialar ortaya atıldı. Şeyh Saİd’in torunu Abdülmelik Fırat, “Terör tek taraflı değil, bunun sahipleri var. PKK’yı MİT kurmuştu. Derin devlet PKK’nın bitmesini istemiyor” dedi.   
* Vakit

Yazarın Diğer Yazıları