Bu hainlik haritasıdır!

Harita hazırlanmıştı. PKK’nın eline verilmişti. Haritayı başkası yapmıştı. Kürt kardeşim!
Herkes unutuyor. Şu soruyu atlıyor: Haritayı kim hazırladı? Niçin hazırladı? Sormalıyız.

Bize birbirimizden hayır var, benim acımı sen anlarsın, senin acını ben kavrarım. Sen izin vermediğin sürece kimse seni aşağı görmez. Ben izin vermediğim sürece “aramıza düşmanlık, kin, nefret, bölünme” girmez, giremez.
Kürt kardeşim!
Haritaya bak!
Tam zamanıdır.
Harita konuşalım.
Bu sadece PKK’nın haritasıdır diyorlardı. Sonra aynı haritanın Barzani’nin babasından taşıyıp getirdiği “Bağımsız Kürdistan” idealinin çizdirdiği bir harita olduğunu söylediler.
Harita hazırlanmıştı.
PKK’nın eline verilmişti.
Doğu Anadolu’nun Güneydoğu Anadolu’nun kırlarından kentlerinden çocuklar; “bu haritanın gerçekleşmesi” idealine kapılarak Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’na karşı silahlanmışlardı. Aynı harita Barzani’nin de koltuğunun arkasına iliştirilmişti.
Haritayı başkası yapmıştı.
Kürt kardeşim!
Herkes unutuyor.
Şu soruyu atlıyor:
Haritayı kim hazırladı?
Niçin hazırladı?
Sormalıyız.
Konuşmalıyız.

***

Hatırladın mı?
3 yıl önceydi.
Roma’da bir toplantıda bir ABD’li Albay, bu haritayı duvara asarak açıklamalar yapmıştı. ABD Genelkurmayı’nın yayın organı sayılan dergide de “Büyük Kürdistan” haritası diye yayınlanmış, Irak’ın kuzeyi ve Türkiye’nin doğusu ile güneydoğusunu, Mersin’i de kapsayarak, içine almıştı.
Harita böyle çizilmişti.
Kürt’ü sevdiği için değil!
Türk’ü üzmek için de değil.
Petrole egemen olmak için Orta Doğu’da ABD’nin sözünden çıkmayacak “ikinci bir İsrail” yaratma ihtiyacı doğduğu için bu harita hazırlanmıştı. Roma’da bir NATO karargâhında ABD’li albay tarafından duvara asılarak bütün dünyaya “Bu aslında ABD’nin haritasıdır...” diye ilan edilmişti.
Petrole hakim olmak!
Harita Kürt’ün elinde!
Petrol Joni’nin egemenliğinde.
Bütün dava buydu.

***

Kürt kardeşim!
Hatırla!
Dünya enerji kayanaklarının yüzde 60’ı Orta Doğu topraklarının altında...
Yüzde 10’u Irak’ta....
Yüzde 10’u Kuveyt’te...
Yüzde 22’si Arabistan’da...
Kalanı da Katar, Dubai gibi Arap şeyhliklerinde... Saddam Hüseyin, petrolde tekel kurmak ve istediklerini dünyaya kabul ettirmek için Kuveyt’i işgal etti, orayı 17’nci eyaleti ilan etti, bıraksalardı Suudi Arabistan’ı da alacak, o küçük şeyhliklere de “geliyorum tapuları hazırlayın, siz de karılarınızla gidin Londra’da yaşayın...” diye haber gönderecekti. Böylece dünya petrol rezervlerinin yüzde 60’ı Saddam Hüseyin’in yönetimindeki Irak’ın kontrolüne geçecekti.
ABD Irak’a girdi.
Demokrasi için değil.
Kürt’ü sevdiği için de değil...
ABD’nin; Orta Doğu’da sağ ayağını koyduğu İsrail gibi sol ayağını da koyacağı ikinci bir İsrail’e yani Kürdistan’a ihtiyacı olduğu için Irak’ı üç parçaya böldü.
Harita bu ihtiyaçtan çıktı!
Kürt kardeşim!
Harita konuşalım.
Bu haritanın gerçekleşbilmesi için İstanbul, İzmir dahil Bütün Türkiye’de “Kürt ile Türk’ün etnik bir hesaplaşması” olması gerekiyor. Böyle bir hesaplaşma cinnetimizin gelmesi ve kardeşliğimizin sonu demektir.
Kürt Kardeşim!
Tuzak budur.
ABD’nin, petrolü kontrol etmek için hazırladığı “ikinci İsrail yaratma haritası” hainliktir. Bu hainliği canlı tutmak için Türk Ordusu’nun askerini şehit ediyorlar, rehin alıyorlar, köy çeşmesi yapmaya gitmiş Kürt köylüleri minibüste tarıyorlar. Bu cinayetlerle aslında Meclis’e girmiş DTP’li bölge milletvekillerine; “sakın bu harita hedefinden vazgeçmeyin” diye korku salmaya çalışıyorlar.
Kürt kardeşim!
Senin acını ben anlarım.
Benim acımı sen kavrarsın.
Haritaya bak!
Tuzağı gör!
* Necati Doğru / Vatan

+++++

Hâlâ müttefik miyiz?
Türkiye’nin PKK terörü ile mücadelesinde Washington’un oynadığı rol, bir soruyu artık çok ciddi olarak sormamız gerektiğini gösteriyor.
- Bırakınız bir yana stratejik ortaklığı. Ama acaba ABD Türkiye’nin hâlâ müttefiki mi? ABD Türkiye’nin güvenlik ve toprak bütünlüğünü sağlamaya yönelik girişimlerine karşı çıkıyor ve onu uyutup masa başına çekmeye çalışıyor.
ABD Türkiye ile masa başında ne görüşecek ki?
Bölgenin sınırları konusunda bile Washington ve Ankara’nın bakış ve algılamaları farklı.
ABD soğuk savaş dönemi dışında hiçbir zaman açıklıkla içine sindiremediği “Misak-ı Milli” sınırlarına saygı konusunda bile artık Ankara’dan çok değişik, onunla çelişen bir görüşe sahip.
K. Irak’ta zamanla bağımsızlaşacak Kürt oluşumu, ABD’nin bölge politikasının temel taşı.
Ankara ve Washington’un duvarlarındaki Ortadoğu haritaları arasında çok büyük farklılıklar var.
Bu farklılıklar Ankara’daki sorumluluk sahibi kişilerin Washington’un yeni Ortadoğu planı yüzünden Türkiye açısından yeni bir tehdit oluşturduğunun düşünülmesine yol açmaktadır. 

**

19 Ekim 2007 tarihinde Los Angeles Times’da CIA Ulusal İstihbarat Konseyi eski Başkan Yardımcısı Türkiye uzmanı Graham E. Fuller’in, “ABD ile Türkiye’nin yolları ayrılıyor” başlıklı çok ilginç bir yazısı çıktı.

Türkiye uzmanı olan, kamuoyumuzun da yakından tanıdığı Fuller bu yazısında, Kürtler, terorizm, İran, Suriye, Ermenistan, Filistin konusu ile Türk - Rus ilişkileri alanında iki ülkenin bakışlarındaki temel çelişkileri vurguluyor ve iki ülkenin yollarının temelde ayrılmakta olduğunu anlatıyor.
Söz konusu yazıdaki görüşlere katılmamak mümkün değil. Bölgede Büyük Kürdistan’ı hedefleyen ABD, Ankara’dan hem zaman içinde gerçekleşecek olan bu projeye boyun eğmesini, hem de Suriye ve İran’a karşı izleyeceği politikada kendisine destek olmasını istiyor. l Ali Sirmen / Cumhuriyet

+++++

Perişan halimiz...
Türkiye NATO üyesidir.
NATO üyesi olduğumuz için askerimiz bugün Afganistan’dadır...
ABD ile birliktedir..
ABD “Stratejik müttefikimiz” dir...

**

1962’den bu yana ‘Pencere’ köşesinde NATO gerçeğini anlatmaya çalıştık...
Ama, nafileydi...
Türkiye bir Sovyet saldırısına karşı korunmak için NATO’ya girmişti...
Oysa NATO Türkiye’yi korumayacaktı...
Batılılar -en başta ABD- Türkiye’yi kullanacaklar; ama bir saldırı karşısında harcayacaklardı...
“Ucuz asker deposu” ve “kurbanlık koyun” duk...
O dönemde antikomünizm dalgasıyla gözleri körleşen Türkiye’de gerçekler hasıraltı ediliyor; sürekli İslamcılık pompalanıyordu; yazdıklarımızla suçlandık..
Geldik bugüne...

**

NATO’nun 5’inci maddesi der ki:
Üyeler “Kuzey Amerika’da ve Avrupa’da, içlerinde bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırıyı hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirecek” lerdir. Peki, ne yapacaklardır?..
 “... Silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan üyeyi” savunacaklardır.
NATO 6’ncı maddesi ekliyor:
“Üyelerden (taraflardan) bir ya da daha çoğuna karşı silahlı saldırı Türkiye topraklarına saldırıyı da kapsar.”

**

NATO, Türkiye topraklarına saldırıya karşı bizi güvenceye alan açık seçik bir antlaşmadır... Ancak NATO’nun en büyük ortağı “stratejik müttefikimiz” ABD, Kuzey Irak’ı işgal etmiş, güneydoğu sınırımızdan bize yapılan saldırıyı koruyor ve destekliyor...

**

Bizim ordumuzun neredeyse tümü NATO emrindedir...
Allahaşkına, böyle devlet, böyle hükümet, böyle gaflet, böyle dalalet olur mu?..
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet

+++++

PKK’ya ABD desteği 1993’ten beri
1984’te başlayan ve bugünlere gelen PKK terörü gibi. ABD’nin PKK’ya desteği de, yeni değil. Bir Güneydoğu gezisinde, orgeneral rütbesindeki komutanlardan biri anlatıyor: “Amerika’nın helikopterlerle attığı özel malzeme, yanlışlıkla bizim karakollardan birinin yanına düştü. Biz önce, bizim sandık, ama öyle bir şey beklemiyorduk, programda yoktu. ABD telaşlandı ve yanlışlık olduğunu söyledi. Sonradan öğrendik, o malzeme PKK’ya gitti”. Tarih 1993. Yani, Amerika’nın PKK’ya verdiği destek bugünün olayı değil. 1984’te başlayan PKK terörünü, Amerika sekiz, dokuz yıl sonra desteklemeye başlıyor. Son iki yıl içinde, bu destek çok daha fazla artıyor. Devletin arşivi bu desteğin belgeleriyle dolu.  
* Yalçın Doğan / Hürriyet

+++++

Stratejik ortaklık...
ABD’den sonra geçen gün de İngiltere ile imzalanan bu “stratejik ortaklık” nedir?..
Bunu anlamak açısından “stratejik” sözcüğüne yakından bakmamız gerekir.
“Stratejik” sözü Fransızca’dır.
Bir defa bunun pencerelerdeki “stor” ile hiçbir ilgisi yoktur.
Ama “perdeleme”, örtme “, ” kapama “ gibi fiillerle yakın hale gelmesi, Fransızca’nın değil, siyasetçilerimizin kullandığı güzel Türkçemizin zenginliğindendir.
Cümle içinde kullanırsak:
” Stratejik ortağımız olarak Başkan Bush... “ gibi.

**

” Stratejik “ kelimesinin ” S “si ile ” te “sini çıkartırsanız geriye ” trajik “ kalır.
Bu ” stratejik ortaklık “ işinin özüdür.
Sen git Kore’de, Afganistan’da, Sudan’da, ABD için savaş... Soğuk savaş yıllarında onu Sovyetler Birliği’ne karşı can pahasına koru, anayurdunu ileri karakol yap...
Ama bir gün senin çocuklarını, o uğruna yırtındığın ” stratejik ortağının “ silahları ile vursunlar...
Ve ” stratejik ortağın “, katilleri korusun...

**

” Stratejik ortaklık “taki ” stratejik “ sözcüğünün içindeki ” trajik “ durumu görmüyorsanız mesele yok.
Yok eğer görüp de reddederseniz, geriye baş tarafı kalıyor:
” Str...
Bence bu ilk üç harften oluşan “Str...” kısmı, bu saatten sonra “stratejik ortaklığın” bize en gerekli ve en lazım olan makbul kısmıdır:
“Str...”
Televizyon başında olsun, gazete sayfalarında olsun, “stratejik ortaklarımız” ı dinlerken, işin “trajik” kısmını görebilir de silip atarsanız...
İşte o zaman size “strateji” den geriye “Str...” demek kalır ki, bu iyi bir şeydir.
 “Stratejik ortaklık” nedir, bunun neresi ortaklıktır, neresi stratejiktir, neresi trajiktir?..
Artık öğrenmelisiniz.
Tarihi boyunca yenilgileri bile onuruyla yaşamış bir ulusun, kendi ülkesi içindeki acınılacak tutsaklığı karşısında “stratejik ortaklık” kavramını bir gözden geçirmelisiniz.
“Trajik” kısmını atarsanız...
Size lazım olan tarafı kalır:
“Str...”
* Bekir Coşkun / Hürriyet

+++++


GÜNÜN SORUSU

Ortaklığın böylesi!

SORU: Türkiye ile ABD stratejik ortak mıdır?
YANIT: Biraz... Türkiye, ABD stratejisine ortaktır, ama ABD Türkiye stratejisine ortak değildir...

* Haldun Ertem / Milliyet

Yazarın Diğer Yazıları