Ne garipsin benim halkım

Türkiye garip bir ülke oldu. Türk halkı da öyle. Ancak, görmek ve duymak istediklerimizi duyuyor ve görüyoruz.  Örneğin Haber Gazete, bir haftadır ortalığı yıkıyor, Cheney’nin yemeğine hangi yetkili gitti, kim konuştu diye, çıt yok. Aynı şekilde Beyaz Saray’da görüşmelerin ana noktası olan PKK ile ilgili yetkili kişiler alınmadan Başbakan, tutanaklara geçirilmeyen bir saatlik baş başa görüşme yaptı.
Bizim medyada tek satır ve sorgulama yok. Bu arada ortada başka taraf bırakılmış gibi, birisi helal tarikat parası ile hangi taraftan oldukları belli Taraf adını verdikleri bir gazete çıkarıyor. Kadroya bakınca kimden taraf oldukları zaten açık ve net anlaşılıyor. Sizce bunlar tuhaf değil mi. Bunlar gamsızlık alameti değil mi? Ülkenin başındaki, memleketin belasını halledeceği yerde kalkıyor efendinin İran sorununa nane olma sözünü veriyor.
Washington’a Erdoğan’ın ardından Fransa Devlet Başkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkel geldi. Her ikisi Bush’la ortak konu İran’ı konuştu. Şimdi külahınızı önünüze alın ve düşünün, Avrupa’daki iki liderle Bush, İran’ı konuşacak, İran’a sınırı olan, doğal gazını batıya ulaştıran boru hattını hazırlayan ve her aklına geldikçe baskı uyguladığı, Türkiye ile konuşmayacak. Bush’un umurunda mı PKK. Hoş bugüne kadar da hiç umurunda olmadığını kanıtlamadı mı?
Erdoğan, Türkiye’ye büyük bir tantana ile döndü ve dönüşünde eski sert erkek havasından da eser kalmamıştı. Zira birileri onu yumuşatmıştı. Ama kendisi ve takımının hâlâ iktidar sarhoşluğu ile bir şeyin farkına varamadıkları açık. O da, halkın uyanmaya başlamış olması. Zam kazıklarını yedikçe uyanmaya başladı halk. Çocukları ölmeye başladıkça, uyanmaya başladı.
Avrupa Avrupa derken, ülke üzerinde Avrupalıların tezgâhlarını görünce uyanmaya başladı. Dinden Müslümanlıktan söz edenlerin yeşil renginin, dini ve imanının dolar yeşili olduğunu görünce uyanmaya başladı. Okula yolladığı çocuklarının, sınıflarda öğretmen olmadığını söylediği zaman uyandı. Atasına küfredenleri gördükçe, onların ülkenin kurucusu ve kurtarıcısı hakkında nasıl takiye yaptıklarını görünce, uyandı. İşte Anıtkabir, işte şehit cenazeleri.
Bu arada birilerinin, eğitimlerini ve finansmanlarını yapan patronları gelince nasıl ülke protokollarını çiğnediğini de gördü. Allahın Arabı için nerede ise yerlere yatıp halı olduklarını gördü. Bir zamanlar Osmanlının tebaası olanlara karşı kendilerinin nasıl tebaa gibi davrandıklarını gördü. Türkiye’ye gelince saltanat gösterisi yapanların, ABD’ye geldikleri zaman kimin tebaası olduklarını gayet güzel gösterdiklerine bizler gazeteci olarak hep tanık olduki akşam yemeğinde nasıl kadeh kaldırdıklarına da.
Bir süre önce ağlayan sızlayan birisi Çankaya’ya ısrar ederek çıktı. Bu ısrarı anladığımız kadarı ile, Erdoğan’ı bile rahatsız etti. Ama hiç dikkatinizi çekiyor mu? Kendisi çıktığı Çankaya’da bir rahatsız gibi. Sanki bir bahanesini bulunca kaçıp gidecek gibi eğreti oturuyor. Sanki o yüzden eski patronlarının peşine düştü, yerini sağlama almak amacıyla gibi. Oysa onların yeri de sağlam değil. Kendi ülkelerinde birer diktatör olan, halkından uzak kişileri örnek alanların sonu da aynı olur.   
Bu arada aklıma gelmişken altını çizerek söyleyeyim. Sınır ötesi operasyon konusunda atılan palavralara artık pek inanmayın. O iş Washington’da daha doğmadan öldü, daha doğrusu öldürüldü. Asker kendi başına bir iş yapmak yerine talimatla hareket etmek istiyor. Ne yapsın, kendilerini AB’ye ABD’ye baskı yapıyor diye şikâyet edenler, sorumluluklarını üstlensin diye bekliyor, en sorumsuz kişilerden beklenen bir sorumluluk. Onun için bu konuda yapılan her habere, bıyık altından bir gülün geçin. Başkalarının işini yapanlar, kendi işlerini de başkalarına havale ettiler gitti.

Yazarın Diğer Yazıları